KAMU Etik Kurulu, kamu personeline verilen armağanlara bir kısıtlama getirmek amacıyla yönetmelik hazırlıyormuş.
Memurlar takvim ve ajanda dışında armağan kabul edemeyeceklermiş.
Etik Kurul hiç zahmet edip yorulmasın. Aldığı kararlar, belirlediği standartlar hiçbir işe yaramaz.
Politikacıların çok ama çok değerli armağanları güle oynaya kabul ettiği bir ülkede bu konuda memurları sınırlamak olanaksızdır.
Sayın Başbakan, Kamu Etik Kurulu’na kamu personeline verilen armağanları kısıtlama, bir standart getirme görevi vermeden önce kendisi, bakanları ve milletvekillerinin aynı kurallara uymasını sağlamalıydı.
Çocuklarını yurtdışında okutmak için bir işadamı arkadaşının yüz binlerce dolar burs vermesini doğal karşılayan bir başbakan memurlara verilen armağanlar hakkında kısıtlama koydurmak isterse bunu kim ciddiye alır?
Memurlara armağan yasağı getirmek için hazırlıklar yapan Kamu Etik Kurulu acaba Başbakan’a, bakanlara, milletvekillerine gelen armağanlara da kısıtlama getirebilecek mi?
Örneğin Başbakan’dan çocuklarına verilen bursları o işadamına ödemesini isteyebilecek mi?
Ziyaret ettikleri ülkelerin yöneticilerinden pahalı armağanlar alan iktidar politikacılarına ‘Bunları hemen Hazine’ye devredin’ diyebilecek mi?
Etik Kurul’un böyle bir yetkisi var mı?
* * *
Seçim meydanlarında afra tafra ile kürsülerden meydan okuyan ve dokunulmazlıkları kaldıracağına dair halka söz veren Başbakan’ın bugünkü unutkanlığı ne olacak?
Baykal yırtınıp duruyor, ‘Dokunulmazlıkları kaldırın. Başka türlü temiz toplum yaratamayız’ diye...
Dinleyen yok. AKP’lilerin hepsinin kulakları bu sesi inatla duymuyor.
Başbakanı, bakanları ve milletvekilleri hesap vermekten korkan bir iktidarın temiz bir toplum yaratma masallarına kim inanır?
Yurdun dört bir yanından yükselen pis kokular artık burunlarımızın direğini kırmaya başladı.
Ama Başbakan’ın ve arkadaşlarının bunlara aldırdığı yok.
Onlar kendilerinden önce sorumluluk alan politikacıları Yüce Divan’a göndermekle bu pis kokuları bastıracaklarını sanıyorlar.
Ama bilmiyorlar ki bir gün kendilerinin de dokunulmazlık zırhları kalkacak.
O zaman nereye sığınacaklar?
* * *
Tabanda başlayan hoşnutsuzluklar henüz dip dalgalar halinde.
Toplumdaki sessizlik iktidarı aldatmasın.
Unutmasınlar ki Türkiye’de seçmen eğilimleri artık eskisi gibi değil, sessiz ve derinden gidip devasa fırtınalara dönüşüveriyor.
Erdoğan DSP, MHP, ANAP ve DYP’nin geçirdiği depremleri ciddi olarak incelemelidir.
Aynı sonla kendisinin de karşılaşması hiçbir zaman sürpriz olmayacaktır.
Köylü burnundan soluyor. Buna bağlı olarak esnaf yanıyor.
Memur, işçi, emekli perişan. İşsizlik inanılmaz boyutta. Bu gerçekleri Anadolu’yu gezenler hemen görüyor.
Ama iktidar büyüsü gözleri öylesine kör eder ki, koltuklarda oturanlar bu gerçekleri göremezler.
Şunu unutmamak lazım; siyasette dipten dibe oluşan görünmeyen dalgalar bir gün aniden tsunamiye dönüşüp önüne ne gelirse siler, süpürür.