Hillary’nin günahı ne

GEÇEN haftadan beri Washington kalkıp konuyor.

Haberin Devamı

Çünkü 2012’de biri büyükelçi dört Amerikalı’nın öldürüldüğü Bingazi saldırısı için Temsilciler Meclisi’nde bir araştırma komisyonu kuruldu. Şimdi muhtemelen o dönemki Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da komisyonda ifadeye çağrılacak.
Neden? Çünkü Cumhuriyetçiler olayı aydınlatma çabasının ötesinde, bu durumu 2016’daki başkanlık seçiminde adaylığa soyunacağı artık neredeyse kesinleşen Hillary Clinton’ın aleyhine kullanmaya çalışıyor da ondan.
Çünkü daha 2.5 yıl olmasına rağmen, bir hafta öne Beyaz Saray Muhabirleri Derneği’nin gecesinde bir espriyle Hillary’nin adaylığını haber veren Başkan Obama’nın yaptığı gibi... Ya da Clinton’ın başkan adaylığını resmen desteklediğini açıklayan eski Beyaz Saray Genel Sekreteri, şimdiki Chicago Belediye Başkanı Rahm Emanuel gibi iki milyon kişi şimdiden Hillary’nin kampanyasına kaydoldu da ondan.
Tam da sağlıklı bir demokraside olması gerektiği gibi... Ülkeyi yönetmeye talip insanların aylar öncesinden ıncığını cıncığını çıkartıyorlar de ondan.

*

Haberin Devamı

HALBUKİ Türkiye’ye bakın. İlk tura üç aydan az kalmış. Ülke ilk kez bir cumhurbaşkanını halk oyuyla seçecek. Ve kimin aday olacağı hâlâ belli değil. Cumhurbaşkanı belirlenince Başbakanlık da yenilenecek. Orada da ne olacağından kimsenin haberi yok. Çünkü kimler aday, hangi özellikleri sayeseninde adaylar, bu aday olanlar nasıl insanlardır, hayatlarını nasıl yaşarlar, aileleri nasıldır, çocukları kimlerdir, bunları bilmeye kimsenin hakkı yok.
Her şey son dakikaya bırakılacak. Birileri sürenin dolmasına birkaç gün kala çıkacak. Sonra halkın önüne alelacele bir sandık konulacak. Ve ne olduğunu bile anlamadan “Bas bakalım birinin üstüne mührü” denilecek. Amerika’da yaşanan sürecin aksine... Bu konuda gazetelerde kapsamlı hiçbir şey okuyamadan, televizyonlarda bu adayları tartışırlarken hiç göremeden, kendi öykülerini kendi ağızlarından dinleyemeden geçip gidecek.

*

ALİ Babacan geçen ay Washington’a geldiğinde bir basın toplantısı düzenledi. Batı ülkeleriyle karşılaştırınca Türkiye’de seçim tartışmasının çok zayıf kaldığını anlatıp böyle bir durumun sağlıklı bir demokrasiye uygun düşüp düşmeyeceğini ona da sordum. “Her demokrasinin kendine özgü kuralları” olduğunu söyledi. Sonra da adaylıklar için verilen son sürelerden bahsetti.
Ama mesele kağıt üstünde belirlenen süreler değil ki... Ve karşınızda Amerika, İngiltere, Fransa gibi seçim kampanyalarını dolu dolu geçiren canlı örnekler varken Allah aşkına siz bundan rahatsız değil misiniz?
Türkiye’nin yönetimine talip insanların uzun süre öncesinden şeffaf biçimde her şeyleriyle karşınıza çıkıp, hayatlarına dair bütün öyküleri önünüze sererek size kendilerini beğendirmeye çalışmıyor olmaları sizi kızdırmıyor mu? Öyle ya, Hillary’nin günahı ne? Bu kadar dayak yiyeceğine, bıraksalar o da son dakika çıkmak istemez mi?

*

Haberin Devamı

ŞUNA karar vereceksiniz: Siz kendi ülkeniz için neyi layık görüyorsunuz? Ve Türkiye’nin mevcut halini neyle karşılaştırıyorsunuz? Konu eğer seçimlerse... Suriye’deki gibi sadece birkaç kişinin yarışa girmesine izin verilen bir ülke olmadığı için Türkiye için sevinenlerden misiniz? Yoksa aylar öncesinden adayların sorgulandığı Batı ülkeleri gibi olamadığı için hayıflananlardan mı?
Konu eğer basın özgürlüğüyse... “Hadi canım Türkiye, Kuveyt’ten bile kötü değil ya” deyip statükoyu savunanlardan mısınız? Yoksa “Ben Başbakan’a korkmadan soru sorabilen gazetecilerin olduğu bir ülke istiyorum” deyip çıtayı Snowden belgelerinin yayınladığı ülkelerin seviyesine çıkartanlardan mı?
Konu eğer ifade özgürlüğüyse... “Twitter yasaklandı ama Facebook açıktı” diye teselli bulanlardan mısınız? Yoksa kimsenin kafasına göre orayı burayı kapatamayacağı, çağdaş bir hukuk düzeni isteyenlerden mi?
Kimden yanasınız? Aza tamah edenlerden mi? En yüksek standartlar için koşturanlardan mı?

Yazarın Tüm Yazıları