Sertab Erener’in Türkiye tarihine altın harflerle yazılan Eurovision birinciliğini yaşı tutmadığı için hatırlamayan müzikseverler olduğunu biliyorum. Oysa Eurovision’un Türk popüler müziğinin gelişmesinde eser/yorumcu niteliği ve niceliği açısından büyük etkisi olmuştu. Yani bugün gençlerin çılgınlar gibi eğlendikleri 80’ler ve 90’lar partilerinde çalan şarkılarda büyük emeği vardır. Sertab Erener’in o yıllardan birinde, uluslararası bir sahneye çıkıp dans ederken bir yandan da İngilizce sözlü bir şarkıyı yüksek standartta nasıl icra ettiğini görememiş arkadaşlarımız varsa 2003 tarihli ‘Every Way That I Can’in YouTube videosuna bakabilirler. O günden beri başarısının Türkiye sınırlarını aşacağı inancımı koruyorum. Geçen gün Erener’in yeni şarkısı ‘Who’s Gonna End (Kim Dur Diyecek)’; Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNPD) Türkiye Ofisi tarafından tanıtılınca ister istemez aklımdan geçti bunlar. ‘Who’s Gonna End’, COP26’yla (26’ncı BM İklim Değişikliği Konferansı) aynı anda yayımlandı ve küresel kampanyanın da bir parçası olacak.
Kim bilir belki de bu şarkı mecburen uzayan bir molayı nihayete erdirir. Erener’in öncelikli amacı, elbette bir kadın sanatçı olarak dünyayı daha fazla adalet ve eşitlik içeren bir yer haline getirmek için şarkılar söylemek. Müziğini bu amaç uğruna seferber ederken belki başka bir fitil yanar, oradan müzikaline sıçrar, kim bilir... Mesaj verirken pop rock bir duyguyla hafif retro göndermeler yapan şarkıyı çalma listelerinize alıp tekrar tekrar dinleyince seveceksiniz. Şarkı için Erener ve eşi Emre Kula, klip için de ağabeyi Serdar Erener ter dökmüş. Video UNPD YouTube sayfasında.
ÖZLEM GİDERİYOR
Beyoncé’nin; dün gösterime giren Will Smith filmi ‘Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar’ (King Richard) müzikleri için yaptığı ‘Be Alive’ adlı teklisi ‘Black Parade’den bu yana uzanan; yani yaklaşık bir yıllık hasretinizi dindirir mi bilinmez. Ancak ben kendisinden yeni bir şeyler duyduğumda mutlu oluyorum. “Yaşıyor olmak bana çok iyi hissettiriyor” diyerek ve koro eşliğinde açtığı şarkıda Beyoncé’nin vokalini güçlü davullar takip ediyor. Şarkı boyunca sizi akışta tutansa Beyoncé’nin inip çıkan güçlü vokaliyle zemini sağlam tutan koro ve hafif gitar dokunuşları oluyor. Filmin fragmanlarından birinde daha önce dinleme fırsatı bulduğumuz şarkıyı seveceğinize inanıyorum. Film demişken; Will Smith’in oynadığı Richard Williams karakteri, gelecekte yıldız olacak iki tenisçinin (Serena ve Venus) babası.
Geçen hafta gerçekleşmesi planlanan ancak ilk gün yaşanan izdiham sonucunda sekiz kişinin hayatını kaybetmesi nedeniyle ikinci günü iptal edilen ASTROWORLD’den söz etmek isterim size öncelikle. ABD, Houston’daki festival ünlü rap’çi Travis Scott’ın headliner (ana solist) olduğu bir etkinlik değil sadece. Bu festivali yaratan, sürdüren, liderlik eden kişi de Travis Scott...
2018’de Scott’ın aynı adlı albümünden ve bir çocukluk hayalinden yola çıkarak yarattığı etkinlik aslında onunla aynı ruhu paylaşan müzisyenleri bir araya getirmeyi amaçlamış bir müzik festivali olarak doğdu. İlk yılında hiphop odaklıydı ancak 2019’da farklı türlere el attı; sahnesinde Rosalia ve Marilyn Manson’a bile yer açtı.
Henüz ikinci yılında 50 bin bandında seyirciye ulaştı. 2020 etkinliği pandemi nedeniyle iptal edilince gözler bu yılkine çevrildi. Bu kez 100 bin bilet satışa çıkarıldı ve bilet fiyatları epey arttırıldı. Yine de tüm biletler yarım saat içinde tükendi. Acaba bu çapta bir festivalde kitlelerin güvenliğini sağlamak için yeterince önlem alınmadı mı? Travis Scott’ın olaylar sırasında performansa devam etmesi tabloyu daha kötü hale mi getirdi? Bu ve benzeri sorulara bilirkişiler yanıt verecek. Ancak işin hem adli hem vicdani faturasının sadece Scott’a çıkacağı kesin gibi. Tam da ‘geleceğin müzisyenleri icap ederse kendi festivalini düzenleyecek’ demeye hazırlanırken Scott’ın müzik kariyeri bile tehlikede şu anda.
ASTROWORLD Festivali’nin ilk günüyle eşzamanlı yayımladığı iki şarkılık teklisine gelecek olursak... Daha önce bir festivalde seslendirdiği ‘Escape Plan’ ve ‘Mafia’ olayların gölgesinde kalacakmış gibi görünse de dijital dünyada dinlenmeye devam ediyor. Hafif bulanık ve tekdüze yürüyen ama Scott stili atmosferini koruyan bu iki şarkı trap’le yatıp trap’le kalkan hayranlarını her şartta mutlu ediyor.
Diğer yandan bunca birbirine benzeyen şarkının nasıl böyle büyük bir ekonomi ürettiğine de akıl erdiremiyorum diyebilirim. Bu iki şarkıdan ‘Mafia’yı tavsiye ederim.
Pop-rock’ın efsanevi ismi Duran Duran’i, elemanları yaşlanmış, başarısı eskide kalmış, iyi ihtimalle de geçmişin ekmeğini yemek için konserler veren bir grup olarak konumlandırdıysanız sizi ihmalkârlıkla suçlayacağım. Özellikle gençliğinizi 80’lerde yaşadıysanız ve Duran Duran’in üretmekten hiç vazgeçmediğini, çok iyi şarkılar yapmaya devam ettiğini bilmiyorsanız, aşkolsun size.
Roger Taylor, John Taylor, Simon Le Bon ve Nick Rhodes (soldan sağa).
2000’ler boyunca eskiyle yeni arasında nasıl bir köprü kuracaklarına karar verirken sound olarak modernize edilmiş bir Duran Duran’le idare ettiler. Yaşları ilerliyordu ancak onlar yepyeni bir Duran Duran sound’u yaratma konusunda ısrarcıydı. 2010’larda eskinin mirasını özenle demlediler. 2011 albümleri ‘All You Need is Now’ (prodüktör Mark Ronson’ın vizyonuyla) önemli bir dönemeçtir. Sondan bir önceki albümleri olan 2015 tarihli ‘Paper Gods’taysa çok sayıda konuk sanatçıyla bir araya geldiklerini görürüz. John Frusciante, Janelle Monae, Nile Rodgers, Lindsay Lohan... Bu iki albüm; Duran Duran’in alameti farikası olan şarkı yapısı ve vokal üslubunu yeni bir bakışla buluşturma arzusudur. Ancak özellikle ‘Paper Gods’ta konuk yıldızların varlığı kanımca albümün önüne geçer.
RAFİNE BİR ALBÜM
Sadece bu isimlerin değil, Justin Timberlake’ten Timbaland’e birçok önemli yıldızın Duran Duran’in tek bir hareketiyle koşup geldiğini görürüz. Hemen herkesin idolü olan Duran Duran için sessiz bir saygı duruşu zaten süregeliyor.
İlk albümün 40’ıncı yılını kutlarken yaptıkları 15’inci albümleri ‘Future Past’e baktığımızda tüm pürüzleri halledebildiklerini görüyoruz. Bu albümde de konukları var. Ancak onların katkısından ödün vermeksizin şarkıları öne çıkarmayı başarmışlar. Disko kralı prodüktör Giorgio Moroder, DJ/prodüktör Erol Alkan ve yine Mark Ronson’un dokunuşlarıyla Blur’ün gitaristi Graham Coxon, David Bowie’nin piyanisti Mike Garson, İsveçli şarkıcı Tove Lo, rap’çi Ivorian Doll, Japon kız punk grubu Chai’nin yaklaşımı bu özel albümü daha rafine hale getirmiş.
İkisi dışında tamamı orta ve yüksek tempolu parçalardan oluşan ‘Future Past’in şarkılarını ayrı ayrı sindirmek için birkaç kez dinlemeniz gerektiğini de ekleyeyim. Albümden ‘Invisible’, ‘All of You’, ‘Anniversary’ ve ‘Beautiful Lies’ gibi şarkılar bizi grubun bol synth’li ve geri vokalli eski günlerine götürürken sound bugünden itibaren geleceğe odaklı bir Duran Duran’i müjdeliyor. Özellikle bu gibi şarkılarda yakaladıkları sihir, grubun deniz feneri olmalı. Elbette 80’lerde yaşadıkları gibi bir sevgi selini tekrar yakalamak mümkün değil ancak Simon Le Bon, Nick Rhodes, John Taylor ve Roger Taylor; Duran Duran gibi kalmayı başarıp çağı da güzel yakalamış. Tıpkı albümün adında olduğu gibi...
İngiliz grup Coldplay’in 25 yıllık ışıltılı kariyeri ‘büyük aksiyonlar’ ve geniş kitlelere hitap eden stadyum konserleriyle dolu turnelerle şekillendi. Buna bakarak grup üzerindeki baskının ve işin ticari hacminin ne denli büyük olduğunu da anlayabiliriz.
Bir önceki albümleri ‘Everyday Life’ müzikal anlamda bana umut vermiş bir albüm olsa da Coldplay o dönem promosyona pek yüklenmediğinden albümün satışı diğerlerinin gerisine düştü. Diğer bir deyişle grubun son 20 yılda multi-platinum ödülü alamadığı tek çalışma olan ‘Everyday Life’ bana göreyse Coldplay’i Coldplay yapan değerlere sahip çıkan, çıtası yüksek bir albümdür.
Will Champion, Chris Martin, Jonny Buckland ve Guy Berryman (soldan sağa).
‘Music of the Spheres’ın şarkılarını, sound’unu, devasa tanıtım bütçesini belirlerken oyunu yine formüle göre oynamalarından anlıyoruz ki bu satış meselesi büyük bir kaygı haline gelmiş. Güçlü ve öncü tekli ‘Higher Power’ Uluslararası Uzay İstasyonu’nda lanse edildi mesela. Sonra ‘Everyday Life’taki iç dünyamıza hitap eden eşlikler yerlerini Selena Gomez, BTS gibi pırıltılı yıldızlara bıraktı yeni albümde. Bir açıdan bunu bir tercih olarak görebilir, hatta ortaya çıkan sonucu takdir edebiliriz. Ancak ben bu sonucu ‘Coldplay bir İngiliz rock grubu olmaktan vazgeçti’ şeklinde de okuyorum. Tespiti açık açık yapalım ve sonra dürüstçe diyelim ki; ‘Music of the Spheres’ organik hisler geçiremeyen synth’lerine rağmen dev eşlikleri, baladları, atmosferik dokunuşları ve konseptiyle dijital çağın talep ettiği ‘büyük’ bir pop albümü olmayı başarmıştır. Favorilerim; öncü teklilerden ‘Coloratura’ ve Selena Gomez’li ‘Let Somebody Go’nun yanı sıra ‘Biutyful’ olarak sıralanıyor.
Geçen günlerde bir podcast yayınında üç albüm sonra yeni şarkı yapmayı bırakıp konserlere devam edeceklerini açıklayan solist Chris Martin; yakın geçmişte çevreci hassasiyetleri nedeniyle turne yapmayı bırakacaklarını söylemişti.
BİZE NASİP OLDU MAŞALLAH
Pandemi kısıtlamaları döneminde bir lastik üreticisi firmanın hayata geçirdiği ‘Studio X, Sezen Aksu Şarkıları’ adlı ilginç projeye dikkat kesilmiştim. Proje kapsamında Ayhan Sicimoğlu, Harun Tekin, Evrencan Gündüz, Sattas ve Jabbar ft. Deeperise gibi isimler Aksu şarkılarını kendi tarzlarında yorumlamıştı. Yine aynı albümde BaBa ZuLa ve Deniz Tekin’in yeniden düzenleyerek icra ettiği ‘Kaçın Kurası’ da vardı. Şarkının tekli olarak yayımlanmasının ardından şunu söyleyebilirim: Sahnede de sık sık bir araya gelen iki ismin, kuşaklararası müzikal etkileşimi de simgeleyen bu buluşması, ‘Kaçın Kurası’ gibi bir Sezen Aksu klasiğinin hafızasına yeni bir bakış açısı eklemeyi başarmış görünüyor.
Sesi ve yorumuyla meşhur ettiği, hatta klasik haline getirdiği onca beste ve aranjman Ajda Pekkan’ın efsane olarak kalmasına hayli hayli yeterdi. Buna rağmen, 2021 yılında ve 75 yaşındayken anaakım başarısı hedefleyen bir albüm yayımlaması, samimiyetle söylüyorum, ayakta alkışlanacak bir olay. Kendi adını vererek ‘son albümüm’ dediği ‘Ajda’yı iştahla dinlemek boynumuzun borcu değil de nedir?
Elbette sanatçının Ozan Çolakoğlu gibi bir müzik insanına duyduğu güveni es geçmemek gerek. Albümün prodüktörü Çolakoğlu çıkış parçası ‘Bi’ Tık’a ‘sunrise’ ve ‘midnight’ versiyonlarıyla güneşin doğuşu ve gece yarısına dair iki ruh hali eklemiş. Sözü ve müziği Şehrazat’a ait ‘Bi’ Tık’ için en iddialı ‘Ajda’ şarkısı diyebilirim.
Albümde iki şarkıda Tarık İster ve Alper Atakan düzenlemelerine rastlıyoruz. Daha önce yine Pekkan’ın yorumladığı ve Türkçe sözlerini Fikret Şeneş’in yazdığı hit şarkı ‘Düşünme Hiç’in yeni Çolakoğlu düzenlemesi dikkate değer. Çolakoğlu ve Pekkan; ‘Ajda Pekkan şarkısı’ standartlarını gözetip Okay Barış, Gülden, Serdar Ortaç, Sera Tokdemir, Özlem Argon ve Reşit Gözdamla gibi şarkı yazarlarıyla çalışmayı tercih etmişler.
Müzik sevdalısı oyuncu Sera Tokdemir’in bir Ajda Pekkan albümüne eser sahibi olarak girmekten onur duyduğunu tahmin ediyorum.
‘Ajda’ süperstarın son albümü mü olur bilmiyorum. Ama yeni şarkı yapmasa da özel projeler, versiyonlar, eşlikler, düetler onu bekler. Dilerim bu, Ajda Pekkan’ın en ‘genç’ hissettiği dönemin başlangıcı olur.
YİNE, YENİ, YENİDEN...
Koray Candemir’i çeşitli performans projelerinde görüyorduk ancak kayıt açısından uzun süredir sessizdi. Bu sessizliği pandeminin ilk yılında yayımlanan ‘İhtimaller’le bozdu. Bir yıl sonra çıkan ‘Kimileri’ synth kullanımını arttırdığı bir şarkıydı. Yeni şarkısı ‘Yine’yi bu iki şarkıyı da gözeterek dinlediğimde müzisyenin ‘alternatif modern rock’ diyebileceğimiz yeni bir Koray Candemir sound’u tanımlamayı başardığını görüyorum.
Amerikalı DJ ve müzik yapımcısı Dillon Francis electro ve deep house’tan progressive’e, oradan dubstep ve trap’e uzanan geniş bir yelpazede varlık gösteriyor. Yolu Diplo ile kesiştikten sonra Coachella gibi birçok önemli festivalde sahneye çıkan Francis henüz kariyerinin ilk yıllarında Dünyanın En İyi 100 DJ’i listesine girmeyi başarıyor. Hatta Rolling Stone dergisinin Yılın En İyi Elektronik Albümleri sıralamasında kendine yer buluyor. Hemen ardından Billboard En İyi Dans/Elektronik Albümler listesinde 1 numara oluyor. DJ Snake, Skrillex, Calvin Harris, Kygo, G-Eazy, Fuego, Martin Solveig gibi önemli isimlerle ses getiren ortak çalışmalar yapıyor.
Dillon Francis geçen haftalarda Beyond Wonderland Festivali sahnesinden bir parça paylaştı. Bu parça kendisinin ‘Happy Machine’ adlı house pop albümünde yer alan ve Aleyna Tilki’nin eşlik ettiği Real Love’dan başkası değildi. Parçanın videosu ABD’nin yanı sıra, Tilki’nin özel isteği doğrultusunda Eskişehir Sivrihisar Havacılık Merkezi’nde İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma uçakların arasında çekildi. Ve ‘Real Love’ yayımlanır yayımlanmaz tam 36 ülkede çok önemli dijital çalma listelerine girmeyi başardı.
Real Love (tekli)
Aleyna Tilki & Dillon Francis
IDGAFOS/Mad Decent
Bildiğiniz üzere Aleyna Tilki’ye bir süredir Türkiye dar geliyor. Kararlılığını, yaşının heyecanını ve enerjisini kaybetmeden Warner Music gibi bir endüstri deviyle bir albüm ve dört tekliyi kapsayan bir anlaşma imzalamasına çok sevindim. Yolundan döneceğini sanmıyorum ancak her zamanki gibi düşse bile kalkmasını ve hedefe kilitlenmesini tavsiye ederim. Bence bundan sonra onu Türkiye’de tutmakta zorlanacağız.
SAHİCİ BİR MELANKOLİ
Fırat Külçek ve Kerem Feyzi tarafından 13 yıl kadar önce kurulan Hedonutopia (arzu ütopyası anlamına geliyor) çok iyi şarkılar üreten, ‘alternatif elektronik müzik’ denip geçilemeyecek kadar başarılı bir grup. 2016’da Radyo Boğaziçi’nin geleneksel Battle of The Bands yarışmasında ipi göğüslediğinde jüri üyesi olduğum için ayrıca gurur duyuyorum. Zira kariyerleri için bir başlangıç noktası oldu bu birincilik. Geçen yıl bugünlerde ‘Beyaz Durak’ adlı albümünü yayımlayan grup bu yıl ‘Bi Sen Değil’ ile yeni bir albüm müjdeledi. Özgün bir sound ve atmosfer yaratan, ‘sahici’ hikâyeler anlatan, melankolisine sahip çıkan Hedonutopia iyi şarkı fikirleriyle çok sağlam adımlar atıyor. Benim için tüm diskografisiyle baştan sona keyifle dinlenen, heyecan veren bir ikili haline geldi. ‘Bi Sen Değil’ albüm öncüsü olarak iştah kabartıyor. Grup, 22 Ekim’de İstanbul Zorlu PSM %100 Studio’da olacak.
Yüzyüzeyken Konuşuruz şarkıları ve sound’unun dijital platform algoritmaları üzerinde güçlü bir etkisi var. Bu etkinin en önemli göstergesi de birçok yeni nesil müzisyenin başarıyı benzer düzenleme ve vokal üslubunda araması.
Grup ‘Evdekilere Selam’la 2013’ün en iyi albümlerinden birine imza attığı günden bugüne hem tavır hem sound anlamında tutarlı davranmayı, kendini geliştirmeyi başardı. Şarkı yazarlığında kimi zaman tekrara düşse de genelde birçok önemli ‘hit’e imza attığını görüyoruz. Bu başarıyı örnek alan müzisyenlere de birkaç önerim var...
BAŞARILI TEKLİ SERİSİ
Benzerlik peşinden gitmek yerine Yüzyüzeyken Konuşuruz’un ilk günlerinde yakaladığı özgünlüğü ve sonra da sürdürülebilir kıldığı bütünlüğü kerteriz almaları... Yaratıcı düzenleme formüllerine odaklanmaları... Performans tarafında biraz donuk bulduğum Yüzyüzeyken Konuşuruz’dan daha yoğun bir sahne enerjisi üretmeleri...
Grup, 3 yıl önce yayımladığı albümü ‘Akustik Travma’dan bugüne ürettiği teklilerde bir başarı serisi yakaladı. 2010’da ‘Ölsem Yeridir’le başlayan bu seri pandemi öncesi yayımlanan ‘Kazılı Kuyum’ ve bu yıl temmuzda çıkan ‘Sen Varsın Diye’ ile sürdü.
Şimdi ‘Son Seslenişim’ ise grubun şarkı yazarı Kaan Boşnak’ın bir hit daha yakaladığını kanıtlar nitelikte. Son olarak grubun belki en sevilen şarkısı olan ‘Dinle Beni Bi’ Kanal D’nin popüler dizisi ‘Yargı’nın can alıcı bir sahnesinde kullanılınca bir kez daha keşfedildi. Bakalım ‘Son Seslenişim’ gölgede kalacak mı?
SORUN BEN DEĞİLİM, SENSİN!
Yüksek Sadakat ile 2005’te, ilk albümlerini yayımlamalarından hemen sonra Hürriyet için bir röportaj yapmıştım. Sektörün, Türkçe rock talebi içinde olduğu bir dönemdi. O döneme dikkatle baktığımızda, ilk albümlerini çıkarmış Türk rock gruplarının kendilerine has bir ‘sound’la bugüne istikrarla vardıklarını görüyoruz. Zaman içinde kendilerini geliştirip değişseler dahi alametifarikaları yerli yerinde duruyor. Yüksek Sadakat da bu gruplardan biri. O ilk röportajda müziklerini nasıl tanımladıklarını sormuştum; gelen yanıt röportajın da başlığı olmuştu: “Doğudan bakınca batılı, batıdan bakınca doğulu.”
Yüksek Sadakat’in ilk çıktıklarında üçer yıl arayla yayımladıkları üç albüm, şarkı kalitesi açısından baktığımızda başyapıt niteliğindedir. Özellikle ilk ikisi uzunca bir dönem Hürriyet’te müzik yazarlığı da yapmış Kutlu Özmakinacı’nın köklü bir birikimden damıttığı şarkılar içerir ve nokta atışıdır. Ayrıca diskografiye bakarsanız hiç yeni şarkı yayımlamasalar bile bugüne kadar yarattıkları hit’lerle ömür boyu konser verebileceklerini açıkça görürsünüz. Her grupta olduğu gibi Yüksek Sadakat’in de duraklama dönemi olmuştur. Ama bu dönemi içeriye dönüp tazelenmekle geçirmiştir grup. Bugün elimizde olan ‘Rengarenk’ albümünün yedi yıl aradan sonra gelmesi bu nedenledir bana göre.
HİÇ DUYMADIĞIMIZ DÖRT YENİ ŞARKI
Pandemi öncesi yayımladıkları ‘Beklediğim Ne Varsa Sensin’ ve eylül başında gelen ‘Öksüz Yel’ teklileri sonrası albümü elimize aldığımızda bilmediğimiz dört şarkıyla karşılaşıyoruz. Bu dört şarkı dışında albümde ‘Öksüz Yel’in akustik uyarlaması ve grubun ilk büyük hit’i ‘Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer’in 15’inci yıl versiyonu da var. ‘Rengarenk’in bütününe dair şunları söyleyebilirim: Yüksek Sadakat albüm heyecanını korumuş ancak daha sakin. Düzenleme ve bütünlük açısından daha esnek ve özgür. Dijital çağın hissiyatına uyum sağlamış. Albümü birkaç kez dinlediğinizde iç dengeyi de fark ediyorsunuz. Grup kendi tadını bozmadan diskosu, reggae’si, neo soul’u, sert rock gitarlarıyla birçok çiçekten bal almış. En olgun çağlarında sadece kendileri için yapıyormuşçasına rahat üretmişler. Albüme adını veren ‘Rengarenk’, ‘Öksüz Yel’, ‘Terk Ediyor Sesin Beni’ başta, tüm şarkılar ilgiyi hak ediyor. Yeter ki Yüksek Sadakat hayranları albümün tavrına hızla ısınsın.
TREND OLMANIN YOLU
Esasen Reynmen’e Zeynep Bastık’ın eşlik etmesiyle öne çıkan ‘Yalan’ şarkısının kimin teklisi olduğunu yani şarkıyı öncelikle kimin diskografisi içinde değerlendirmek gerektiğini zaman gösterecek. Parçanın yorumcusu olarak Zeynep Bastık, Arem Özgüç ve Arman Aydın isimleri geçiyorsa da kağıt üstünde ‘Yalan’ bir Reynmen projesi. Sözleri Tepki ve Modo tarafından kaleme alındıktan sonra beste için Tepki, Reynmen, Zeynep Bastık, Arem Özgüç ve Arman Aydın ortaklaşa çalışmış. Düzenleme Özgüç ve Arman’a ait. Yani şarkı baştan sona kolektif bir ürün. Zeynep Bastık’ın şarkıya büyük değer kattığını söyleyebilirim. Öte yandan sadece bir Reynmen şarkısı olarak da iş yapar mıydı? Bence yapardı. Ne var ki streaming ortalaması yüksek iki isim, iyi bir nakaratla buluşmadan ‘trend’ şarkı oluşmuyor. Burada oluşmuş mu? Kesinlikle!