İstanbul’daki iki tekne fuarından biri bugün başlıyor, diğeri yarın bitiyor.
Fuar şirketleri arasındaki ticari ve hukuki rekabetin iki fuara yol açması, sektörün tadını biraz kaçırdıysa da, önce açılan Avrasya Boat Show’da sergilenen tekneler hayalleri ateşledi. Bugün açılacak olan Boat Show’da da önemli markalar seyircileri ve alıcıları ile buluşacak.
Broşürüne bakılan, internetten bilgileri indirilen, düşünülen, hakkında hayaller kurulan bir tekneyi, ete kemiğe bürünmüş bir halde -çünkü tekneler canlıdır- görmeyi sadece fuarlar mümkün kılar. Türkiye’de giderek gelişen amatör denizciliğin ve özellikle yelkenciliğin şu iki haftadaki adresi İstanbul’daki iki tekne fuarı.
İşin güzel yanı, bu fuarların gerçekten de şirketlerin yeni teknelerini sergiledikleri yerler olmaya başlaması. Birkaç ay önce Avrupa’nın önemli fuarlarında sergilenen ve oralarda peynir ekmek gibi satılan birçok yat İstanbul’da da yerini aldı, yelkenli teknelerin doruk noktalarından biri diye nitelenecek bir marka, teknesini getirip sergiledi.
Bunlar, birkaç yıl önce ile kıyaslandığında olağanüstü gelişmeler.
HEDEFİ 7 DENİZ OLANLARA
Söze Najad ile başlamak gerek. Najad, gerçekten çok önemli bir İsveçli üretici. Yakınlarda el değiştirdi, bir Hollandalı aile şirketi satın aldı ve bunun ardından Najad modern ve hızlı tasarımlarıyla geçmişin üzerine sünger çekip hamle yaptı. Geçen yıl yalnızca broşürlerle temsil edilen şirketin 12,20 metrelik yatı Najad 405 bu sene tüm haşmetiyle fuardaydı. Gezme fırsatı buldum. Özellikle ayrıntılarda en küçük bir falso bulamadım. Tüm İskandinav tekneleri gibi fiyatı yüksek. Kuşkusuz yüksek kaliteyi ve İskandinav ülkelerinin yüksek işgücü maliyetini yansıtıyor bu fiyatlar. Eğer, "Ben teknede yaşamak istiyorum. Hedefim, korkmadan yedi denizleri aşmak. Param da var" diyenlerdenseniz, o zaman Najad 405’e bakmanızı öneririm.
SALONLU YELKENLİLER
Fransa’nın en büyük tekne üreticisi Beneteau’nun yeni tekneleri de fuardaydı. Tezman Holding’in ithal ettiği teknelerden Oceanis 40 ve Oceanis 46 yeni ürünler. İkisi de işçilikleriyle Beneteau’nun giderek yükselen kalite çıtasını yansıtırken, yenilikçi iç ve dış tasarımlarıyla gerçekten güzellerdi.
İki teknede de, yükseltilen tavanlarına rağmen, yani giderek yaygınlaşan güverte-salon tanımına uymalarına rağmen Oceanis markaları korunmuş. Beneteau, çaktırmadan tavanı yükselterek ama markayı koruyarak daha aydınlık tekne isteyenlere istediklerini vermiş. Şirket, birçok markanın bulunduğu bir alanın etkili oyuncusu olmayı, rakiplerinden bir adım önde giderek başarıyor belli ki.
Kardeş şirket Jeanneau da dikkat çeken tüm ürünleriyle fuarda yerini almıştı. Geçen yaz İngiliz Limanı’nda yanımıza demirlerken gördüğüm yakışıklı Sun Odyssey 39i’nin güverte-salon türevi Sun Odyssey 39 DS özellikle hacimli ve aydınlık tekneler isteyenlerin ilgilenmesi gereken bir tekne.
YERLİ ÜRETİM GÖZDOLDURUYOR
Bavyera’daki büyük fabrikasını iki yıl önce gezdiğim Bavaria’nın fuardaki varlığı zayıftı. Daha önce sergilenen tekneleri bu sene iki farklı satıcının birden stantlarında görebilmek mümkündü. Beni hayal kırıklığına uğratan, Bavaria’nın kalite çıtasını yükselttiğinin işareti olarak sunulan güverte-salon Vision teknelerinden en az birinin İstanbul’da olmamasıydı. Bu tekneler İstanbul’da kesinlikle sergilenmeli ve böylece Bavaria fiyatlarını biraz daha yükseğe çeken bu sınıftaki teknelerinin, örneğin, Beneteau ve Jeanneau ile kıyaslanmasını sağlamalıydı.
Yerli üreticilerden Ege Yat, Orion Yacht ve Barbarossa, yelkenlileri ile oradaydı. Yüksek vergilerin vurduğu yerli üreticiler, ölçek ve ilişkiler açısından yabancı rakiplerinin avantajlarına sahip olamadıkları için ciddi sorunlar yaşamalarına rağmen, artan kaliteleri ile dikkat çekiyordu.
Fuardan izlenimler
Avrasya Boat Show’u iki kez gezdim. Birinde ortalık tenhaydı; öbüründe çok kalabalık. Tüm benzer fuarlarda olduğu gibi, satıcılar kimin bakıcı, kimin alıcı ya da alıcı adayı olduğunu anlama çabasındaydı. Hedef, sınırlı olan fuar tanıtım malzemesinin ziyan olmasını önlemek ve ondan önemlisi, gerçek alıcıya gereken özeni gösterebilmekti.
Bu açıdan baktığımda, özellikle satıcı tarafında zaman zaman nezaket sınırlarını zorlayan birkaç olaya tanık oldum. Doğru, fuara gelenlerin bir kısmında daha sonra ne kadar ilgilenecekleri belli olmayan "bedavaları" toplama eğilimi vardı ama ne olursa olsun, markalar vaatlerini kabalaşarak koruyamaz.
Bir de, sattığı ürünün özelliklerini bilmeyenler de vardı. Bu durum küçük beyaz yalanlara, idare edici ama içi boş yanıtlara yol açar genellikle. Ama işi bilen birinin sorularına verilen bu tür yanıtlar markayı olumsuz etkiler.
Bunlar da gelişen bir sektörün büyüme sancıları olarak nitelenebilir herhalde.
BROŞÜRDEN SATIŞ MÜMKÜN DEĞİL
Yabancı tekne üreticilerinin Türkiye satış temsilciliği zor bir iş. Zor, çünkü, büyük bir ilk yatırım gerektiriyor. Hele bu şirketin tekneleri Türkiye’de yoksa iş zorlaşıyor çünkü muhtemel alıcıya gösterecek tekne bulunamıyor. Parayı bastırıp, bir örnek tekne getirip onu sergilemedikçe, satış broşür üzerinden yapılıyor ki, bu çok zor.
Amerika’nın önemli markalarından J Boats’ın Türkiye Temsilcisi OGEM örneğin bu sorunu yaşayacağa benziyor. J Boats’un, yarış, performans-gezi ve gezi sınıflarında çok geniş bir model portföyü var. Şirketin önceliği performans. Amerika’nın en yenilikçi tekne üreticilerinden biri. "Gezi tekneleri yavaş gider" anlayışını, hızlı, çok kolay kullanılabilen ve pratik olduğu anlaşılan J 42 ve J 46 modelleri ile kırmışlar.
J 42’nin broşürleri gerçekten insanı heyecanlandırıyor. Ama Türkiye’de sadece broşür var, tekne yok. Bu teknenin başlangıç maliyeti 343 bin dolar. Sırf broşüre bakarak karar vermek mümkün olmayacağına göre meraklısının örneğin İngiltere’ye gitmesi kaçınılmaz olacak.
EFSANEYİ SADECE EKRANDA GÖREBİLDİK
Görsel varlığı ile dikkat çeken, ancak fuarda olmayan bir de efsane vardı bu yıl: Swan. Finlandiya’nın en önemli markalarından biri olan Nautor Swan’ın Türkiye temsilciliği, teknelerin üstün özelliklerini plazma ekran aracılığı ile paylaştı bizlerle. Bu tekneler sınıflarının en üst örneği olarak kabul edildikleri için aynı boy bir Fransız teknesi ile aradaki fiyat farkı üç-dört hatta beş katı bulabiliyor. O nedenle, küçük de olsa bir Swan’ı getirip sergilemenin maliyeti çok yüksek.