İngiltere: Brexit ile birlikte Avrupa Birliği’nden çıkan İngiltere, Türk vatandaşlarına kısıtlama uygulamıyor. Resmi vize kuralları geçerli. İngiltere’ye gidenlerin Sağlık Bakanlığı talimatı doğrultusunda evlerinde 14 günlük karantina uygulaması kapsamına girmeleri gerekiyor. İngiltere’ye gitmeden önce Türkiye’de 14 gün kalanlar karantinadan muaf.
Rusya: Turizmcilerin merakla beklediği karar 1 Ağustos’ta çıktı. Rusya Türkiye’deki konsolosluklarından ve aracı şirketler üzerinden vize işlemlerini 29 Temmuz itibariyle açmıştı. Rusya, Türkiye’ye vize uyguluyor. Ancak bu dönemde daha hızlı vize alınabiliyor.
Ukrayna: Uçuşlar 23 Haziran itibariyle açıldı. Ukrayna’ya gideceklerin sağlık sigortası yaptırmaları gerekiyor. Bu sigortanın COVID-19 tedavisi ve gözlemini kapsaması zorunlu.
Mısır: Havalimanlarını açan Mısır’a uçacaklar, sağlık sigortası yaptırmak zorunda. Bu sigorta ülke girişinde soruluyor.
İstanbul Havalimanı’yla başlayalım. Dört günlük paket aldığınızda otoparka 182 TL ödüyorsunuz. Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaysa dört günlük otopark bedeli 140 TL. Daha ucuza park etmek için havalimanı yakınlarındaki otoparklar sizi bekliyor. Havalimanlarında abonelik aldığınızda genellikle biletinize özel işlem yaptırmanız gerekiyor.
Örneğin İstanbul Havalimanı etrafındaki otoparkların günlük ücreti 20 ila 25 TL arasında değişiyor. Yani 4 günlük otopark size 80 veya 100 TL’ye mal oluyor. Sabiha Gökçen Havalimanı ve etrafındaki otoparklarda ise fiyatlar günlük 8 ila 10 TL arasında değişiyor. Neredeyse yarı fiyatına aracınızı park edebiliyorsunuz. Bu hizmetler Ankara Esenboğa, Antalya veya İzmir Adnan Menderes Havalimanları etrafında da veriliyor. Günlük olarak Ankara için 13 ila 19 TL, Antalya’da 15 TL, İzmir’de de 20-25 TL arasında. Havalimanlarının yakınlarında verilen otopark hizmetinin sayısı giderek artıyor. İSPARK gibi belediyelerin sahip olduğu işletmeler de bu hizmeti veriyor.
Peki bu otoparklar nasıl kullanılıyor? İşte madde madde bilmeniz gerekenler:
Araştırmanızı yola çıkmadan önce yapın. Gerekirse otoparkların fotoğraflarını inceleyin. Güveniyorsanız aracınızı bırakın.
Birçok yolcu için havalimanlarındaki restoranlar, pek de ‘lezzet durakları’ gibi görülmez. Ancak son yıllarda bu konuyla ilgili yolcu beklentileri artıyor. Havalimanları da restoranlarında iyi şefler ve farklı tatlarla yaptığı lezzet yatırımlarıyla bu beklentiyi karşılıyor. Peki lezzet meraklıları için, transit uçuşlarınızı denk getirmeye değecek iddialı restoranlar hangi havalimanlarında? Dünyanın en prestijli restoran değerlendirme sistemlerinden Michelin rehberinin önerilerini derledik.
The Kitchen by Wolfgang Puck, Singapur Changi Havalimanı, Terminal 3
Burası, Singapur’da hızla yükselen ünlü şef Wolfgang Puck’un üçüncü mekânı. Farklı mutfaklardan oluşan mönüye sahip restoran sabah 06.00’da açılıp gece yarısına kadar hizmet veriyor. Acılı tavuk çorbası ve Kore mutfağından örnekleriyle kısa sürede müdavimleri olmuştu. Erken uçanlar için kahvaltı opsiyonu da var.
Mustards Bar & Grill, San Francisco Havalimanı, Uluslararası Terminali
Napa Vadisi’nin tatlarını yolcularla buluşturan mekân, özellikle et yemekleriyle ön plana çıkıyor. Dış hatlar terminalindeki restoranın aynı zamanda iyi bir tatlı mönüsü de bulunuyor.
Havayollarında neredeyse sunulan her hizmet ücretli hale geldi. İstediğiniz koltuğa oturmaktan, ikram satın almaktan vaz geçtiniz. Ya bavulunuz? Kargoya vermeyi planladığınız bagajınız için bilet alırken ödeme yaptınız mı? Bir kaç kilogram fazladan bir şey olmaz deyip limitinizi aşıyor musunuz? Aman dikkat, en az bilet ücreti kadar ödeme yapmak zorunda kalabilirsiniz. Tamam, bunlara katlandınız. Ya bavulunuz kaybolursa? Üzerine üstlük bir de bulunamazsa?Siz iyisi mi bu kara kara bu soruların cevaplarını düşüneceğinize tek bir bavulla hem de yanınıza alacağınız kabin ölçülerine sahip, ağırlık limiti belli bir bagaj ile uçun, rahat edin.
Bu tüyolara dikkat
İyi planlayın: Yolculuktan geldikten sonra bavulumu boşaltırken hep aklıma “Neden bu kadar çok şey aldım” sorusu gelir. Hazırlığınız için konsantre olun. Gerekli ve yeterli miktarda eşyayı yanınıza alın. Tabi ki az eşya derken açıkta da kalmayın. Örneğin tek ayakkabı yeterli mi? Kaç tişört yedek almalısınız? Veya gittiğiniz yerde hava durumu nasıl gibi soruların cevabını iyi planlama ile çözün.
Eşyalarınızı önünüze dizin: Önce bavulunuzu kafanızda oluşturdunuz, sonra da eşyalarınızı alın ve önünüze dizin. Fazlaları, gereksizleri hemen ayırın.
Bu dertleri aşmanın üç yolu var. Birincisi, doğrudan ‘business class’ bileti almak. Yani konforu daha yerde yaşamaya başlamak. İkincisi, mil programları. Zaten çok uçuyorsanız ve havayolunun özel yolcu programına üyeyseniz, business class yolcusu olmasanız bile önceliklerinden yararlanıyorsunuz. Gelelim üçüncü yola... Ne business yolcususunuz ne de özel yolcu programlarında statünüz var. Tek kullanımlık veya yıllık abonelik sunan özel kart sistemleri, havalimanında sıraları ortadan kaldırıyor. İsterseniz transferlerden de yararlanabilirsiniz. Bu kartlar genellikle şirketler tarafından satın alınıyor çünkü özellikle ücretsiz uzun otopark avantajı yıllık kullanımlarda ekonomik oluyor. Hızlı geçiş hem terminale girişte hem de pasaportta büyük avantaj sağlıyor, zaman kazandırıyor. İş insanları özel yolcu salonlarını aynı zamanda yanlarındaki misafirlerini ağırlamak ve toplantı yapmak için de kullanıyor. Kartlar havalimanı restoranlarında ve duty free (gümrüksüz satış) mağazalarında indirime de sahip.
Hangi havaalanında neler var?
Bu konuda Türkiye’de ilk yatırımı yapan TAV Grubu’nun Prime Class kartı Sabiha Gökçen, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes, Milas Bodrum, Gürcistan Tiflis ve Batum, Tunus Enfidha, Makedonya Üsküp ve Ohrid Uluslararası Havalimanı’nda ayrıcalıklı hizmet sunuyor. Ayrıca kart dünyanın 500 havalimanında özel yolcu salonlarının da kapısını açıyor. Son dönemde kartın havalimanı hizmetlerinin yanı sıra şehir içinden havalimanı transferleri, bazı alışveriş merkezleri ve restoranlarda vale hizmeti de bulunuyor.
Klasik Kart: Ücreti farklı kredi kartlarına göre değişmekle birlikte yıllık 2000-2350 TL arasında değişiyor. Geçerli havalimanlarında veya havalimanına çok yakın alanlardaki otoparklarda 30 günlük ücretsiz park, öncelikli giriş ile özel yolcu salonlarından yararlanabiliyorsunuz.
Japon Havayolları’nın geçtiğimiz haftalarda uygulamaya başladığı yeni kuralı tüm dünyada büyük bir tartışmayı yanında getirdi. Havayolu, check-in esnasında size kabinde hangi koltuklarda 2 yaşının altında bebek yolcuların oturduğu bilgisini de paylaşıyordu. Bu uygulama, uçakta ağlayan bebeklerden uzak oturmak isteyenler tarafından olumlu karşılandı. Sosyal medyada yaşanan tartışmalarda bazı yolcular “Japon Havayolları’nı 13 saat durmadan ağlayan bebeklerin yerini gösterdiği için teşekkür ederim” diye yazdı. Çocuklu yolcular ise tepki gösterdi; Japon Havayolları’nı ayrımcılıkla, kendilerini izole etmekle suçladılar. Baba olmadan önce uçakta ağlayan minik yolcular, benim de sinir katsayımı zorlardı. En çok da yanındaki anne-babalara kızardım ama insanın çocuğu olunca gerçekleri yaşayarak öğreniyor. Ne kadar önlem alsanız da bazen bebeğiniz susmayabiliyor. Küçük bir huzursuzluk veya o an anlamadığınız bir hastalık başlangıcı tüm planlamayı alt üst ediyor. Bir de çocuğunuz sizin psikolojinizi görüp ağlamayı şiddetlendirince, çaresizliğiniz tüm kabini saran kriz haline gelebiliyor. Peki bu krizler nasıl önlenebilir?
‘Sessiz bölge’ uygulaması
İlk önerim, bebek ağlamasına dayanamayan, uçarken sakin bir ortamı tercih eden yolculara... Bu durumda yapacağınız en etkili şey dış sesi azaltan bir kulaklık edinmek. Müzik dinleyip film seyrederken dış dünya ile bağınızı koparabilirsiniz. Bir başka öneri de eğer uçakta boş koltuk varsa, kemer ikaz lambaları söndükten sonra kabin memurundan koltuğunuzu değiştirmeyi istemek. Pahalı bir öneri de Business veya First Class uçmak. Bir çok havayolu, iki yaşından minik yolcuları Business veya First Class’a kabul etmiyor. Hatta bazı şirketler, geniş gövdeli uçaklarında çocukların olmadığı ‘sessiz bölge’ uygulaması bile yapabiliyor. Kafanız bu konuya takıldıkça, ağlama krizi tamamen bir sinir harbi durumuna geçebiliyor. Kendinizi yıpratmak yerine biraz anne-baba ile empati kurmayı da deneyebilirsiniz.
Anne-babaların alacağı önlemler
Çocuktur, tabii ki ağlayacak ama benim en dayanamadığım konu, ağlamalara karşı sadece o minik ellerine cep telefonu tutuşturan, bir daha da ilgilenmeyen ‘tembel’ anne-babalar. 45 dakikalık bir iç hat uçuşu bile yapacaksanız, çocuğunuzla seyahatin hazırlığı saatler öncesinde başlıyor. Hatta buna uyku ve yemek saatlerine göre uçak biletinin zamanını ayarlamayı da eklemek lazım. Havalimanına gidiş, terminaldeki süreç, uçağa biniş gibi aşamalarda ne yapacağınızı kafanızda planlamalısınız.. Uçuş öncesinde çocuğunuz örneğin gripse, kulak ağrısı çekiyorsa, uçup uçmamayı bir kez daha düşünün. Bebekli yolcular için en kritik anlar kalkış ve inişte oluşan basınç farkları. Bebekler kendi kendine yutkunamadığı için uçakta değişen basınca karşı kendini dengelemekte zorluk çekecektir. Bunun için biberonla kalkış veya inişte bebeğinizi besleyebilirsiniz veya anneler emzirerek bebeklerinin daha iyi hissetmesini sağlayacaktır. Emzik kullanıyorsanız, basınç farkının bebeğiniz üzerindeki etkisinin azalmasını sağlayabilirsiniz.
Son bir hafta içinde Avrupa’nın önde gelen havayolu-tur operatörü dört şirket (Fransa’dan Aigle Azur ve XL Airways, İngiltere’den Thomas Cook ve Slovenya’dan Adria Airways) arka arkaya battı. Bunların en büyüğü, İngiltere’nin 179 yaşındaki tur operatörü Thomas Cook’tu. Yaklaşık 150 bin tatilci mağdur oldu.
Tur operatörleri Avrupa’da bir dönem insanların tatil anlayışını belirliyordu. Büyük anlaşmalarla otel ve havayollarından çok iyi fiyatlar alınıyor ve bunlar ‘her şey dahil paket sistem’ ile sunuluyordu. Milyonlarca kişi bu sistemi kullanarak tatil yaptı ama işler son 10 yılda terse döndü. Gençler her şey dahil sistemlerin dışına çıkarak alternatif yerler aramaya, esnek tarihlerle farklı yerlerde tatil yapmaya başladı. Uçuşlarda düşük maliyetli havayolları öne çıktı. Tur operatörlerinin sadık müşterileri olarak ileri yaşlı bir kitle kaldı. Artan rekabet, tur operatörlerini ve sadece onlara hizmet veren ‘charter’ yani tarifesiz şirketleri aşırı zorlamaya başladı. Düşük maliyetli havayolları operasyonlarını tüm yıla yayıp maliyetlerini düşürürken bu tür şirketler küçülme içine girdi. Sonunda da arkalarında büyük borçlar bırakarak battı. İş modelini esnek kuran, özel konularda uzmanlaşan tur operatörleri veya sahip oldukları havayolları bugün ayakta kalabiliyor.
Önlem: Tatil sigortası
Peki ya sizin de uçak bileti veya tur satın aldığınız şirket batarsa? Bu durumda tatilcilerin mağduriyetlerinin önüne geçilmesi için özellikle tur operatörlerinin sattığı, bilet veya tatil paketi sigortaları devreye giriyor. Birçok ülkenin mevzuatı, tur operatörünün genel bir sigorta yaptırmasını şart koşuyor. Bu tür sigorta işlemlerinin ana görevi öncelikli olarak o kişiyi evine döndürmek. Yaşar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Sami Aksoy, iflasın bir tasfiye süreci olduğuna dikkat çekerek, “Genellikle batan havayolunun bağlı olduğu devlet işe el koyar. Dünyanın bir ucunda mahsur kalan yolcuların sayısı çoksa devlet tarafından uçak kiralanarak getirilir” diyor. Siz nelere dikkat etmelisiniz? Çok ucuz bir fiyata rastladığınızda temkinli yaklaşın. Adı duyulmamış şirketler için dikkatli olun. Tur operatöründen alacağınız paketler için ek sigorta yaptırın.
16 yaşındaki çevre aktivisti İsveçli Greta Thunberg’un Birleşmiş Milletler’deki konuşması dünyayı sarstı. Son yıllarda çevrecilerin odağında havayolları var. Şirketler de bu baskıyı doğrudan hissediyor. Bir bakıyorsunuz uçak bileti alırken fiyatın yanında “Bu havayolu yüzde 45 daha az emisyona sahip” gibi ibareler görüyorsunuz. Havayolları daha çevreci yeni nesil uçaklara geçmeye çalışıyor. Büyük yatırımların yanı sıra kabindeki çöpün geri dönüşümü hatta tek kullanımlık kulaklıkların durumuna kadar birçok konu gündemde!
ÇÖPÜN DEĞERİ
Örneğin İstanbul’dan uçağa bindiniz. Paris’e uçuyorsunuz. Yaklaşık üç buçuk saatlik uçuşta, 180 koltuklu bir uçakta ortalama 35 kilogram çöp oluşuyor. İkram malzemeleri, tuvalete atılan kâğıtlar derken bu miktar, uzun menzilli uçuşlarda ise yolcu sayısı ve havada kalış süresinin uzamasıyla 120 ila 150 kilograma kadar çıkıyor.