ALİ Vasıb Efendi, V.Murad’ın torununun oğlu. Galatasaray’ı bitirdikten sonra Harp Okulu’ndan mezun olmuş.
Ali Vasıb yurtdışında anılarını yazan ilk şehzade. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitap hem kendisinin hem de Osmanlı Hanedanı’nın yurtdışındaki yaşamlarını ayrıntılarıyla gözler önüne seriyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü veülkenin emperyalist ülkeler tarafından paylaşılıp işgal edilmesini de yaşamış. Şu satırları ibret verici:
‘Padişah’ın maalesef yanlış bir siyaset mecburiyeti karşısında kalması, Veliaht Abdülmecid Efendi başta, hepimizi üzüyordu, mahcup ve manen mesul vaziyette bırakıyordu... Padişah ve hükümeti düvel-i itilafiyenin (işgalci ülkeler) esiri gibi bir vaziyette idi.’
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve Cumhuriyet’in kurulmasından sonraki durumu da şöyle anlatıyor:
‘Hanedanımızın prestiji günbegün azalıyordu, bilhassa halk içinde başlangıcından beri şehzadegáhın harekat-ı milliyeye iştirak etmelerine mani olunduğu bilinmediğinden, iştirak etmemekle itham ediliyorduk. Sultan VI. Mehmed Vahideddin’in işgal kuvvetlerinden çekinerek harekat-ı milliyeye karşı aldığı menfi vaziyet ve bilhassa sadrazam Ferid Paşa’nın Ankara’ya karşı hasımkár davranışı, Ankara hükümeti ve halk içinde nefret uyandırmıştı. İngiliz gemisi ile Padişah’ın memleketi terk etmesi de buna inzimam edince (eklenince), hanedan pek ağır ithamlara maruz kaldı.’
* * *
Ali Vasıb Efendi, 1924’te saltanatın kaldırılması ve hanedanın sürgüne gönderilmesi üzerine ailesiyle birlikte Türkiye’yi terk etmek zorunda kalıyor.
Anlattıklarına göre kendilerine pasaportla birlikte 1000’er lira veriliyor.
Şehzade ve ailesi 6 Mart 1924’te Orient Ekspress ile vatanı terk ediyorlar.
Aile önce Budapeşte’ye gidiyor. Bir süre bu kentte kalan şehzade, sürdürdüğü lüks yaşamı anlatıyor.
Daha sonra Fransa’nın Nis Kenti’ne giden aile, ünlü Elhamra Oteli’ne yerleşiyor ve uzun süre bu otelde kalıyor.
Ali Vasıb Efendi, Nis’te de aynı lüks yaşamı sürdürüyor. Ama hazır para yemekten duyduğu endişeyi şöyle anlatıyor:
‘Bir baltaya sap olmanın herhalde elzem olduğu muhakkaktı.Böyle otellerde vakit geçirip elde avuçtakini sarf etmek hiç makul bir şey değildi.Memleketimizde hayatla mücadele için yetiştirilmemiştik.’
* * *
Şehzade, hanedan üyeleriyle birlikte Avrupa’nın büyük kentlerinin en lüks otellerinde kaldıklarını, en pahalı lokantalarında leziz yemekler yediklerini, kabarelere, gece kulüplerine gidip eğlendiklerini ayrıntısıyla yazıyor.
Anıların en ilginç bölümlerinden biri de San Remo’da yaşayan Vahideddin’i ziyaret etmesi ve eski padişah tarafından kabul edilmemesi...
Vahideddin, kızı ve damadı ile birlikte San Remo’nun ünlü oteli Bellevue’nün hemen yanındaki Villa Mangolia’da kalıyor.
Eski padişahın para sıkıntısı çektiğini, borçla geçindiğini, hatta öldüğünde cenazesinin bir süre rehin tutulduğunu, kızının borçları ödeyerek sorunu çözdüğünü anlatıyor.
11 yıl Nis’te kalan şehzade, V.Mehmed Reşad’ın torunu Emine Mukbile Sultan’la evlenip İskenderiye’ye göç ediyor ve 1983 yılında ölüyor.
Kitapta çok sayıda fotoğraf var. Tümünde sultanların hepsi son derece şık ve modern giysiler içindeler. Bir teki bile örtülü değil.
Ali Vasıb Efendi’nin anılarını okumasını Ecevit’e öneririm. Kitap Vahideddin’in ne olduğunu bir kez daha sergiliyor, ayrıca hanedan için bugün yapılan ‘fakr-u zaruret’ edebiyatının uydurma olduğunu da ortaya koyuyor.