AVRUPA Birliği Komisyonu’nun aldığı tavsiye kararıyla ilişkilerde gelinen nokta şudur:
Bir, 8 başlık veya dosya hiç açılmayacak.
İki, açılan ve görüşülen dosyalar veya başlıklar kapatılmayacak.
Bu karara iyimser bir gözle bakarsanız, "Aman ne iyi, tren kazası olmadı. Tren sadece yavaşladı.Yani yolculuk devam edecek" diyebilirsiniz.
Doğru, yola devam edeceğiz ama şu gerçeği unutmayalım:
Rum Kesimi’ne limanları açmadığımız sürece bu yolculuk hiç bitmeyecek.
Salı akşamı Taksim Toplantıları’nın konuğu Deniz Baykal’dı.
Taksim Toplantıları’nda katılımcı rekorunun kırıldığı gece Baykal, Avrupa Birliği ile ilişkileri değerlendirirken şöyle dedi:
"17 Aralık 2004 zirvesinde ek protokolü imzalamaması için ben Başbakan’ı uyardım. ’Sakın imzalama, atla gel. Bunun sorumluluğunu seninle birlikte paylaşırım’ dedim.Ama Başbakan bunu göze alamadı ve imzaladı.Eğer imzalamasaydı bugünkü noktaya gelinmezdi."
Baykal’ın bunları söylediği gün Avrupa Birliği Komisyonu’nun kararı henüz açıklanmamıştı ama böyle bir sonuç bekleniyordu.
Türkiye, Avrupa Birliği ile ilişkilerde bu hükümetin bugüne kadar sürdürdüğü "teslimiyetçi" politikanın faturasını ödüyor.
Bunu açıkça belirtmekte yarar var.
Eğer 17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesi’nde bu hükümet dik durabilseydi, o zaman bir yol bulunurdu ve iş bugünkü çıkmaz noktaya gelmezdi.
Neyse şimdi yapılacak iş, komisyonun bu tavsiye kararının 14-15 Aralık’taki liderler zirvesinde düzeltilmesi için yoğun çaba harcamak olmalı.
* * *
Deniz Baykal konuşmasında 2007 ile ilgili ilginç görüşler ileri sürdü.
2007’deki iki seçimin Türkiye’nin kendi tarihiyle hesaplaşması olacağını söyledi.
Cumhurbaşkanlığı seçimi için AKP’nin tutumunu eleştirdi.
Erdoğan’ın veya aynı dünya görüşüne sahip bir kişinin cumhurbaşkanı seçilmesinin Türkiye’yi sıkıntıya sokacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan’ın, Anayasa’nın değiştirilemeyecek maddelerinden rahatsızlık duyduğunu örneklerle anlattı, böyle bir kişinin cumhurbaşkanı seçilmesinin doğuracağı sakıncalara işaret etti.
"Çünkü bu maddelerin içinde laiklikle ilgili maddeler de var.Ben halkımızı laikliğe sahip çıkması için uyarıyorum.Laikliğe ve ülke bütünlüğüne dönük tehlike var" dedi.
* * *
İlginçtir, ertesi günkü gazetelerde Baykal’ın endişelerinin hemen hemen aynısını bir yabancı uzman dile getiriyordu.
Haberde, dünyanın en ünlü fon yöneticilerinden biri olan Mark Mobius şunları söylüyordu:
"Başbakan Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmasının, iş dünyasında ciddi endişe yarattığı izlenimi edindim."
Mobius, laiklik konusunda da şu uyarıları yapıyordu:
"Laik devlet, eğitimin laik düzeyde geliştirilmeye devam edilmesi, piyasalar açısından çok önemli."
Mobius, Türkiye’nin zenginleşmesi için laik kalması gerektiğini, parolanın bu olduğunu özellikle vurguluyordu.
Biri Türkiye’nin anamuhalefet partisi lideri, öteki dünyanın en ünlü fon yöneticilerinden biri.
Aynı konuda uyarı yapıyorlar. Aklın yolu birdir.
Türk halkı ülkesini kurtarmak istiyorsa, sandıkta bu aklın yolunda birleşmelidir.