Boğaz’ı, Marmara’sı, Karadeniz’i ile, Venedik’in, Cenova’nın tarihlerine kardeş tarihi ile, lüferi, çinakopu, kırlangıçı ile tüm deniz şehirlerinin piridir dedik.
Dedik. Dedik. Dedik de, bir türlü İstanbul’u denizleştiremedik.
Geçen günlerde Hürriyet’in iki yazarı, Boğaz’ın Avrupa yakasına yanaşan ve hep belli yerlere bağlanan büyük teknelerin, canlarını ne kadar sıktığını anlattılar köşelerinde. Yürüyüşe çıkanların denizle bağlantısını kopartıyor bu tekneler; orası doğru. Ama doğru söylense de, işler doğrulmuyor bir türlü.
Bu tekneleri sahipleri, ceketlerinin üst ceplerine sokup götüremeyeceklerine göre, tercihen su üzerinde tutularak, bir yere bağlanmaları gerekiyor. Nereye?
Bu tekneler fotoğraf makineli turisti, iki günlüğüne İstanbul’a gelen yabancı işadamını, darbuka eşliğinde göbek ve yorgunluk atarken, salonlarına misafir olduğu yalılara özlemle bakan buralıyı, Boğaz’ın iki ucu arasında taşıyıp dururken, İstanbul Boğazı’na hareket ve neşe getiriyorlar. Ama hep aynı nedenle eleştiriliyor sahipleri. Vatandaşın denizle ilişkisini kesmekle suçlanıyorlar.
*
Bir gecede, yeni hesaplama sistemi sayesinde neredeyse 10 bin doları bulan kişi başı milli gelirimiz, amatör denizciliğin büyük bir patlama yaşayacağı eşiğe ulaştığımıza işaret ediyor. Türkiye tekne üretiminde lider ülkelerden biri haline gelirken, küçük boy tekne üretimi yapılmadığı için önemli bir ithalatçı da oluyor artık. Kısacası tekne sayıları her yıl katlanarak olmasa da büyük bir hızla artıyor.
Durum bu iken, yatırım var mı?
Yok.
Sonuç: Vatandaş rahatsız...
Pazar sabahı Boğaz’da çekirdek çitleyerek yürüyenler, manzarayı kapatan teknelere kızıyor.
Öfkeli vatandaşın odaklandığı teknenin sahibi, teknesini bağlayacak yer bulamadığı için kızıyor.
Kendisine küçücük bir yelkenli alan amatör, marina yönetiminin, ödeyeceği marina kirasını bir anda 4 katına çıkartmasına çok ama çok kızıyor.
Aynı amatör, son çare olarak teknesini güneydeki marinalardan birine indirdiğinde karısı, ailenin uçak parası bütçeyi zorlayacağı için kızıyor.
Marina yönetimi küçük tekne sahiplerinin arıza yapmasına, böyle yazılar yazılmasına kızıyor.
Ve işleri vatandaşları kızdırmadan karar almak olanlar, el el üstünde deyip, oturuyor.
*
İstanbul’un denizleşmesi için yapılması gerekenler çok basit aslında.
Öncelikle bir zihinsel dönüşüm, eğitim şart!
Eğitimin temeli şu 3 gerçeğe dayalı olmalıdır:
1. Denizi kullanmak lüks değildir.
2. Denize tekne ile çıkan herkes Onassis değildir.
3. Ve denize marina yapılır, yapılmalıdır.
’’Marina yapılacakmış’’ın daha lafı çıktığında örgütlenip, birbirlerini dolduruşa getiren, sonra da gösteriler yapan Kadıköylüleri, nüfus kağıdının ’doğum yeri’ bölümünde, İstanbul, Türkiye filan değil Kadıköy yazan biri olarak bir zihniyet devrimine davet ediyorum. Kadıköy’e yapılacak bir marina ilçeye ancak zenginlik ve keyif katar; kimsenin deniz zevkini azaltmaz.
İstanbul Boğazı’nın iki yakasındaki kaldırım genişletme çalışmaları tamamlanırsa eğer, sanırım bir kaldırımdan diğerine atlayarak Boğaz’ı geçmek mümkün olacak. Bu yapılabiliyorsa eğer, kilometrelerce bomboş uzanıp giden Boğaz kıyılarına, belediyeler, neden küçük tekne bağlama yerleri yapmıyorlar? Aklı başında bir mimar ve şehir plancısı, keyifli Boğaz yürüyüşleri yapanlarla, denizleri keyiflendiren tekneler arasındaki çatışmayı tamamen ortadan kaldıracak çözümler üretebilir.
Ve emin olun, bunun maliyeti, kaldırımları denize doğru genişleterek, Boğaz’ın 2 yakası arasındaki geçişleri kısaltma yatırımlarından çok daha az olacaktır.
Ne yazık ki, bizdeki devlet geleneği, hizmet vermeden vergi salmak ilkesi üzerine kurulduğundan, akılcı olanı hayata geçiremiyoruz.
Ama Türkiye’nin bu ekonomik gelişmesi sürerse, denize yatırım yapmamanın bedelini İstanbul çok ağır ödeyecektir.
Hisseli yatlar kumpanyası
Tekne satın almak ciddi bir karar, önemli bir yatırım. Boşuna, "en iyi tekne başkasının teknesidir" ya da "tekneyi bir alırken, bir satarken mutlu olursun" demiyorlar, katılmasam da.
Bu sözleri boşa çıkartmanın yollarından biri, çok uzun zamandır Amerika ve Avrupa’da uygulanan teknede hisse sistemiydi. Bu sistemin ilk örnekleri artık Türkiye’de de çıktı. Yaklaşık 11 metrelik bir yelkenli teknenin fiyatı 100 bin Euro civarında. Bu teknenin yıllık marina kirası 3500 - 4000 Euro, bakım maliyeti ise ilk yıllar az ve tekne yaşlandıkça çoğalan bir Eurolar toplamı...
Göcek merkezli Göcek Yat Paylaşım, ilk yatırımın büyüklüğünden çekinen ya da "tekne ille de benim olmalı" demeyenlere dönük uygulaması ile dikkat çekiyor. Pek az teknenin sürekli kullanıldığı gerçeğinden hareket edilince, bir teknenin, beşte birine sahip olmak ve o tekneyi 42 gün kullanabilmek birden çekici bir öneri haline geliyor. Kişi, yatırım maliyetine, teknedeki payı kadar katılıyor, teknenin bakımına ise hiç karışmıyor. Tekne üç yıl sonra satıldığında satış fiyatının yüzde 20’si de geri alınıyor.
www.gocekyatpaylasim.com/
Bu fiyata neler dahil?
Teknenizin ilk ve son temizliği
Tüm mekanik ve hijyenik bakımı
Periyodik motor ve hareketli aksam bakımı
Ferdi mali sorumluluğu kapsayan tekne sigortası
Sürekli marina bağlama
İç ve dış donanımın sürekli bakım ve temizliği
Tüm züccaciye ve tekstil ürünleri
Özel istekler doğrultusunda kişisel detaylar
Minibar (alkolsüz içecekler) & kahve makinesi
Çarşaf, yastık ve pikelerin temini, yıkanması, ütülenmesi
Tekne kullanımından sonra yakıt deposunun doldurulması
Tekne bağlama ve yanaştırma
VIP havalimanı transfer hizmeti
Günlük kaptan hizmeti (ücret karşılığında)
Hazır a la carte mönü hizmeti (ücret karşılığında)
Jeanneau Sun Odyssey 45i
3 kabin, 75 bg , klima ve jeneratör 1/5 Hisse Bedeli 49.000 É. 3 yıl için her yıl 42 gün
Jeanneau Sun Odyssey 36i
3 kabin, 29 bg.
1/5 Hisse Bedeli 26.200 É. 3 yıl için her yıl 42 gün
Jeanneau Sun Odyssey 42i
3 kabin, 54 bg.
1/5 Hisse Bedeli 35.400 É. 3 yıl için her yıl 42 gün