POLİTİKACILAR, özellikle de iktidardaki politikacılar halka doğruları söylemek zorundadır.
Başbakan Erdoğan gerek hükümet programını okurken, gerekse eleştirileri yanıtlarken bu kuralı sık sık çiğnedi.
Biliyorum, Tayyip Bey seçim zaferinin sarhoşluğunu henüz üzerinden atamadı.
Öyle ya, yüzde 46.6 oy verdi bu halk ona. Onun için ne söylerse bu halkın kendisine inanacağına güveniyor.
Bir örnek verelim.
Eleştirileri yanıtlarken Baykal’ın Maliye Bakanlığı döneminde reel faizlerin yüzde 40 olduğunu söyledi.
Sözü, "Senin, bizim dönemimizi eleştirmeye hakkın yok" demeye getirdi.
Baykal da çıktı, "Benim Maliye Bakanlığım döneminde faizler Sayın Başbakan’ın dediği gibi yüzde 40 değil, yüzde 9’du" dedi.
Rakamlara göre Baykal haklı. AKP’ye yakın gazeteler Tayyip Bey’in CHP’nin Tansu Çiller’le yaptığı kısa koalisyon dönemini kastettiğini yazıp olayı saptırmak istediler.
Başbakan’ın rakamları istediği gibi eğip büktüğünü biliyoruz.
Zaten işine gelenleri söylüyor, işine gelmeyenleri ise es geçiyor.
Kimse aldırmıyor. Bu kez de öyle oldu. Tartışma geçti gitti. Kimse üzerinde bile durmadı.
* * *
Nedendir bilinmez toplum inanılmaz bir vurdumduymazlık içinde.
Laiklik, demokrasi, cumhuriyet, cumhuriyetin kazanımları, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkma, hukuk devleti, toplum ahlakı, birey hakları, soygun, talan, yolsuzluklar için toplum ve kurumlar suspus...
Nereye kadar gider bu iş?
İnsanlar ürkütücü bir bıkkınlık, bir karamsarlık içinde.
Ciddi ciddi Türkiye’yi terk etmeyi düşünenler bile var.
Açık açık "Artık bu ülkede yaşanmaz, çekip gideyim" diyorlar.
Hiçbir dönemde görmediğim bu ruh halinin yaygınlaşmasından ciddi şekilde endişe ediyorum.
Bu psikolojinin üzerinde durulması gerekir. Bunlar iyiye işaret değil.
* * *
Ekonomiye gelince...
Çizilen bütün pembe tablolara karşın dengeler hálá pamuk ipliğine bağlı.
Kırılganlık sürüyor.
Şimdi Dışişleri Bakanı olan Babacan bile dengelerin bozulması durumunda duvara toslayabileceğimizi itiraf ediyor.
Bir ülke üretmeden, yaratmadan borçla nereye kadar gidebilir?
AKP yandaşı olanların dışında bütün uzmanlar bunun sürdürülebilir olmadığını söylüyor.
Gelir dağılımında ise durum feci.
Bugün gelir vergisinin yarısını işçi-memur kesimi ödüyor.
Durumun ne kadar vahim olduğunun önemli bir göstergesidir bu.
Jaguar marka otomobillerin dünya yetkilisi geçenlerde Türkiye’nin en iyi alıcıları arasında olduğunu söyledi.
"Türkiye’de babalar çocuklarına Jaguar alıyor.Satışlarımız çok iyi" dedi.
Hemen bütün lüks otomobil satışları bakımından varlıklı bir ülke olmayan Türkiye iştah kabartan bir pazar.
"Ne var bunda?Parası varsa adam isteği arabayı alır" diyenler olabilir.
Doğrudur, bu ülkede parası olan istediğini satın alma özgürlüğüne sahiptir.
Ama çarparak, çırparak, talan yaparak, vergi kaçırarak değil.