SÜREYYA Ayhan'ı ve Türkiye'yi Paris'te altın madalyadan eden büyük şanssızlık kuşkusuz hepimizin canını sıktı. Ama benim canımı, Süreyya'nın dünya medyasının karşısına çıktığında muhatap olduğu sorular daha çok sıktı. Bu üzücü olayı Cumhuriyet Gazetesi spor yazarı Abdülkadir Yücelman'ın izlenimlerinden öğrendim. Süreyya Ayhan seçmelerde müthiş bir yarış çıkararak çok iyi bir derece yaptı. Herkes atletimizin finalde altın madalyayı alacağına kesin gözüyle bakıyordu. O nedenle Süreyya medyanın ilgi odağı haline geldi. Bu ilgi nedeniyle sponsor olmak isteyen firmaların arzusu üzerine bir basın toplantısı yaptı ve dünya medyasının karşısına çıktı. O basın toplantısında her şey güzeldi ama bazı Batılı gazetecilerin soruları Türkiye açısından can sıkıcıydı. Daha çok kadın meslektaşların merak ettikleri nokta şuydu:‘‘Türkiye gibi kapalı ve erkek bir toplumda bir kadın atlet olarak rahat çalışabiliyor musunuz? Zorluklarla karşılaşıyor musunuz?’’Süreyya gerekli yanıtları verdi. Türkiye'nin modern bir ülke olduğunu, herkesin kendisine büyük ilgi gösterdiğini ve bir idol haline getirdiğini anlattı. * * *Acaba Süreyya'nın yanıtları Batılı gazetecilerin kafalarındaki ‘‘kapalı Türkiye’’ imajının silinmesine yetti mi? Sanmıyorum. Başbakan'ın eşi ve kızları, Dışişleri Bakanı'nın eşi kapalı olan bir toplum için ne söylerseniz söyleyin dünyada oluşan imajı tersine çeviremezsiniz. Ayrıca Meclis Başkanı ile iktidarda olan partinin milletvekillerinin büyük bölümünün eşlerinin de kapalı olmasının dünyada yarattığı olumsuz izlenimleri de silemezsiniz. Ülkeyi yönetenlerin ailelerinin görüntüleri Türkiye'yi kadınları kapalı bir toplum olarak sunuyor dünyaya.Süreyya'yı yarış mayoları içinde gören Batılı gazeteciler bu imajı haklı olarak kafalarındaki kapalı Türkiye imajı ile örtüştüremiyorlar. Süreyya'ya yöneltilen bu garip soruların nedeni de bu. Aslında cumhuriyete bağlı kesimlerin hükümete karşı duydukları güvensizliğin temelinde de bu neden yatıyor. Kadının kapanmasından yana olan bir dünya görüşünün çağdaşlık ve demokrasi iddialarında bulunması ne yazık ki inandırıcı olamıyor.Ne içerde, ne de dışarda...Zaten böyle bir dünya görüşüne sahip olan insanların çağdaş düşünceyi benimsemesinin mümkün olamadığını da olaylar bize gösteriyor. Gerçek bu, kimse kimseyi kandırmasın. * * *İş çevrelerinin büyük bölümü de bu kanıda. AKP hükümetinin bütün çabasına rağmen Ankara'daki güven bunalımını aşamadığını söylüyor işadamları. Bugün Türkiye'nin sıkıntısı işte bu noktada düğümleniyor. Çağdaş, demokrat olmanın koşulu çağdaş, demokrat dünya görüşüne sahip olmak ve ilkeleri, değerleri benimseyip özümsemekten geçer.Lafla olmaz. Siz istediğiniz kadar çağdaş, demokrat olduğunuzu iddia edin, eşiniz, çocuklarınız tesettürlü ise kimseyi buna inandıramazsınız.