Profesör ortak değerlerimizi, Acarlar ormanlarımızı katlediyor

O profesör, AKP İzmir gençlik kollarının düzenlediği "AB sürecinde olanlar ve toplumsal yansımaları" konulu toplantıda konuşurken Atatürk’ü ve dönemini eleştiriyor.

Ama eleştirisini yaparken bir şeyi aklına getirmiyor veya bilinçli olarak es geçiyor.

Eğer Türkiye, Atatürk’ün aydınlanma dönemini yaşamasaydı, Avrupa Birliği ile değil tam üyelik görüşmelerine başlamak, topluluğun yanına bile yaklaşamazdı.

Ama o profesör, o toplantıda bu gerçeği vicdanında tartma gereği bile duymadı.

Oysa Başbakan Erdoğan bile o noktaya Atatürk aydınlanmasıyla geldiğimizi gördü.

Bunu da defalarca itiraf etti.

Profesörü tanıyan akademisyenlerden edindiğim bilgilere göre kendisi daha önceleri bir hayli milliyetçiymiş.

Ama sonraları milliyetçilikten pek umduğunu bulamadığı için olsa gerek liberalliğe soyunmuş.

Oluşturduğu "Liberal Düşünce Topluluğu" da epeyce etkin.

Kolay değil, iki ifade özgürlüğü projesi için Avrupa Birliği’nden tam 450 bin Euro almış.

Kendisini tanıyanlar profesörün bilimsel yanı konusunda çok olumlu şeyler söylemedi.

Zaten profesör gerek üniversite dünyasına, gerek kamuoyuna adını AKP gençlik kollarının bu toplantısındaki Atatürk karşıtı söylemleriyle duyurdu.

Gün Atatürk’e, cumhuriyete karşı olma günü... Bu iş içte ve dışta iyi prim yapıyor.

Ağırlıklı olarak dışarıdan güdümlü bu sürecin fazla uzun süreceğini sanmıyorum. (Hele mamalar biterse...)

Profesörün linç edilmeye kalkışılması ilkel bir yaklaşım. Hiç değmez bunu yapmaya.

* * *

Bir garip konudan bir başka garip konuya geçelim.

Acarkent mi, Acaristan mı? Her ne rezaletse biraz ona değinelim. Yıllardan beri biz gazeteciler güzelim İstanbul’un gözlerimizin önünde nasıl talan edildiğini haykırıp duruyoruz.

Nedense devleti yönetenler kulaklarını tıkayıp bu haykırmaları bir türlü duymuyorlar.

İstanbul’daki rezil talan da büyük bir hızla sürüp gidiyor. Kentin güzelliği de kirli vicdanlar tarafından her gün biraz daha tarumar ediliyor.

Acaristan da bunlardan sadece biri. İstanbul’da yüzlerce, binlerce Acaristan var.

Hepsi elini kolunu sallaya sallaya ormanları katlederler, hepimizin ortak malı olan hazine arazilerini işgal edip, pis, sevimsiz binalar dikip trilyonlar kazanırlar.

Bir arkadaşım bu talanı şöyle anlatmıştı:

"Şu İstanbul’a bir düşman ülkenin insanını getirip belediye başkanı yapsak inan bu güzelim kente bu derece vahşice kıymaz."

İstanbul
halkı bu rezaleti Orman Bakanı Pepe’ye şikáyet edeceğine, Orman Bakanı İstanbul halkına şikáyet ediyor:

"İstanbul’un ormanlarını katlediyorlar. Ben bir şey yapamıyorum. Acarlar’ın silahlı adamları bizi oraya sokmuyor"

Bakan’a şunu sormak istiyorum:

"Görevinizi yapamıyorsanız o koltukta neden oturuyorsunuz? Bundan rahatsız olmuyor musunuz?"

Bu soruyu hükümetin başına, konuştu mu mangalda kül bırakmayan Başbakan’a da soruyorum.
Yazarın Tüm Yazıları