DIŞ politikadaki son gelişmeler, insanların kafasını karıştırdı.
Olayları özetlemekte yarar var:
Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliği Komisyonu’nun Türkiye ile sürdürülen görüşmelerde 8 başlığı açmama, açılacak başlıkları da sonlandırmama önerisini Riga’daki NATO Zirvesi’nde öğrendi.
Hiç düşünmeden, "Kesinlikle kabul edilemez" dedi.
Türkiye’ye döndüğünde ise havaalanında yaptığı açıklamada, "Kararı büyütmemek gerekir, çok da kötü değil" diye yumuşattı.
Ertesi gün yine Riga’daki sert söylemine döndü.
Bir gün sonra Şam’a giderken yine yumuşak bir söylem kullandı.
Hemen sonra Merkel-Chirac buluşmasında, "Ek protokol yükümlülüğünü yerine getirmeyip Rumlara limanlarını açmayan Türkiye’ye 18-24 ay süre verelim" görüşü benimsendi.
Merkel tarafından yapılan açıklamada, "Bu süre içinde yeni bir değerlendirme yapalım ve görüşmelerin sürdürülüp sürdürülmeyeceğine karar verelim" dendi.
Merkel-Chirac görüşmesinde varılan kararlar, Avrupa Birliği’nde bölünmelere neden oldu.
* * *
Perşembe sabahı beklenmedik bir olay oldu.
Saat 10.30’da Dışişleri Bakanı Gül, Finlandiya Dışişleri Bakanı’nı telefonla arayarak Türkiye’nin sürpriz önerilerini bildirdi:
"Rumlar, Ercan Havalimanı’nın uluslararası hava trafiğine, Magosa Limanı’nın da ticarete açılmasını sağlasın, biz de bir deniz, bir de havalimanımızı Rum uçak ve gemilerine açalım."
Rumlar, Türkiye’nin bu teklifini anında reddetti.
Olay özetle böyle.
AKP hükümeti bu teklifini yaparken, Türkiye’de hiçbir kurumla görüş alışverişinde bulunma gereğini duymadı.
Tekliften Çankaya da, muhalefet partileri de, Genelkurmay da habersizdi.
Onlara haber verilmediği gibi, Erdoğan ve kurmayları bu konuda kendi bakanlarına bile olayı duyurmadı.
Erdoğan-Gül ikilisi kimseye danışmadan, kimseden görüş almadan ve kimseye bilgi vermeden ülke için yaşamsal dış politika manevralarına girişiyorlar.
Türk devlet geleneğinde görülmemiş bir durum.
* * *
Doğal olarak hem muhalefet, hem Genelkurmay, ikilinin bu garip tutumuna tepki gösterdi.
Genelkurmay Başkanı, "Ben olayı televizyondan duydum" dedi.
Ciddi bir devlette böyle bir şey olabilir mi?
Özellikle dış politikada sürprizleri seven Özal bile böyle bir girişimde bulunmamıştı.
Bu teklif, "İzolasyonlar kalkmadan limanları açmamız söz konusu olamaz" politikasının bütünlüğünü de bozdu.
Ayrıca bu teklifle Avrupa Birliği, Türkiye’nin limanlarını açmama konusundaki duruşunun sağlam olmadığını gördü.
Bütün limanları açmakla, bir hava ve bir deniz limanını açmak arasında fark olmadığını diplomasiyle uğraşan herkes bilir.
Türkiye gibi koskoca bir ülkenin dış politikası, iki kişinin kapalı kapılar arkasında aldığı gizli kararlarla yürütülemeyecek kadar ciddi bir iştir.
Erdoğan-Gül ikilisi, bu kafada giderlerse bir gün çok ağır fatura ödemek zorunda kalırlar.
İşin kötü yanı, Türkiye’nin de bu faturadan zarar görmesidir.