Paylaş
Öğrencilik yıllarımda okuduğum Bursa’dan, ailemin yaşadığı sılam Adana’ya giderken otobüs, Eskişehir Sivrihisar dolaylarında mola verirdi. Sivrihisar’da antik kent kalıntıları olduğunu duymuştum ama kimin kenti olduğunu bilmiyordum. Çok sonradan öğrendim. Meğer ne öyküler varmış ardında.
SAYGIN BÜYÜCÜ ŞAMANLAR: DRUİDLER
18'inci yüzyılda İngiltere kırlarında dolaşan iki druid. Zamanın büyücüleri.
Efendim, Batı edebiyatının tipik erkek büyücüleri vardır ya hani… Canlandırmaya yardımcı olmak için örneklendireyim, Hobbit’te büyücü Gandalf, Harry Potter dizisinde Dumbledore, eski İngiliz sözlü geleneğinin beyazperdeye de aktarılan ünlü Kral Arthur’un çevresinden büyücü Merlin… İşte öyle bir tip düşünelim lütfen. Yardımcı olması için sayfadaki “kırlarda dolaşan iki büyücü” resmine bakabilirsiniz. Yazımızın konusu olan toplulukta, bu büyücülere “druid” deniyordu. Druidler, Türklerin Orta Asya’daki şamanlarından pek de farklı değillerdi, aşağı yukarı aynı işleve sahiptiler.
SÜT YOLUNA BAKARAK…
Galiçya'da Kelt izi.
Hercynia Ormanları. Nam-ı diğer, Kara Orman.
Sözünü ettiğimiz topluluk, kavim, Keltlerdi. Keltler, sonradan bu ismi alacaklardı. Anavatanları, Ren Nehri’nin kıyılarından doğuya uzanan Hercynia veya daha da bilinen ismiyle Kara Ormanlardı. O ormanlarda yaşarken ve sonradan da aslında kendilerine Gal (veya yazılı kaynaklarda Gaul) dediler. Aslında orası biraz karışık. Belki kendilerine demediler de, diğer kavimler onları böyle isimlendirdi. Çünkü “süt gibi beyaz” tenleri vardı, Latince “via lactea”dan, yani Samanyolu’na ithafen “süt yolu”ndan türeyen Galaksi sözcüğü onlarla ilişkili olabilirdi. Ya da, bir başka olasılık, Latince “gallus”. Gallus, horoz anlamına gelir ve Keltler de tıpkı horoz gibi “horozlanan”, efelenip dayılanan bir kavimdir. Kim bilir. Bazı sırları açığa çıkarmak güç olabiliyor.
TRİSKELE: ÜÇ KOLLUF SPİRAL
Keltlerin, kutsal bildikleri bir sembolleri vardı. Üç kollu bir spiral. Triskele. Bu işareti gittikleri her yere bıraktılar, üzerlerine giydikleri, takındıkları her şeyde kullandılar. Miğfer, kalkan, toka ne varsa. Binalara da işlediler. İşte bu işaret, onlar için hayat demekti, güç demekti, yaşam döngüsü demekti ama hepsinden önce yaratılışa kadar uzanan Evren işaretiydi. Keltler, druidlere büyük saygı gösterir, onların bir dediğini iki etmez, onlara danışmadan iş görmezlerdi. Druidler, bilge, öğrenmeye açık, sağduyulu kişilerdi. Çoğunlukla erkeklerdi ama kadın druidler hiç de az değildi.
Günlerden bir gün, MÖ 3’üncü yüzyılda, yaşadıkları ormanlık arazide, fırtınalı bir gecede şimşekler gökyüzüne bu kutsal spirali çizdi. Ya da onlar öyle gördüklerini sandılar. Fakat, kıyısında bulundukları gölün suları da görmelerine yardım etmişti ki, triskele, tam 7 kez çizildi o gece gökyüzüne ve hepsi de doğuyu işaret ediyordu. Zaten Büyük İskender’in doğuya gidip yeni yeni cennetler keşfetmesinin üzerinden henüz daha bir asır ancak geçmişti ve tüm Avrupa kavimleri gibi Keltler de merak ediyordu doğuyu. Druidler onay verdi: “Yolunuz açık olsun!”
HEIDI’NİN MEMLEKETİ
Gal kavmi, yola çıktı. Kelt dilinde “çok yüksek dağ” demekti “alb”. Dedik ya, hep yükseklikleri sevmişlerdir. Bu nedenle anavatanlarından güneye doğru baktıklarında gördükleri çok yüksek dağlara da bu ismi verdiler: Alben. Yani Alpler! Alp dağlarını aşıp güneye inenleri de oldu, sağ taraflarında bırakıp doğuya ilerleyenleri de. Güneye inenlerin bugün Sicilya’da bile izlerini çok net olarak görmek mümkün. Resimler yardımcı olacaktır. Fakat tam da burada başka bir şeye dikkat çekmekte yarar var. Eski Batı dillerinde Latince “albus”tan “alb” sözcüğü, aynı zamanda “beyaz” anlamına da geliyor. Albino sözcüğü oradan. Az önce konuştuğumuz “süt beyaz tenli kavim” lafını hatırlamak yararlı olabilir ama net bir şey halen söyleyemiyoruz. Neyse…
Yakınlarda, bugün Polonya dile bildiğimiz ülkenin kuzey topraklarına geldiler. Gal kavmi, yükseklikleri, dağları çok sevdiği için bu bölgeyi de çok sevdiler ve uzun süre kaldılar buralarda. Torunları halen yaşıyor orada. Bölgeye isimlerini verdiler. Bugün Polonya ve Ukrayna arasında kalan bölgenin adıdır bu yüzden Galiçya. Biz “cephesini” iyi biliriz.
BOHEMYA’DAN BAHSETMİŞTİK
Doğuya değil de batıya yol alan bir kol da, bugün İspanya’nın bulunduğu İber Yarımadası’na ilerlemiş, kıtanın Atlantik kıyısında uzun süre konakladıkları için oraya da aynı ismi vermişlerdi: Galiçya. Ama biz doğuya yolculuğumuzu sürdürüyoruz.
Keltlerin “Boi” ismini verdikleri kabilesinin, bugün Çek Cumhuriyeti içinde kalan bölgesine yerleştiklerini ve bölgeye “Bohemya” denmesine neden olduklarını geçen haftaki “Roman” yazımızda dile getirmiştik. (https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/tayfun-timocin/biraz-roman-havasi-41721050)
KELT REİSİ
Keltler, başlarında “rix” adı verilen liderleri ile kabileler halinde doğuya doğru ilerlemeye devam ettiler. Yeri gelmişken üzerinde duralım: Rix, Latincede ve bugünkü Batı dillerind “rex” diye geçer, kral, baş, önder, lider demektir. İnanması zor gelebilir ama tamamen gerçektir ki, Hindistan’daki “raja” da bu sözcüktür, Türkçemize Arapça “rais”ten giren “reis” de. Rejim ve rejisör de buradan gelmiştir. Ne de güzel olmuştur.
GALYALILARIN LİMANI
Galyalı Asterix ve arkadaşları.
Biz doğuya daha fazla ilerlemeden, “rix”lerinin peşinde Batıya yol alan diğer kabilelere, kollara biraz daha bakalım, sonra oraya kadar geri dönmek zor olur. Demiştik ya hani, İspanya’nın bulunduğu İber Yarımadası’na kadar gittiler diye… Oralarda duralım biraz. Zaten Avrupa’da gitmedikleri yer yok bunların. Güneye doğru yol alan bir kol Fransa’nın güney kesimlerini çok beğenip kalmış orada ve sonra Asterix çizgi romanına konu olan Gallia (Galya) adını almış ülke. (Sahiden de Sezar’a kök söktürmüşlerdi.) Başkentleri Toulouse. Sahiden onların bazılarının isimleri de “-ix”lerle bitiyor. Kiderix diye bir rix var mesela. Galiçya’yı zaten az önce söylemiştik. Fakat Atlantik kıyısını öyle çok sevdiler ki, Gal Limanı adı verilen bir bölge, onların kaldı. Gal Limanı, yani Batı diliyle söyleyince Port-du-Gal: Portugal/Portekiz! Bir grup da Fransa’nın kuzeyine yöneldi. Yönelen grup/kabile kendilerine Belg’ler diyorlardı. Orada da kaldılar. O yüzden oranın adı halen Belgium (Belçika).
PRENS CHARLES
Atlantik kıyısına gelip karşıdaki adalara, yani İngiltere ve İrlanda’ya geçmemek olur mu? Olmaz. (Aslında bir teori, onların tarihin en eski zamanlarından beri burada yaşadıklarını da söyler ama biz istifimizi bozmayıp, hiç öyle bir şey yokmuş gibi yapmayı sürdürelim, yoksa işler karışır.) Bugün, Prens Charles, nerenin prensi? Galler’in. Eh, lafın nereden geldiğini artık sormayız hiçbirimiz. Günümüzde Keltler denince zaten sadece İngiltere ve İrlanda geliyor akla. Sanırım orada epey dokunulmadan kalmışlar. Dilleri, germen dilleri ile karışınca önce bir proto-İngilizce, ardından İngilizce doğmuş ama Keltçe yaşamış. Bugün halen Keltçe konuşulmakta bazı yerlerde. İrlanda’da da canlı bir dil olarak varlığını koruyor, bazı dillerde ise, kültürel alışveriş nedeniyle izlerini görüyoruz. Biz bile kullanıyoruz bunları. Mesela, “glad”dan türemiş “gladus” Keltçe kılıç demekmiş. Yerleşmiş bu laf. Sonradan türeyen “gladiator” de “kılıç kullanan” anlamına gelmiş. Gladyatör demiyor muyuz? Russell Crowe’u sevgiyle anmıyor muyuz?
BİZİM BURALAR
Son Umut filminde Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz ve Russel Crowe.
Artık doğuya seyahatimize devam edebiliriz. Kısa keselim. Balkan yarımadası, Yunan anakarası derken, bakmışlar, Troya’sı tarihe karışmış olsa da verimlilikle, canlılıkla onlara göz kırpan bir Anadolu var karşı tarafta. Ege’nin kuzeyinden yol alıp, Çanakkale dolaylarına gelip kalmışlar uzun süre. Yerleşmişler oraya. Süt beyaz tenli, kıvır kıvır kabarık saçlı bu Gal ırkı, oraya da isimlerini bırakmış. Bizim Gelibolu dediğimiz Gallipoli! (Russell Crowe burada da karşımıza çıkıyor. Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’la birlikte rol aldıkları Son Umut filminde, savaş sonrası Gelibolu’ya gelip kayıp oğlunu arayan babayı canlandırır oyuncu. Yeni Zelanda’lı olsa da Gal kökenli mi acaba diye merak etmiyor değiliz şu an.)
İSTANBUL KANATLARIMIN ALTINDA MI?
Galatların Bizans'a bakıp kaldıkları tepe. Galata. Foto Yusuf Onuk - Unsplash
Elbette yola devam ettiler. Kuzeye yönelip, henüz Konstantinopolis olmasına 6 asır bulunan Bizans’ı buldular. Bölgeyi o kadar çok sevdiler ki, orada da kaldılar uzun süre. Ama adetleri ve ruhların yönlendirişine göre, surların içlerinde değil de hep dışında yaşamayı seçiyorlardı. Bizans’ın da duvarları dışında ama orayı görebilecek bir yere kurdular çadırlarını. İşte tam orası, bugün halen dilimizde onların adıyla anılmakta: Galata! (Şimdi Galata’da bir meyhanede, aklım o zat-ı şahanede…)
PAVLUS’UN MEKTUBU
Kalan kaldı, devam eden etti, Marmara’dan Ankara’ya kadar olan bölgeye yerleştiler. Pessinus onların başkenti oldu. Ülke Galatya olarak anıldı asırlar boyu. Pessinus neresi mi? Sivrihisar’a 16 kilometre uzaklıktaki bir kent. Bugün Ballıhisar denen yer. İncil’de Pavlus’un “Galatyalılara Mektubu” vardır. İşte o Galatyalılar, buralılar, yani vatandaşlarımızdır. Pavlus mektubunda bir över, bir döver onları: “Ey akılsız Galatyalılar! Sizi kim büyüledi?” (Galatyalılar, 3. Bölüm, 1)
NE GÜZEL İNSANLARIZ
Biliyor musunuz, sonra o Galatyalılar, ya da diyelim Galyalılar, buradan hiç gitmediler. Buraya kim geldiyse, tıpkı diğer kavimler gibi, onlarla karıştılar. Bu topraklar öyle büyülü, öyle zengin, öyle dopdolu ki, her birimiz muhteşem bir tarih, muhteşem bir öykü barındırıyoruz. Sen şimdi kalk de ki, “biz safız, kimseyle karışmadık, en üstün biziz, kimseyle akraba falan da değiliz” vs. Kimse seni ciddiye almaz. Çünkü insan, bütün dünya ile karışmış haliyle güzeldir, zengindir, insandır! “Kimsenin ötekileşmediği, kimsenin kimseyi ötekileştirmediği bir dünya mümkün” demek bile saçma, çünkü aslında zaten öyle. Eski bir tabirle “galat-ı meşhur” yani çok yaygın hatadır, her kavmin farklı olduğu. (Buradaki galat, Arapça “hata” anlamındaki sözcüktür, Galyalılarla ilgisi yoktur.) Bütün dünya ile akrabayız işte. Hele ki Anadolu’da. Ah bir tadına varabilsek bu güzelliğin.
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
YİNE LODOS
Bu aralar bolca lodos var. Ya, “öyle bir kar topluyor ki, bir ara her yer bembeyaz olup kalacak” diye yorum yapabiliriz ya da “zaten küresel ısınma, kar falan yağmaz” diyebiliriz. Ama güzel yağmur yağdı, biraz daha kar yağsa hiç fena olmaz doğrusu. Cumartesi günü bölgemiz hayli yağışlı. Pazar sakin ama pazartesiye dönerken yine yağış alacağız. Hava sıcaklıklarında önemli bir değişiklik yok, rüzgâr ise hep güneyli, zaman zaman biraz sertleşir, o kadar. Kalın sağlıcakla.
Paylaş