Asansör operatörü yarı fahişeyle karışık gazeteciye karşı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Amerikan Kongresi’nin bodrum katında, milletvekili ofislerine giden metronun olduğu yerde bir asansör operatörü durur.
50’li yaşlarında, kısa boylu, kumral, asık yüzlü bir kadın. Soldaki asansörün başında kapıyı tutar... İçeri kimseyi almaz... Ve yan asansörde herkes sıra beklerken, koşturarak genel kuruldaki oylamaya yetişmeye çalışan politikacıları yukarı taşır. DEMOKRASİNİN GERÇEK HÂMİSİ Geçen ay Ermeni soykırımı iddialarının oylandığı hafta, yanına gidip fotoğrafını çekmek istediğimi söyledim. “Niye” dedi. Ben de “Amerikan demokrasisinin gerçek hâmisi” diye hakkında bir yazı yazacağımı anlattım. Yaptığı işle oylama sonuçlarını etkiliyordu çünkü... Kabul etmedi!.. Etmediği gibi tersledi!.. O günden sonra da beni gördüğünde kafasını çevirmeye başladı. Sanırım alay ettiğimi düşündü. ALT KATLARDA NELER OLUYOR İşi belli insanlara her zaman saygı duydum. Hele o işi yapması gerektiği gibi yapıyorsa, daha çok... Bu yüzden o gün asansör operatörüne söylediklerimde de sarkastik hiçbir yan yoktu. Yapmaya çalıştığım, “kusursuz” Amerikan demokrasisinin alt katlarında neler olduğunu göstermekti sadece. Hatta şunu söylemem lazım. İşini titizlikle yapması bugün eşine o kadar az rastlanan bir durum ki... Kimin ne iş yaptığı o kadar karışık ki... Aslında Kongre’deki o operatöre sırf bu yüzden herkesin saygı duyması gerektiğini düşündüm!.. ŞAMPANYA EŞANTİYONU ARKADAŞ Bir yazı okudum. Tiger Woods’un karısını aldattığı kadınlara ne denileceği tartışılıyordu. Hepsinin bir işi var. Hepsi belli bir sosyal konuma sahip. Ama hepsi de Woods ile dolaylı şekilde para karşılığı birlikte oluyor. Woods arkadaşının kulübüne gidiyor. Arkadaşı onu portföyündeki kadın arkadaşlarıyla tanıştırıyor. Kulüpten çıkışta da hesaptaki şampanyaya tanıştırma parası ekliyor. Böylece o resmen muhabbet tellallığı yapmadığı gibi, arkadaşı da fahişe olmuyor. Olsa olsa “yarı fahişe” diyordu yazı. NEWSEUM’DAKİ FBI SERGİSİ Washington’ı sevmeye çalışıyorum. Baktım olmayacak, müzelerden başladım ben de... Gazetecilik müzesi Newseum’un altında geçici bir FBI sergisi var. 100 yılda FBI’ın çözdüğü, çözemediği olaylarla, gazetecilerle kurduğu ilişkiler anlatılıyor. Bir bölümde de, teşkilatın ilk direktörü Edgar Hoover’ın 1930’larda gazeteci Walter Winchell ile sağladığı yakınlıktan bahsediliyor. AMERİKALILARA TEŞKİLAT SATIŞI Sonradan anlaşılıyor ki, dedikodu yazarlığının yaratıcısı Winchell, sütununda anlattığı her şeyi aslında o dönem Hoover’dan öğreniyor!.. Hoover, bazen enformasyon bazen dezenformasyon, Winchell’ı besliyor. Winchell da karşılığında Hoover’ı ve FBI’ı övüyor. Amerikalılara FBI’yı satıyor!.. SADECE GAZETECİLİK DEĞİL Sergi FBI’ın aslında gazeteciler sayesinde büyüdüğü tezi üzerine kurulduğu için bu örnek başta çok şaşırtıcı gelmeyebilir. “En Çok Aranan 10 Kaçak” kampanyasından birinci sayfalardaki FBI operasyonlarına, gazetecilerin bir kurumu nasıl efsane haline getirebildiğini sergiyi gezince görüyorsunuz. Ama Winchell’ın yaptığı iş üstüne kafa yorduğunuzda, buna sadece gazetecilik demenin mümkün olmadığını da fark ediyorsunuz!.. YARI FAHİŞELİK GİBİ Daha çok yarı fahişelik gibi bir şey bu... Yarı gazetecilik... Ya da olsa olsa karışık gazetecilik... Ama sonuçta, asla o asansör operatörününkiyle aynı değil... Dedim ya, hiçbir iğneleyici yanı yoktu diye. Operatörün hikâyesini bu yüzden yazmayı çok istemiştim... Hem bu kadar işine odaklanıp hem bu kadar önemsiz görünüp hem de çok önemli sonuçlara neden olmak anlatılmayı hak ediyor...
BAŞKAN VE BAŞBAKAN
* Başkan bir yasa çıkartmak için öbür partiyle bir yıl müzakere ediyor (Sağlık Reformu). Başbakan apar topar Anayasa değiştiriyor. * Başkan bir yüksek yargıç atarken herkesten görüş alıyor (Sonia Sotomayor). Başbakan, kontrolü kolaylaşsın diye Yüksek Mahkeme’nin yapısını değiştirmek istiyor. * Başkan parlamentoda siyah milletvekillerinin kurduğu gruba (Black Caucus) gerek kalmadığını savunuyor. Başbakan kendinden olan kim varsa (işadamı, imam hatipli vs...) yükselsin istiyor. * Başkan herkesi sigorta kapsamına alıp sosyalist işler yapıyor. Başbakan işçilere en gaddar patrondan daha kapitalist davranıyor. * Başkan kendisine alenen küfreden bir TV kanalına (Fox) bile çıkıp röportaj veriyor. Başbakan gazeteler boykot edilsin, köşe yazarları işten atılsın istiyor. * Başkan’ın çalıştığı ofisin kendi fotoğrafçısı (Pete Souza) var. Başbakan ajansı çağırıp çektiriyor. * Başkan en fazla 8 yıl görevde kalabiliyor. Başbakan, 7.5 yıl tecrübem var, “şimdi de beni başkan yapın”, diyor.