Yelken, bilinen en eski enerji kaynağından, rüzgardan gücünü alsa da, yelken yapanlar çok ama çok fenni. Bunlardan biri benim; ayıptır söylemesi.
Gecikerek de olsa keşfettiğim Facebook, tıkadığın her yere sızan su gibi bir meret olduğundan ve bunun da ötesinde hafif alışkanlık yapma özellikleri bulunduğundan, beni birkaç gündür epey meşgul etti.
Ve bu meşguliyetin sonunda, Facebook’un yelken hali üzerine bir yazı yazmak kaçınılmaz oldu.
*
Biraz kendi kişisel sayfamla oynayıp, arkadaşlıklar kurduktan sonra, yoldaşların (komünist anlamda değil canım, aynı yola gidenlerin, yani aynı şekilde düşünüp, aynı şeylerden keyif alanların) buluştuğu gruplar olduğunu ve bunların tarafımdan da oluşturulabileceğini fark ettim; 47 yaşında biraz zaman alıyor haliyle.
Girişimcilik ruhumun hafiften başını kaldırması ile birkaç grup kurdum, birkaç gruba üye oldum filan. Sonra, yelkenle ilgili gruplara bakmak aklıma geldi ve gördüm ki, yelken henüz Yahoo tartışma grupları seviyesinde kalmış; yelkeni Web 1.0’dan Web 2.0’ye taşıma zorunluluğunun dayanılmaz ağırlığı içinde çalışmalara başladım.
Sonuç şimdilik iyi.
Yahoo üzerindeki sanal yelken kulübü Gezgin Korsan’ın Facebook şubesini açtım; ilk fırsatta Gezgin Korsan’a teslim etmek istiyorum, mülk sahibi o çünkü.
Yelkenciler Lokali’ni Facebook’a taşıma önerisini kibarca ilettim; kabul gördü.
Denizciler Sivil Toplum İnisiyatifi DSTİ de hemen taşındı. Şimdiden 100’e yakın üyesi var bu 3 grubun ve her saat artıyor.
Bana sorarsanız, Facebook ve benzeri internet araçları örgütlenerek ilerlemek için inanılmaz olanaklar sunuyor. Burada açılacak bir grubu, her türlü işin yapılmasına olanak sağlayacak bir platforma dönüştürmek mümkün.
O nedenle, Türkiye Yelken Federasyonu adı altında bir grup kurdum hemen.
"Türkiye’de yelkenciliğin geliştirilmesini isteyenlerin buluşabileceği bir gruptur" diye tanımladığım bu grubu, Türkiye Yelken Federasyonu’na hemen teslim etmeye hazırım; yeter ki, sorunları kendi aralarında tartışan binlerce yelkencinin seslerini duyma ve bu tartışmalara katılma iradesi göstersinler.
Bu grubu kullanmaya başlarlarsa, kulüpler ile de çok daha yakın ilişki kurabileceklerdir.
Benden önermesi.
Cap Istanbul dünya dergisinin kapağında
Dünyanın en önemli yat dergilerinden İngiliz Yachting World, Eylül ayında kapağına bu yıl Haziran ayında yapılan Hürriyet Cap Istanbul yarışından bir fotoğrafı taşıdı.
Akdeniz’in en önemli yat yarışlarından biri haline gelen Cap İstanbul, 2008 yılında da yapılacak. Marsilya - İstanbul arasında tekrarlanacak yarışa ara etap olarak Yunanistan’da Mora Yarımadası’nın güneyindeki Kalamata Limanı eklendi.
Türk yatçılığı sınıf atladı
Türkiye’de girdiği yarışlarda hep başa güreşen Team Oğuzhan, Mumm 30 tipi Oğuzhan Junior ile İtalya’nın Sardinya Adası’nda Dünya Şampiyonası’na katılıyor. Bugüne dek çoğunlukla Türkiye sınırlarının dışında yelken basmayan Türk yat yarışçıları, Oğuzhan Junior’un bu adımı ile ilk kez ciddi biçimde Akdeniz’e açılmış oluyor.
Yarış yelkenciliğinin en pahalı dallarından biri yat yarışlarıdır. Büyük bir ekip ve nispeten büyük tekneler gerektirdiği için, Türkiye’de yat yarışları genellikle Türkiye karasularında yapılır ve bazen de Ege’de Yunanistan karasuları ve limanlarını da içerir.
Yat yarışçılığını bir hobinin ötesine giderek yapan Team Oğuzhan’ın iki teknesi var. Biri, dünyada ayrı bir sınıf olarak yarışları düzenlenen Farr 40 tipi Oğuzhan Too, diğeri de Sardinya’daki yarışlara TUR 9992 yelken numarası ile katılan Mumm 30 tipi Oğuzhan Junior. Bu iki tekne Türkiye’deki yarışlarda yarış için tasarlanmış olmalarından ve ekip olmuş ekiplerinin deneyimlerinden ötürü hep başa güreşirler.
Sardinya’daki Dünya Şampiyonası’nın önemi, hiçbir resmi kuruluştan yardım almayan bir Türk ekibinin, kendi olanakları ile bu yarışa katılması. Bugüne dek teknelerinin gücünü diğer Türk yarışçılarına karşı avantaj olarak kullananların, profesyonellerin arenasında kendilerini sınayacak olmaları. Kuşkusuz, Türkiye’de yat yarışçılığını geliştirecek önemli bir adım bu.
Dünya Şampiyonası’na bu yıl kayıt yaptıran tekne sayısı 44. Ağırlıklı olarak İtalya’dan ama yatçılıkta başarılı tüm ülkelerin katıldığı yarışın ilk 3 ayağından sonra Oğuzhan Junior 88 puanla 19. sıradaydı ve 8 ayak daha yarışılacaktı.
Katılımın ötesinde, bu sonuç kuşkusuz başarılı çünkü yat yarışçılığı parkurun, yerel hava koşullarının bilinmesini gerektirir. Sınırlı bir bölge bilgisi ile katılınacak yarışta başarı da sınırlı kalır. Sıralamada, Sardinya açıklarındaki parkuru çok iyi bilen İtalyan teknelerini dışarıda bırakınca, Oğuzhan Junior 10. sıraya kadar yükselebiliyor. Birinci ise ABD ekibinin Barking Mad adlı teknesi.
Sonuç ne olursa olsun, ki şimdilik iyi görünüyor, Türkiye’de yat yarışçılığı ve genel olarak yatçılık birkaç yıldır gözlenen gelişmesine yeni bir aşama eklemiş durumda. Tek tip teknelerde ve uluslararası rekabet içinde yarışabilen ve bunu başarıyla gerçekleştiren ülke sayısı 5’i geçmiyor.
O nedenle teşekkürler Team Oğuzhan ve kurucusu Sedat Gülçağlayan’a.
Tek tip tekne nedir?
Yatları sınıflara ayırmak zordur çünkü yüzlerce tip yelkenli tekne üretilir dünyada. Yelkene rekabeti sokmak ve tekne farklılıklarının sonucu etkilemesini önlemek için tek tip yat sınıfları oluşturulur.
Bunlardan biri adını Mumm şampanyalarından alan Mumm 30 tipi teknelerdir. Küçük, açıkdeniz tekneleridir bunlar. Boyları 9.43 metredir; 2056 kilo çekerler. Bu teknelerin her şeyleri birbirinin aynıdır ve yarış öncesinde çok ciddi ölçümler yapılır tekrar tekrar.
Mumm 30 teknelerinin tasarımcısı Bruce Farr’ın bir üst boy yarış teknesi de Farr 40’dır. O da, tek tip yarış yatlarının önde gelenleri arasında sayılır.