- Denizlere açılmak istiyorum Rezzan. Bu tekdüzelikten sıkıldım. Hayat beni yordu artık. Trafik, iş-güç, git-gel falan.
- Hafta sonu maça nasıl gideceksin Selami? Ondan vazgeçemezsin, biliyorsun.
- Radyoda dinlerim, Bertan arar söyler, sonuç SMS ile gelir; zaten takım enayi gidiyor. Deniz kaç zamandır beni çağırıyor, kulaklarım çınlıyor sesinden.
- Bu da nerden çıktı şimdi? Geçen gün deniz kenarındaydık ben hiçbir şey duymadım.
- Şimdi de duyuyorum. Gel diyor deniz; gel koynuma.
- Hangi Deniz?
- Canım, kıyısı olan deniz tabii ki, hani lağım akıyor, içinde balıklar, insanlar, gemiler falan yüzüyor; saçmalama Rezzan, komşumuz Deniz Hanım değil...
- Çok yakın görünüyorsunuz da.
- Alákası yok; yine açma aynı konuyu. Deryalar çağırsın beni o zaman.
- Çağırsın, çağırsın boyu devrilesice.
*
- Artık dayanamıyorum bu hayata. Sı-kıl-dım. Çok sıkıldım. Her şey üstüme üstüme geliyor. Deryalar çağırıyor beni iyice.
- Takıldın sen de deryalara. De ki çağırıyor, sen de cevap verme o çağrıya Selami. Cep telefonuna da cevap vermiyorsun zaten. Uzun bir cevapsız çağrı listen var genellikle; bazıları da benimkiler.
- Telefonumu mu kurcalıyorsun yoksa?
- Deniz’e, deryaya falan bakıyorum uzun uzun. Arada çekirdek çitliyorum; güzel oluyor. Güneş batarken hele...
- Soruma hálá cevap vermedin.
- Canım madem korkacak bir şeyin yok, ne olur baksam ki?
- Ayıp Rezzan; insanların özel hayatları vardır. Telefon kurcalamak yakışmıyor sana. Deniz beni çağırıyor dedim, bak altından neler çıkartıyorsun.
- Yine mi Deniz? Bu kadın apartmana taşınalı beri bir çağrıdır gidiyor. Ne oluyor Selami?
*
- Tekne alalım Rezzan.
- Paramız var mı Selami? Beni biliyorsun Deniz de tutuyor.
- Yok ama biriktiririz, borç alırız, satarız, har vurup harman savururuz; yeter ki denizlere açılalım. Genciz daha. Önümüzde kocaman bir hayat var.
- Satmak, har vurup harman savurmak için bile tek çöpümüz yok... Evin var mı evin Selami Bey?
- Açılalım Rezzan.
- Çoğul konuşma; hep söylüyorum. Açılacaksan kendi adına açıl, saçıl. Sen bekle dur; ama benden Emedur bekleme.
*
- Beni anlamıyorlar, sen de anlamıyorsun. Kendimi çok yalnız hissediyorum.
- Evin taksidini ödedin mi?
- Ödedim. Öde öde bitmiyor lanet borç. Bir de oğlanın okul taksit zamanı geldi yine. Bunlar beni boğuyor Rezzan. Kaçmak istiyorum deryalara.
- Peki oğlun ne olacak; okuldan alıp, teknenin filikası falan mı yapacaksın. Denizden ne anlar o; balık bile yemiyor. Teknen de yok ya daha.
- Hep engelliyorsun, hep cesaretimi kırıyorsun. Kaynanam gibi oldun Rezzan. Oğlun da o şişkolukla filika falan değil, olsa olsa salma olur; epey tasarruf ederiz. Hep dedim sana bu kadar çok besleme, tosuncuk yapacaksın diye.
- Yine oğlana söyleyecek laf buldun, Allah oğlan verdi ne yapalım.
- Planları aldım biliyorsun Rezzan, hep birlikte yapacağız teknemizi.
- Bana güvenme, ellerime kıymık batar, sevmem o işleri ben. Oğluma da kıyamam o pis atölyelerde.
*
- Bak ne güzel başladık teknemize.
- Mezbelelikten çok hoşlanırım bilirsin; hobimdir, o yüzden geldim. Üstün de batmış, ne o öyle yakışıyor mu sana ameleler gibi...
- Tut şu çıtayı Rezzan. Tek başıma yerine yerleştiremiyorum; oradan değil dikkat. Bırak bırak hemen.
- Elime yapıştı, çıkmıyor. Aman çıktı lanet olası... Şimdi de parmaklarım birbirine yapışıyor.
- Şişedeki suyla hemen sil, yoksa biri çok kalın dört parmaklı bir elin olur. Ne yaparsın sonra. Hastanelerle, ameliyatlarla falan uğraşmayalım Rezzan.
- Kaç kere dedim sana bu işlerden hiç hoşlanmıyorum diye, bak ayakkabılarım da battı. Daha yeni almıştım.
- Teknemiz Rezzan.
- Teknen Selami, çoğul konuşma diyorum sana yıllardır.
Yani ille debir tekne istiyorsunuz
Dudley Dix tasarımı 40CR’nin bir aile tarafından Esenler’de sanayi sitesinde kiralanan atölyede yapılış öyküsünü aktardıktan sonra, benzer girişimlerde bulunanlar ya da bulunmayı düşünenler tarafından gönderilmiş çok sayıda mesaj aldım. Farklı tasarımcıların teknelerini kendi olanakları ile yapmakta olanlar projelerinin ayrıntılarını paylaştılar. Gelen bilgiler, amatörlerin işini kolaylaştıran yeni malzemelerin yeni yöntemlerle kullanıldığı tekne yapımının Türkiye’de hızla yaygınlaştığına işaret ediyordu. Bu durum, seri üretim tekneleri satın almak istemeyen ya da maddi nedenlerle satın alamayan deniz tutkunlarının cesaretlerini arttığını gösterdiği için bana çok umut verdi. Yahoo üzerindeki mesaj gruplarında sürdürülen canlı tartışma ve fikir alışverişinin derinliği de önemliydi. Bir de, denize adım atmak isteyip de bunu nasıl yapacağını bilemeyenlerin soruları vardı. Bu haberin çok sayıdaki benzer soruya yanıt oluşturacağını düşünüyorum.
AMAÇ NE?
Yatçılık, yaklaşık üç yüzyıl önce Hollanda sularında yaygınlaşmaya başlamış olsa da, örneğin Kleopatra’nın üç bin yıl önceki Actium savaşını devlet yatı diyebileceğimiz şaşaalı bir tekneden izlediğini biliyoruz. Yani bir yaşam tercihi olarak tekne binlerce yıldır hayatlara renk katıyor. Bir tekne sahibi olmak, emin olun, otomobil sahibi olmaktan çok daha keyif vericidir; mülkiyetin kişinin duygudurumunu uzunca bir süre derinden etkilediği olaylardan biridir. Bir ev sahibi olmak ile kıyaslanabilir belki ama ev sonuçta bir ‘gereksinimdir’, tekne ise bir yaşam tercihidir. Bu nedenle de tekne seçiminde amaç çok önemlidir. Teknenin tipiyle ilgili karar vermek için en temel bilgi amacı belirlemektir. Denizlerin aile ile aşılacağı bir tekne başka, bir denizden diğerine karadan taşınacak bir tekne başka, gölde kullanılacak bir tekne başka, yarışılacak bir tekne başka, mürettebat gerektiren bir tekne başka özellikler taşır. Bu özelliklerin getirdiği maliyet farklılıkları da öne çıkar. Tekne işinde amaç belirlememek, yolu olmayan bir bölgede haritasız yolculuk yapmaya benzer; kaybolursunuz.
Kıyı kıyı gezmek için
Tek başına, ya da en fazla iki üç kişi ile geceye kalmadan gündüzleri çok açılmadan kıyılarda dolaşmak isteyenlerin düşünmesi gereken tekne otomobil arkasında treyler ile çekilebilen türden olabilir. Ya da en fazla altı yedi metrelik bir tekne. Bu tür seri üretim teknelerin kullanımı, tek kişi için tasarlandıklarından kolaydır. Su çekimlerinin fazla olmaması kıyıya köşeye girmeye izin verir. Piyasadaki rekabet nedeniyle yüksek donanım düzeyleriyle satılan bu teknelerin güvenliği de genel olarak yerindedir. Tek sorunları fazla hacimleri olmamasıdır. Küçük bir aile, aile olmanın getirdiği samimiyet içinde bu tür bir teknede üst üste birkaç gün geçirebilir.
Okyanus fatihlerine
Bu tür tüknelerde, işlev boydan çok daha önemlidir. Teknenin, sert denizlerin yıpratıcı etkilerinden çok az etkilenmesi, güvenlik önlemlerinin çok iyi düşünülmesi gerekir. Unutmayın kıyıdan kilometrelerce uzakta yapayalnız kalacaksınız ve bir sorun olduğunda yardımınıza gelecek kimse yok. Teknede sorun çıkmamasının yanısıra çıkacak sorunu çözebilecek bilgiye de sahip olmalısınız ki salimen en yakın limana ulaşabilin. Standart seri üretim tekneler artık okyanus geçişlerinde kullanılıyor. İyi şirketlerin kalite kontrol sistemleri güvenilir gövdeler yapılmasını mümkün kıldı. Ancak uzun süreli geçişler için bu tekneler iyice elden geçiriliyor. Söylenen, yeni bir standart teknenin okyanus geçişine hazırlanmasının maliyetinin, yeni tekne maliyetinin dörtte biri ile yarısı arasında olacağı.
Ailemden ayrı kalamam diyenlere
Kardeş teknelerden vazgeçemeyenlere
Deniz üzerinde birbirinin aynı tekneleri seyretmek de, o teknelerde seyir de bambaşkadır. Genellikle yarış amaçlı üretilen ve tek tasarım (one-design) diye adlandırılan teknelerin tasarımcıları aynı, üreticileri farklı olabilir. Örneğin olimpik yarış tekneleri Laser, 470 vs. tek tasarım teknelerdir. Bu teknelerde ekibin beceri düzeyi hariç herşey standarttır. Bu tür tekneler arkadaşlarıyla kıyılarda, eski deyişle, hoşça vakit geçirmek isteyenler ya da ciddi ciddi yarışmak isteyenler içindir. Bu tür tekneleri satın almak ve bakmak nispeten kolaydır. Yatlar arasında da tek tasarım sınıfları vardır; Farr 40 ya da Mumm örneğin. Çok pahalı olan bu yarış tekneleri mürettebatlarıyla dünyanın değişik denizlerinde kardeşleri ile yarışırlar; mürettebat farkı başarıyı ya da başarısızlığı belirler. Bu tekneler genellikle özel yapımdır. Yatlarda tek tasarım pahalıdır.