Hacettepe Üniversitesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. Yani doku ve hücre gelişim bilimi profesörü...
Adı: Alparslan Özyazıcı.
Bu profesör, özellikle kış aylarında Ankara-İstanbul arasında seyahat ederken demiryollarını tercih ediyor.
Güvenli bulduğu için treni tercih ettiği anlaşılan profesörün sıkıntısı, bu seyahatlerde namazını kılmakta zorlanması.
Bunu TCDD’nin web sitesine gönderdiği e-postada şöyle anlatıyor:
"Cuma ve cumartesi günleri Ankara ve İstanbul arasında Fatih Ekspresi ile seyahatim oldu.Sabah namazı vakti geçeceği için namazı arkadaşlarla trende eda etmeyi arzu ettik.Abdesti tuvalette aldık.Namazı kompartımanın dışında zor da olsa kıldık."
Bu şikáyetten sonra profesör, TCDD’den bir istekte bulunuyor:
"Acaba trende mescit manasında bir yer tahsis edilemez mi?Çoğu beynamaz kimseler, hemen ’Ne olacak, kaza edersin’ diye fetvacı kesiliyorlar.Ancak bu hususta hassas olanlar elden geldiği kadar namaz kılmaya gayret gösterir."
Doku ve hücre gelişim bilimi profesörü bir Türk bilim adamı, dünyada olmayan bir şeyi, trende mescit açılmasını istiyor.
* * *
Bay profesör, TCDD’yi "Bunu yaparsanız sevap kazanırsınız" diye de uyarıyor.
İyi güzel de tren denen araç sürekli yön değiştiriyor.
Nasıl olacak bu iş, kıble nasıl bulunacak?
Zaten TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman da trende kıble bulunamayacağını söylüyor ve mescit yapılamayacağını profesöre bildiriyor.
Süleyman Karaman, "hızlı tren kazası"na "Ne yapalım, takdir-i ilahi" diyen kişi.
O bile işin içinden çıkılamayacağını kabul ediyor.
Bu olay yıllar önce değil, dünyanın bilgi çağını yaşadığı bugünlerde yaşanıyor.
İsteği yapan da bir bilim adamı.
Merak ediyorum, Türkiye’de irtica tehlikesi olmadığını söyleyen belli odakların güdümündeki kesimlerin temsilcileri bu olayı nasıl değerlendiriyor?
* * *
Hiç kuşkusuz irtica durup dururken gelmez.
Uyursanız, laik, demokratik düzen konusunda duyarlı olmazsanız yavaş yavaş çevrenizin karanlıkla sarıldığını görürsünüz.
Kadınları örtünen, çağdaş eğitimi dini eğitimle sulandırılan, üniversiteleri tarikatların elinde medrese haline getirilmiş, toplum yaşamında dini kuralların egemen olduğu, devlet yapısı İslami çizgiye kaydırılan bir Türkiye çıkar ortaya.
Ve bilim, trenlerde mescit isteyen profesörlerin eline kalır.
Merak edenler, devlet kurumlarındaki anlayışın nasıl geriye götürüldüğünü gözleriyle görebilir.
Yoksa irtica, bir gecede gelip ülkeye egemen olacak değil kuşkusuz.
Kimse, trenlere mescit konulmasını isteyecek kadar bilimden kopmuş o profesörün yalnız olduğunu sanmasın.
Üniversitelerimizde, evine televizyon bile sokmayan profesörler var.
Her geçen gün çoğalan bağnazlıkları içine sindirmek zorunda kalan Türkiye’nin, bilgi çağını yaşayan dünyayla ters yönde ilerlediğini fark etmeyenler sadece ve sadece aymazlardır.