TAM Devlet Klasik Türk Müziği korosunu kuran ve yıllarca yöneten ünlü müzik adamı Nevzat Atlığ’ın kitabını okuyordum, İnci Çayırlı aradı.
Çok üzgündü. “Ben Türk musikisi sanatçılığımı büyük bir onurla yaşadım” dedi. Arkasından şu soruyu sordu: “Ancak bizim devlet katında yerimiz nedir?” Hem kırgın, hem de öfkeliydi. “54 yıldır sanatçıyım ve bu konumdayım. Medyatik değiliz diye mi hep dışlanıyoruz?” Binlerce öğrenci yetiştiren ünlü yorumcunun kırgınlığının nedenini hemen anladım. Başbakan’ın Dolmabahçe davetleriyle ilgiliydi. Birinci dalgada pop, pop-arabesk sanatçıları çağrılmıştı. İkinci dalgada da sinema sanatçıları çağrılacaktı. İnci Çayırlı haklı olarak soruyor: “Biz neden yokuz? Biz bu devleti hep onurlandırdık. Neden dikkate alınmıyoruz?” Devletin “Devlet Sanatçısı” unvanına layık gördüğü İnci Çayırlı’nın bu soruyu sormak hakkı değil mi? Aynı hak, çok sesli klasik batı müziği, opera ve bale sanatçıları için de geçerli değil mi? * * * Ama ne yapalım ki bugünkü iktidar sanatçı olarak popüler sanatların temsilcilerini tanıyor. İnci Çayırlı yerden göğe kadar haklı. Başbakan’ın sanatçılar arasında ayırım yapması, bir kısmını önemseyip bir kısmını görmezden gelmesi yanlıştır. Bu konuya burada noktayı koyup Nevzat Atlığ’ın kitabına dönelim. Biliyorum ki Nevzat Atlığ da aynı duygular içindedir. “Basında Nevzat Atlığ-1949’dan Günümüze” adlı kitap tam bir belgesel niteliğinde. Devlet Sanatçısı unvanına layık görülen Nevzat Atlığ’ın 1943’te başlayan müzik yaşamı bir ömür sürmüş. Korolar kurmuş, şefliğini yapmış, binlerce öğrenci yetiştirmiş, arkasında bir müzisyen nesli bırakmıştır. Klasik Türk müziği parçalarını doğru ve eksiksiz olarak yeniden notaya almak için yıllarını vermiş bir müzikologdur Nevzat Atlığ. Onun bu özverili çabaları olmasaydı çok sayıda klasik parçanın unutulup yok olması kaçınılmazdı. Kitapta Nevzat Atlığ’ın müziğe katkıları basındaki yansımaları ile anlatılıyor. Hakkındaki haberler, köşe yazıları, fotoğraflar ile üstadın müzik yaşamının belgeseli sunulmuş. * * * Yukarıda sayabildiklerimiz Nevzat Atlığ’ın pek az insanın ömrüne sığdırdığı olağanüstü hizmetlerdir. İki yıl önce kendisine rastladığım bir ortamda kısa da olsa sohbet etme olanağı bulmuştum. O da tıpkı İnci Çayırlı gibi hem devletin hem de halkın ilgisizliğinden yakınıyordu. O da çok üzgündü. “Artık gerçek Türk müziği dinleyecek yer çok azaldı. Kala kala Zeki Çetin’in mekânı kaldı” diye dert yanmıştı. Üstadı zaman zaman Taylan Kendirli’nin büyük emekler vererek ayakta tuttuğu Büyük Kulüp Klasik Türk Müziği Korosu’nun konserlerinde görüyorum. Büyük bir mutluluk içinde izliyor konserleri. Ama biliyorum ki, onun da İnci Çayırlı gibi gönlü kırık.