Eski meyhaneler neden bu kadar çekiciydi acaba?

Vefa Zat, İletişim Yayınları'ndan çıkan kitabında, hayıflanmadan, sahte ve hastalıklı bir nostaljiden yola çıkmadan, eski İstanbul meyhanelerini anlatıyor.

‘‘Biraz bohem, biraz salaştı meyhanelerimiz, ama güzeldi. Buram buram biz kokuyordu hemen her türü. Tahta masaları, tozlu duvarları, isli perdeleri, kırık camları ile bizimdi’’ diyor.

Vefa Zat'a bir vefa borcum var. Üstat, Türkiye'de içki kültürünün onursal büyükelçisi olmanın hakkını vermek için büyük bir gayret gösteriyor. Ödüllendirilmek bir yana, Müslüman mahallesinde salyangoz satanlara reva görülenlerden kısmetine düşeni aldığı halde, barmenliğin bir meslek olarak itibarını ayakta tutmaya çalışıyor. Küçük bir meraklı kitlesine hitap ettiğini bilmesine rağmen, içki kültürünü yazdığı kitaplar yoluyla bizlerle paylaşıyor. Maddi ödülü yok denecek kadar az olan bu eşsiz çabasını bari manevi olarak ödüllendirsek diyorum. Aslında görev, bugün mesleği icra eden barmenlerimize düşüyor. Bense, bir gazete köşesindeki yerimden, Vefa Bey'in çabalarını selamlayarak ağzının tadını bilen kişiler adına kendisine şükranlarımızı iletiyorum, vefa borcumuzu ödemeye çalışıyorum.

ŞİMDİ MEYHANE YOK İÇKİ VE İÇENLER VAR

Vefa Zat'ı durduk yerde anmadım. İletişim Yayınları, Üstad'ın ‘‘Eski İstanbul Meyhaneleri’’ kitabını yayımladı. Kapakta, Atina'da yaşadığı söylenen İstanbullu Rum ressam Pavli Moskahis'in çok hoş ve biraz da naif bir İstanbul meyhanesi tablosu yer alıyor. Kitabın içinde de aynı sıcak üslupla bir kültür geleneğimiz anlatılmakta.

Meyhane denince nedense aklıma konuyla ilgisiz bir beyit geldi. Pek tanınmamış bir Divan şairi, ‘‘Yemek yemek ne demek \ Bi nemek olursa semek’’ demiş. Yani, ‘‘balıksız yemek olmaz’’ demeye getirmiş. Bence abartılı bir iddia. Eğer dizelerin sahibi ben olabilseydim, beyti ‘‘içkisiz yemek olmaz’’ düsturundan yola çıkarak yazardım. Zaten doğrusu da odur.

Biraz alafrangalık kokan yukarıdaki hüküm, içkiye karşı yobazca duygular içinde olmayan hemen her aklı selim ve ağız tadı sahibi kişinin ortak yargısıdır. Dün öyleymiş, bugün de öyle. Nitekim, bazılarına dışarıdan kasvetli görünse bile, meyhanenin içinde bir başka ferah ve başka letafet olduğu da daima teslim edilmiştir. Hak bilir atalarımız, riyasız ve mürayisiz insanların toplandığı yer olarak tarif etmişler meyhaneyi. Bunu söylerken de şeyhülislam postunda oturmaları bile hak bilirliklerini engellememiş.

Şimdi eski meyhaneler yok. İçki var, içenler de var. Ama meyhane yok! Ahmet Rasim, bu işin sona erişini, adeta bir ermiş gibi öngörürken bakın neler yazmış:

Gönlümün bir háli var ki gam değil, kasvet değil

Neş'e dersen hiç değil, mahzûni firkat değil

Anlatır belki bu sözler derdimi erbábına,

Mey o mey, cánan o cánan, sohbet ol sohbet değil.

Vefa Zat ise büyük bir olgunlukla şöyle diyor: ‘‘Evet, bizim meyhalerimiz vardı. Ne yazık ki değil, ne güzeldir ki vardı. Yazık oldu değil, yazık olmadı meyhanelerimize; çünkü dolu dolu yaşandı. Vardı sözcüğü yok olmuşluğu değil, yitirilmişliği yansıtıyor. Hayıflanmayı değil, sahiplenmeyi yansıtıyor her şeyiyle...’’

ALT TARAFI 8-10 MASA

Vefa Zat'ın kitabında, hayıflanılmadan, sahte ve hastalıklı bir nostaljiden yola çıkılmadan, eski İstanbul meyhaneleri anlatılmakta. ‘‘Biraz bohem, biraz salaştı meyhanelerimiz, ama güzeldi’’ deniyor ve ekleniyor: ‘‘Buram buram biz kokuyordu hemen her türü. Tahta masaları, tozlu duvarları, isli perdeleri, kırık camları ile bizimdi. Hem de çok güzeldi.’’

Vefa Bey'den bir de meyhane eskizi aktaralım: ‘‘Alt tarafı 8-10 masa, bir içki tezgahı, daha doğrusu içki tevzi tezgahı, küçücük bir mutfak ve dört duvardan mürekkep bir mekán. Neden bu kadar çekici, bu kadar etkileyiciydi acaba? Böylesine sihirli ve büyüleyici havası duvarlarından mı kaynaklanıyordu, masalarından mı, barbalarından mı, müdavimlerinden mi? Yoksa bir bütün olarak hepsi birlikte mi bu çekici atmosferi yaratıyordu? Ya da bir zaman diliminin gerçeği miydi her biri?’’

Vefa Zat'ın ‘‘Eski İstanbul Meyhaneleri’’ işte bu sorulara dürüst cevaplar arıyor. Yazar, ‘‘Bizim yetişebildiğimiz ve kısa bir süre de olsa hizmet verdiğimiz ya da hizmet gördüğümüz meyhaneler neydi, bu mekánlar nasıl yerlerdi? Nostaljiye kapılmadan, bire bin katarak değil, yaşadıklarımızı, yaşanmış ya da dile getirilmiş olanları eğrisiyle doğrusuyla aktarmaya çalışacağız sadece’’ diyor ve dediğini de 246 sayfa boyunca hakkını vererek yapıyor. Sağ olsun, var olsun... Bir zamanlar şişe tutan, shaker tutan, bardak tutan, şimdi ise usanmak bilmeksizin nasırlanırcasına kalem tutan elleri hiç mi hiç dert görmesin...

Adnan Menderes'ten bir anı

Bu yazı vesilesiyle Vefa Zat'ın Gusto dergisinde yayımlanan unutulmaz bir anısını nakletmek isterim...

‘‘50'li yılların sonlarında, İstanbul Hilton'un Roof Bar adlı gece kulübünde bir kokteyl parti veriliyordu. Davette (Adnan Menderes) herkesle tek tek ilgilendi. Sonra misafirleri kapıda kendisi uğurladı. Misafirler gitmiş, salonda yalnız Adnan Menderes ve başbakanlık mensupları kalmıştı. Menderes denize nazır bir masaya oturdu. Başbakanlık özel kalem müdürünü yanına çağırarak bir şeyler söyledi. O da salon amirini yanına çağırarak, başbakanın davette görev alan herkese teşekkür etmek istediğini aktardı.

Hepimiz içeri geçerek kılık kıyafetimizi tekrar gözden geçirdik, saçımıza başımıza yeniden şekil verdik. Ardından salonda düzgünce sıraya geçerek beklemeye başladık. Adnan Bey ayağa kalktı ve salon amirine ‘‘Herkes burada mı?’’ diye sordu. O da ‘‘Burada efendim’’ diye yanıt verince, elinde tuttuğu bardağı göstererek, ‘‘Bu bardağı yıkayacak olan görevli de burada mı?’’ diye sordu bu sefer. Yanıt olumsuzdu. Onun da çağırılmasını isteyerek tekrar masasına oturdu.

Düşünebiliyor musunuz, bir başbakan teşekkür edebilmek için oturmuş kirli tabağını ve bardağını yıkayacak olan bulaşıkhane görevlisini bekliyor. İnanabiliyor musunuz buna? Daha öğreneceğimiz çok şey var demek geliyor içimden. Evet, çok, ama çok şey var. Hem bizim, hem de devlet büyüklerimizin...’’

Yazlık Cafein açıldı

Nişantaşı'nda 11 yıldır hizmet veren Cafein bar, yazlık mekanını Kuruçeşme'de açtı. Muhteşem Boğaz manzarası ve hoş atmosferi ile gece ve eğlence hayatını sevenler için mükemmel bir alternatif sunan Cafein'in yazlık mekanında misafirler içkilerini yudumlarken birbirinden lezzetli yemeklerin de tadına bakabilecekler. Mekan, Laila'nın karşısında ve çeşitli seviyelerdeki teraslar üzerine kurulu. Barbaros Baykal yönetiminde hergün 15.00 - 02.00 saatleri arasında açık olan Cafein, bu yaz İstanbullular'ın eğlence hayatına çok farklı bir soluk getirecek.

Tel: 212 259 36 71
Yazarın Tüm Yazıları