PaylaÅŸ
İktidar, kendinden olmayan kişi, kurum ve kuruluşlara ters bir tutum takınıyor.
Haşin, sert ve acımasız oluyor.
Bazı savcı ve polisler hırsız, uğursuz, zorba ve katillerle uğraşacağına iktidara karşı muhalefet yapanların peşine düşüyor.
İnsanlar akıl almaz tertiplerle, tuzaklarla, imzasız ihbar mektuplarıyla, sahte kanıtlarla suçlanıp cezaevlerine konuyor.
Yargılamalar, tutuklulukları infaza dönüştüren bir anlayışla yürütülüyor.
Adalete olan güven her geçen gün biraz daha azalıyor.Â
Türkiye giderek bir korku toplumuna dönüşüyor.Â
İki taze örnek vererek bu kara tabloyu biraz daha açmakta yarar var.
* * *
Önceki sabah polis dünyaca ünlü bilim adamı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın yattığı hastaneyi bastı.
Haseki Kardiyoloji Enstitüsü’nün kamera görüntüleri, evrak ve ziyaretçi defter kayıtları ile Prof. Haberal’ın hasta kartı kayıtlarına incelenmek üzere el kondu.
Prof. Haberal bir süre önce tutukluluk halinin hukuka aykırı olarak sürdürüldüğü gerekçesiyle yaptığı itirazları reddeden hâkimlere manevi tazminat davası açmış ve onları mahkûm ettirmişti.
Bu mahkûmiyet yargıç ve savcıların tepkilerine neden olmuştu.
Savcılar, 2009’da tutuklandıktan sonra hastalanıp Kardiyoloji Enstitüsü’ne yatırılan Prof. Haberal için verilen ayakta tedavi edilebilir raporunun mahkemeye bir yıl geç gönderildiği gerekçesiyle bazı doktorlara soruşturma açtırmıştı.
Polis baskınının nedeni, bu raporu kimin göndermediğini bulmak.
Doktorlar bu raporu mahkemeye geç gönderdikleri için terör örgütüne yardım etmekle suçlanıyorlar.
Oysa rapor, düzenlendikten sonra Prof. Haberal’ın sağlık durumunda olumsuz gelişmeler olmuş ve rapor işleme konmamış, taslak olarak kalmıştı. Bunlar gazetelere yansımıştı. Mahkeme de bugüne kadar bu taslak raporu istememişti.
Ancak tazminat mahkûmiyetinden sonra savcılar ve polis bu raporun peşine düştü.
Mahkemenin raporu istemesi üzerine geçerliliÄŸi olmadığı vurgulanan taslak, daha sonraki durumu ortaya koyan ve hastanın yatarak tedavisinin sürdürüldüğünü belirten rapor ile birlikte mahkemeye gönderilmiÅŸtir.Â
Ama savcılar ve polis Prof. Haberal’ı ne pahasına olursa olsun cezaevine kapatmak istiyorlar.
Gerçek neden bu.Â
Kemal Türkler’in de kanı yerde kaldı
TÜRKİYE’nin yakın tarihini araştıranlar onlarca Türk bilim adamı, gazeteci, toplum önderinin katledildiğini ve hemen hepsinin de katillerinin ve onları yönlendirenlerin bir tekinin bile ortaya çıkarılmadığını görür.
Hepsinin kanları yerde kaldı.
Devlet katilleri yakalayamamış, yakalananları da hak ettikleri cezalara çarptıramamıştır.
Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Ümit Kaftancıoğlu, Bahriye Üçok, Prof. Muammer Aksoy, Prof. Cavit Orhan Tütengil, Kemal Türkler ve daha pek çok aydın katledilmiş, devlet de bunu seyretmiştir.
Türkler’in öldürülmesiyle ilgili yeniden görülmeye başlanan dava çarşamba günü tam 5 dakikada tamamlandı.
Gerekçe, zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesi...
29 yıl süren cinayet davası bir türlü sonuçlandırılmamış ve rahmetli Kemal Türkler’in kanı öteki aydınlarımız gibi yerde kalmıştır.
İşte Türkiye’de yaşamanın gittikçe zorlaştığını gösteren iki somut örnek.
PaylaÅŸ