Paylaş
Türkler yine içeriğe değil protokole ağırlık verdi.
Ne konuşulduğu, Türkiye’nin görüşmelerde istediklerine ne ölçüde destek bulabildiği değil de, Erdoğan’ın ABD Başkanı Barack Obama’yla nasıl bir görüşme yaptığı öne çıktı.
Ve buradan bakınca, Türkler yine istediğini aldı.
Beyaz Saray’daki Kırmızı Oda’da Obama’yla baş başa 50 dakika. İyi de, hafta başı Amerikan basınında çıkan “görüşmeyecek” haberlerine rağmen niye görüştü Obama?
İki hafta önce bu köşede anlatmaya çalıştığım gibi.
Ve cuma günkü basın toplantısında Erdoğan’ı basın özgürlüğü konusunda sert biçimde eleştiren Obama’nın sözlerinin de ortaya koyduğu gibi.
Çok istediğinden değil mecbur olduğundan buluştu Obama, Erdoğan’la. Türkiye’nin son dönem yaşadığı saldırıların ardından müttefikinin yanında olduğunu göstermek zorunda olduğundan.
Suriye-Türkiye sınırında IŞİD’in elinde kalan 98 km’lik hattın alınması ve Türkiye’nin de buna destek olması gerektiğinden.
*
PEKİ ya içerik?
Ziyaret Türkiye açısından nasıl bir sonuç doğurdu?
İşte orada, bilançonun eksi tarafı başlıyor. Hem de öyle böyle değil.
Bir defa Brookings Enstitüsü’nde yaşananlar, bütün her şeyi değiştirdi ve başlı başına bir hikâye oldu Amerikalılar için.
Dışarıda önce korumalar protestoculara yönelik fiziki ve sözlü sert müdahalelerde bulundu.
İçeride de Erdoğan, yapılan protestonun “illegal bir görüntü sergilediğini” savundu.
Böylece hem fikirsel düzeyde hem de uygulamada Erdoğan ve Batı arasında düşünce özgürlüğüne bakışta bir uçurum olduğu net bir şekilde ortaya çıktı.
*
TÜRKİYE açısından işin vahim olan başka bir boyutu...
Amerikan basını da, Erdoğan’ın Washington ziyaretini neredeyse sadece yaşanan arbede üzerinden haberleştirdi.
Bir dış politika hikâyesi değil, adli bir öykü gibi:
- Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Washington’a geldi ve işler biraz çılgına döndü (Washington Post). m Türk Cumhurbaşkanı’nın varışı Washington’a kaos getirdi (Mother Jones).
- Türk liderin DC konuşmasında çatışma patladı (The Hill).
*
DIŞARIYA başta belli etmemeye çalıştı Erdoğan.
Ama olayların geziyi gölgelediğinin kendisi de o kadar farkındaydı ki...
Perşembe akşamı otelden çıkıp Beyaz Saray’da Obama’nın vereceği yemeğe gitmeye hazırlanıyordu.
Brookings’teki olaylardan birkaç saat sonra. Kapıda duruyordum.
Başka gazeteciler de vardı.
Yaklaştı.
Önce “Nasıl iyi mi” dedi.
Kimse bir şey söyleyemiyor. İnsanların surat ifadelerine baktı.
Sonra beklemeden “İyi olacak inşallah” deyip kapıya doğru yürüyüp ayrıldı.
Ancak yemeğin ardından Obama görüşmesi oldu.
Ertesi gün Obama’nın basın toplantısında kendisine yönelik basın özgürlüğü eleştirileri gelince de hafta başından beri içinde oluşan gerginliği daha Washington’dan ayrılmadan dışarı yansıttı.
*
OBAMA’nın basın toplantısının olduğu gece büyükelçilik rezidansında Türkiye’den gelen gazetecilerle buluştu Erdoğan.
İçeride bulunan bazı gazetecilerle konuştum.
Herkes öfkesine tanık olmuştu. “Hayır” demiş.
Görüşmede Obama’nın basın özgürlüğünden bahsetmediğini söylemiş.
Detayları öğrendim.
Beyaz Saray’a sordum.
Onlardan da kaçamak bir cevap geldi.
Ulusal Güvenlik Sözcüsü Ned Price, şöyle bir açıklama yolladı: “İki lider, son aylarda çok sık konuştular. Yayınladığımız bilgilendirmelerin ötesinde konuşmaların detaylarına girmeyeceğiz. Ama Başkan Obama, söylediği gibi yakın zamanda bu konuyu gündeme getirdi.”
*
OLABİLİR.
Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi perşembe akşamı olan görüşmede muhtemelen Obama bu konuyu açmadı.
Belki 17 Şubat Ankara servis araçları bombalamasından (PKK) iki gün sonra, Suriye ve terörle mücadeleyi konuşmak için 19 Şubat 2016’da yaptıkları telefon görüşmesinde söyledi.
Belki 12 Ocak İstanbul Sultanahmet bombalamasından (IŞİD) sonra yine terörle mücadeleyi konuşmak için ayarlanan 19 Ocak 2016’da yaptıkları telefon görüşmesinde söyledi.
Belki 18 Aralık 2015’te “Başika’dan çekilin” demek için aradığında söyledi.
Belki de 1 Aralık 2015’te iki liderin iklim zirvesi için gittikleri Paris’te yaptıkları ikili toplantıda gündeme geldi bu.
Bombalamalardan sonra yapılan görüşmelerde böyle bir konunun konuşulmuş olması gerçekçi değil.
Nitekim kaynaklarım bana ‘Paris’ diyor. Ama resmi olarak bilmiyoruz.
Bildiğimiz, bunların hiçbirinde, Beyaz Saray görüşmelerle ilgili yayınladığı bilgi notlarında böyle bir detaya yer vermedi.
Üst düzey bir Türk yetkiliye sordum.
O da söylemiyor.
Zaten Amerikalılar söylemiyorken böyle mayınlı bir konuşmayı Türklerin söylemesini beklememek lazım.
Ancak sonuçta Brookings’teki olaylar kentte öyle bir hava yarattı ki...
Obama suratında sıkıntılı bir ifade...
Erdoğan’ı da mümkün olduğunca rencide etmemeye çalışarak...
Kendi kamuoyunun eleştirilerinden korunmak için “Yüzüne de söyledim” deyiverdi.
Zaman vermedi nasıl olsa. Perşembe mi öncesi mi belli değil.
*
BEN şimdi bu yazıyı Erdoğan’ın Maryland’de yapacağı cami açılışından hemen önce yazıyorum.
Yani daha hikâye bitmedi.
Ama gezinin Washingtonlılar için şimdiden unutulmayacak bir ziyaret olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Paylaş