Kılıçdaroğlu ve yeni CHP

KEMAL Kılıçdaroğlu siyaseti sallamaya başladı.

CHP’nin bugüne kadar uyguladığı politikaları altüst eden bir politika uygulaması bazı kesimlerin kafasını karıştırdı.
Batı ile ilişkilerden başlayalım.
Avrupa’ya kapılarını kapatan parti yöneticilerinin tersine onlarla diyalog kurdu.
CHP’nin Avrupa Birliği’ne karşı olmadığını Avrupalı yetkililere kesin bir dille aktardı.
Partisinin Avrupa Birliği ile ilgili duruşunu ve kararlığını sabırla anlattı.
Kılıçdaroğlu’nun bu yaptığı doğruydu. Doğru olduğu Avrupa Birliği yöneticilerinin görüşmelerle ilgili açıklamalarından anlaşıldı.
Ancak bu yeterli değil. Kılıçdaroğlu’nun önünde daha uzun bir yol var.
CHP, iktidarın 2004’ten itibaren sırtını döndüğü Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin tam üyelikten hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğini net bir dille anlatmalı.
Tam üyeliğin Türkiye’nin hakkı olduğunda ısrar etmeli.
Türkiye’nin yaklaşık 50 yıldır bu hedefin peşinde koştuğunu, bu konuda büyük özverilere katlandığını vurgulamalı.
AKP iktidarı bugün işi oluruna bıraktı.
Çünkü Avrupa Birliği’nden alacağını aldı.
AKP, Avrupa Birliği desteğiyle içerde hem meşruiyetini sağlamlaştırdı, hem de siyaseten güçlenerek rejimle ilgili düzenlemeleri gerçekleştirdi.
Avrupa Birliği artık AKP’nin umurunda bile değil.
Kılıçdaroğlu bunun farkında. Bunun için Avrupa Birliği ile bugüne kadar kurulmayan köprüleri kurmaya çalışıyor.
Bu çabasını titizlikle, ısrarla yürütmeli.
* * *
CHP içerde de yepyeni politikalar uygulamaya başladı.
Bugüne kadar Kürt sorununa sırtını dönmek büyük hataydı.
CHP sosyal demokrat bir parti olarak, Kürt politikasına daha ilgili olmalı, çağdaş bir anlayışla çözüm önerileri üretmeliydi.
Yeni politika, partinin bu yöne doğru bir yaklaşım içinde olduğunu gösteriyor.
CHP’nin bu yaklaşımı hiç kuşkusuz sorunun çözümünü hem güçlendirir, hem de kolaylaştırır.
Bir sosyal demokrat partinin, etnik yapının ağırlıklı olduğu bir bölgede varlığını gösterememesi kabul edilemez.
CHP Doğu ve Güneydoğu’da sorunlara gerçekçi bir şekilde yaklaşarak bu durumu düzeltmek ve varlığını o bölgelerde göstermek zorundadır.
Görebildiğim, Kılıçdaroğlu partisinin Güneydoğu politikasını bu çizgi üzerine oturtma kararlılığı içinde.
* * *
Yine bir sosyal demokrat partinin, AKP gibi dini yanı ağırlıklı olan, muhafazakâr bir partiden çok daha özgürlükçü olması gerekir.
Birey özgürlüğü, düşünme ve ifade özgürlüğü CHP’nin birincil ilkesi olmalıdır.
Kılıçdaroğlu’nun özgürlüklerle ilgili politikaları derinlemesine oluşturması, hem Türkiye hem de partisi açısından yaşamsaldır.
Daha çok demokrasi, daha çağdaş bir hukuk devleti anlayışı da CHP’nin değişmez ilkesi olmalı ve bu konuda siyasi öncülüğü ele almalıdır.
Bugüne kadar bütün bu saydığımız konularda AKP hep CHP’nin rolünü çalmış ama demokrasi ve özgürlük yerine ülkede baskıcı bir rejim kurmuş, bir korku toplumu yaratmıştır.
Sonuç olarak CHP’lilerin halkla bütünleşmek, halkla kucaklaşmak için büyük çaba harcayan liderinin peşinden gitmesi gerekir.
Bundan CHP kadar ülke de kazançlı çıkacaktır.
CHP için daha çoook söylenecek şey var, ama yerimiz bitti.
Yazarın Tüm Yazıları