Evlilik Üzerine Bir Okur Mektubu

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

ELEKTRONİK posta kutuma çok ilginç bulduğum bir mektup geldi. Belki çok özel, kişisel bir dertleşme mektubuydu. Orada saklamam gerekirdi. Ya da en çok yazarı ile aramda gizli kalacak bir cevap olabilirdi.

Sonra, aidiyeti itibariyle, mektubu Ayşe Arman’a vermeyi düşündüm. Açık söyleyeyim, kıskançlık edip bu düşüncemden vazgeçtim.

Mektubu uzun süre sakladıktan sonra, yazarın adını isteğine uygun olarak gizli tutmak kaydıyla yayımlamaya karar verdim. Mektuptan bir nokta veya bir harf bile oynatmadım.

Bu zor bir karar oldu. Aşağıdaki satırları okuyunca kararın niye zor olduğu daha iyi anlaşılacaktır umarım. Üstelik evli bir erkek olarak aşağıdaki satırlara katılmam asla ve kat’a mümkün değil.

Ama, Galile’nin engizisyon mahkemesi önünde söylediği gibi, 'dünya yine de dönüyor'!

Söyleyeceğim bundan ibaret.

Sözü bundan böyle ismi bende saklı olan yazara bırakıyorum...

* * *

Sayın Tuğrul Şavkay,

Sizi zaman zaman okuyorum ve bi konuda düşüncelerimi paylaşmak istedim. Belki okurlarınızdan görüş alırsınız ve konuşabiliriz bu derin konuyu..

Hani bir zamanlar Ayşe Arman’ a bir kadın evlilik üzerine düşüncelerini yazmıştı. ÇOK NET VE SERTTİ. AMA DOĞRUYDU. Siz de çok gerçekçi bulmuştunuz. Hatırladınız mı? Ben de o yazıyı kesmiştimm... Çok beğenmiştim. Size katılmıştım.

Son yılların en önemlı konusu bence evlilik.

Ve pek tartışmıyoruz galiba.

Herkes mutsuzca suskun.. Suç ortağı sanki herkes. Biri patlasa zincirleme gidecek...

Boşanmayı kastetmiyorum. Kuruma tepkiyi kastediyorum ben. HEPTEN RED EDİYORUM. İyi mi olur, kötü mü bu ayrı... Ama bence konuşalım..

* * *

Ben lise mezunu (üniversite sınavında kazanamadım, ama denemeye devam), çalışan (ama sevmediği bir işte mecburen) 3 yıl 3 aydır evli 23 yaşında genç bir kadınım. Hatta +6 gün +1 saat de oldu!!!

Ne çabuk geçiyor zaman demeyı isterdim... Ama malesef evlendiğimden beri zaman hiç geçmiyor sanki.

Hamile kalmak istemiyorum. Kimse inanmasa da 3 yıldır korunuyorum. Üstelik bu benim için sakıncalıymış da. Boş verdim...

* * *

Aslında nişanlılığım döneminde evlenme fikri bana ters gelmeye başlamıştı. Ama çevremde (ahh o çevre denilen ne idiğü belirsiz canavar) herkes benden daha istekli görünüyordu. Annem, babam, kayınvalide, elti vs... Herkes nişanlandığımız günden bu yana evlilik konuşuyordu.

Halbuki nişanlılık denemedir, di mi? Biz deneyecektik. Olmazsa evlenmeyecektik, di mi? Ana fikir buydu, di mi?

Ama maalesef, her şeye rağmen yürürdü nişanlılık. Yani ne bekliyorsunuz ki? İki genç, sağlıklı ve birbirinden fiziksel olarak hoşlanan insan bir araya geliyor. Bizim gibi erkek kadın arkadaşlığının hoş karşılanmadığı toplumda bi ölçüde nişanlı diye göz yumuluyor ve siz başbaşa kalabiliyorsunuz, öpüşebiliyorsunuz, sevişebiliyorsunuz.

Bunlar yepyeni duygular. İki taraf da keyif alıyor. Heyecan var. Yeni bir şey yaşamanın, üstelik korkmadan (yine de biraz korkarak ama) cinselliği yaşıyorsunuz.

Bu şartlar altında nişanlılığın yürümemesi mucize olurdu!

* * *

Ankara’daki minik bekar evinin dili olsa anlatsa.

Rüyada gibi geziyorduk ilk zamanlar. Onun için belki ilk değildi ama ufak tefek tecrübeler dışında, hoşlandığı bir kızla doyasıya sevişmemişti bile belki.

Benim ise iki flörtüm olmuştu. En ileri gittiğim an yatakta yanyana, etliye sütlüye fazla karışmadan dokunmaca oynadığımız andı. Öpüşmekti, koklaşmaktı en fazlası. Korkarak, korkudan ölerek...

Oysa artık nişanlıydık. Babam biliyordu evleneceğimi ve herkes bizi rahat bırakmıştı.

* * *

Neyse bunları yazmamın nedeni, nişanlılık döneminin iyi gitmesinin doğallığına değinmekti.

Ama nişanlılık döneminde biraz süre geçince, 'nerdeydin?', 'kimleydin?'ler başlayınca, hep aynı sorular 'sorun' olmaya başlayınca, aynı konular döne dolaşa karşıma çıkınca, artık onunla aynı odada olmaktan eskisi kadar müthiş zevk almayınca, evliliğe soğuk bakmaya başladım.

Ama geçti artık. Aileler evleniyordu! Herkes yatak örtümü bile görmüştü. Anlayacağınız klasik bir orta sınıf Türk ailesinden geliyorum. Üstelik anne baba okumuş!

* * *

Evlilik doğal bi sonuç olarak sunuldu.

Geri dönemedim. Diyemedim ki, 'yahu, ben daha gencim. Durun. Bu ilk cinsel deneyimim benim...

Evet güzeldi ama neden sadece onla yaşamak zorundayım herşeyi?

Neden buna söz vermek ve altına imza atmak zorundayım?

Neden bu kadar erkek varken, tesadüfen tanıdığım ve hoşlandığım bir adamla bütün yaşamımı sadece ve sadece onunla geçirmeye söz veriyorum ben?

* * *

Bu sorular ahlaksızca geliyordu o an bana.

Ben ahlaksız mıydım acaba?

Neden bütün kızlar güle oynaya evliliğe koşarken; koşamayanlar ağlaşırken; ben akıllı, eğitimli, iyi bir gençle evlenirken sorguluyordum bunları?

Ne demekti başka erkekler? Ne ayıp! Annem düşünür müydü böyle bi şey hiç? Ya teyzem? Halam? Onlar da kadındı.

Hadi onlar yaşlı. Ya kuzenlerim? Hepsi güle oynaya evlendiler.

Evet şimdi hepsi mutsuz. Hepsi, ama hepsi bıkkın ve sıkkın. Ama evlenirken değillerdi.

Ben evlenirken hissettim bunu... Olmazdı bu. Doğaya aykırıydı. Neden tek kadın ve tek erkek?

Allaha inancım kuvvetli benim. Her gece dua ederim. Ama bu bence günah. Bize bu yapılmamalı. İşkence bu. HATTA müebbet hapisten beter.

* * *

Bunları hisettim, ama dile getiremedim.

Artık eminim. Evlilk bana aykırı. Pek çok insana da öyle.

Herkes o hanımın yazdığı gibi (Ayşe Arman’ın yazısına atıf var. T.Ş) başkasının peşinde. Herkes gizli kapaklı eşini aldatıyor ya da yapılanlarda pek fark yok; 'mümkün olsa aldatır.' Aldatmak için can atar...

Öyleyse neye devam ediyor bu kurum?

Ben neden devam ettiriyorum? Neden? Başkasını mı seviyorum? Hayır. Onunla mutsuz muyum? Hayır.

Sadece aynı evde saatlerce kalıp aynı yatağı, aynı masayı, aynı ortamı paylaşmaktan sıkıldım. ÇOK AMA ÇOK SIKILDIM. Nefes alamıyorum... İSTANBUL'A YERLEŞMEK İSTİYORUM. GENÇLİĞİMİ YAŞAMAK İSTİYORUM. EĞLENMEK İSTİYORUM. GÜLMEK İSTİYORUM. Evlenmek istemiyorum. Birlikte yaşamak, bitince bitirmek belki en güzel çözüm.

Ah yaktı bizi.

Neden susuyorsunuz? Neden ortak bir sessizlik var, bunca mutsuzluk varken? Bi anlasam!!

Herkes benim arkamdan plan mı yapıyor? Herkes aslında mutlu mu? Herkesten vazgeçtim, çoğunluk mu mutlu?

* * *

Bu yazıyı sadece size yazdım ben.

Görüşlerini alsanıza başkalarının.

Bu konu kapanmasın.

Adımı yazmayın lütfen.

Sevgiler...

Saygılar...

Güzel günler...

Yazarın Tüm Yazıları