Politika dışı bir yazı

BEN kulüp yöneticisi olsam Altan Tanrıkulu ile Sadi Yaşar Kemal’in Denizlisporlu Yusuf’la yaptıkları söyleşiyi genç futbolculara okuturum.

Fransızların bir sözü vardır, "Gençler bilse, ihtiyarlar yapabilse" derler.

31 yaşındaki Yusuf’un söyledikleri genç futbolcuların ibret alacakları derslerle dolu.

Şöyle diyor:

"Bugünkü aklım ve profesyonelliğim 24 yaşında olsaydı Real Madrid’de banko oynardım. En az Zidane kadar yararlı olurdum."

Yusuf
ender rastlanan yeteneklere sahip bir futbolcuydu.

Yıllar önce Fenerbahçe’ye büyük umutlarla geldi. Herkes onun Türk futbolunun yıldızı olacağından emindi.

Tekniği çok yüksekti. Çalım üstadıydı. En kapalı defansları darmadağın edebiliyordu.

Ama Yusuf bu yeteneklerine güvenip İstanbul’un renkli eğlence anaforuna kapılıp kendini kaybetti.

* * *

Gençti, yakışıklıydı ve şöhretliydi. İstanbul’un fettanları çevresini sarıverdi.

Onlarla olabilmek için yaşamına dikkat etmedi, antrenmanlarını aksattı.

Kısa süre sonra sahaya çıktığında futbolunu sergileyecek gücü bulamadı. Önce yedek, sonra kadro dışı kaldı.

Sonunda Fenerbahçe onu bir başka kulübe sattı.

Yusuf Şimşek’e eski kulübü Denizlispor kucak açtı.

Şimdi futbol yaşamını orada sürdürüyor ve geçmişe bakarak o yetenekli futbolcu Yusuf’a yaptığı ihanetin bedelini ödüyor.

Yusuf gibi yeteneğini heba eden çok sayıda futbolcu geldi geçti sahalardan.

Hepsi de iş işten geçtikten sonra neler kaybettiklerini anladılar.

Yineliyorum, bu söyleşiyi bütün genç futbolcular okusunlar.

Buradan bir başka önemli konuya geçmek, ilginç bir araştırmadan söz etmek istiyorum.

Medya Takip Merkezi’nin 1600’e yakın gazete, dergi, TV kanalı ve internet haber sitelerinde yaptığı araştırmanın sonuçları çok ilginç.

Bu araştırmaya göre medyanın eylül ayı kraliçesi Hülya Avşar.

Hülya Avşar
tam 1.899 haberle girmiş medyaya. Onu sırayla 1.394 haberle İbrahim Tatlıses, 1.216 haberle Pınar Altuğ izliyor.

Liste şöyle devam ediyor:

"Sezen Aksu 971, Reha Muhtar 765, Ajda Pekkan 686, Mehmet Ali Erbil 631, Özcan Deniz 619, Hande Ataizi 576 ve Sibel Can 573."

Şimdi bu sonuçların değerlendirmesini yaparsak suçlu kim?

Bu isimlere bu kadar yer veren medya mı?

Yoksa bu haberleri açık ara en çok okunan, en çok izlenen haberler haline getiren Türk okurları, seyircileri mi?

Gerek yazılı basın, gerekse görsel basın okunmayan, izlenmeyen haberlere programlara kesinlikle yer vermez.

Okurların ve seyircilerin medyayı sorumsuzlukla suçlamadan önce bu gerçekleri de düşünüp bir özeleştiride bulunmaları gerekir.

Bu olumsuz oluşumda medyanın da sorumsuzluğu var kuşkusuz.

Okurlar ve seyirciler daha duyarlı olabilseler medya magazin haberleri kullanmada daha ölçülü hareket eder.

İş öyle çığırından çıktı ki köşe yazarları bile magazin dünyasının parçaları haline geldiler.

Hatta bu yüzden okurlarının içinde birbirleriyle kavga bile ediyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları