ŞU iki cümlenin altına imzamı gönül rahatlığıyla atarım:
"Eğer okuma yazma bilmiyorsanız, çağımızın tüm sorunlarına muhatap olmanıza rağmen, hiçbir nimetinden faydalanamayacaksınız demektir..."
"Sadece erkeklerini eğitmiş, kadınlarını eğitmemiş olan, erkeklerin entelektüel, dini ve akli kapasitelerinden yararlanan ama hanımlarını ihmal eden milletler, akıllarının yarısını kullanmıyor demektir."
Eminim ki benim gibi sizler de imzalarınızı atarsınız.
Şimdi şaşıracaksınız ama yukarıdaki birinci cümle Emine Erdoğan’a, ikinci cümle ise Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e ait.
Emine Erdoğan ile Hüseyin Çelik bu sözleri, Bağcılar Belediyesi’nin Sultanahmet’teki Four Seasons Otel’de düzenlediği törende söylediler.
Tören, ilçede okuma-yazma öğretilen öğrenci velilerine belgelerinin verilmesi için düzenlendi.
Bu amaçla düzenlenen kursların hedefi, 20 bin okuma yazma bilmeyen insana okuma yazma öğretmek.
Bu kursları düzenleyen Bağcılar Belediyesi’ni de kutluyorum.
* * *
Buraya kadar her şey güzel, güzel de gerisi pek de güzel değil.
Törende çekilen fotoğraflara bakıyorum. Kursiyerlerin hemen hepsi tesettürlü, yani türbanlı.
Törene katılanların da çoğu türbanlı. Arada tek tük başı açık olanlar da var.
Benim en fazla ilgimi çeken fotoğraf, sadece burnunu ve gözlerini açıkta bırakan kara çarşaflı bir kadının göründüğü kare.
Bu karede Emine Erdoğan, kara çarşaflı kadınla sohbet ediyor.
Emine Hanım, kadının okuma-yazma öğrenmesinden çok mutlu olmalı ki dolu dolu gülüyor.
Kadının yüzü görülmediği için gülüp gülmediği anlaşılamıyor.
Sonra bir başka karede Emine Hanım, kursu başarıyla bitirdiği için bu kadını sarılıp kutluyor.
Ancak kadının her tarafı kapalı olduğu için öpemiyor.
Kursu açan belediye başkanı ise bu çağda sadece kadınların girebileceği bir park yapan Feyzullah Kıyıklık.
Merak ediyorum, tesettüre girenler, kara çarşafa bürünen kadınlar, acaba çağın nimetlerinden nasıl yararlanabilirler?
Çünkü sadece okuma-yazma öğrenmekle çağdaş insan olunamaz.
* * *
İslam dünyasının sıkıntısı, işte bu çelişkide düğümleniyor: Kara çarşafla, türbanla çağdaş olunabileceği iddiası.
Bu iddiayı kazanmanın olanağı yok. Hadi bir örnek de İngiltere’den verelim.
Stoke-on-Trent kentinde Shabnam Mughal adlı kadın avukat, duruşmalara kara çarşafla ve yüzünün tamamını örten peçeyle giriyordu. Geçen pazartesi günkü duruşmada yargıç George Glossop, avukattan kendisiyle iletişim kurabilmesi için peçesini açmasını istiyor.
Glossop, "Yüzünü göremiyorum ve ayrıca seni iyi duyamıyorum.Oysa seni duymam gerekiyor" diyor.
Müslüman kadın avukat yüzünü açmayı reddediyor. Hákim de duruşmayı erteleyip ve bir üst mahkemeye durumu bildirerek bir karar alınması istiyor.
Avukat Mughal okumuş, avukat olmuş bir kadın ama çağdaş dünya ile sorunları bitmiyor, hatta giderek çoğalıyor.