Paylaş
Bu yazımda da aynı şeyi yapmak istedim. Bu ay İstanbul’da sahnelenecek bir eseri hem bir bale sanatçısının merak edeceği açılardan, hem de henüz bale eseri izleyememiş olan birine hitap edecek şekilde yorumladım.
KUĞU GÖLÜ’NÜN YENİ ADI “LAC”
Zorlu Performans Sanatları Gösteri Merkezi 16-17 Mayıs’ta İKSV-Zorlu PSM iş birliğinde Monte Carlo Balesi’ni ağırlayacak. Topluluk “Lac” (Göl) isimli eserle geliyor.
Tchaikovsky’nin ünlü eseri “Kuğu Gölü”nün modern versiyonu olan “Lac”ı izledim. Öncelikle belirtmeliyim ki birçok detayı ve ustalığı barındıran “Lac” görülmeye değer.
Kuğu Gölü’nü hiç seyretmemiş biri tarafından bile kolayca anlaşılabilen bir eser. Hikâyeyi rahatça takip edebiliyoruz. Bunda en çok payı olan isim ise koreograf ve yönetmen Jean-Christophe Maillot.
Uzun zamandır Monaco Prensliği’nin desteklediği ve Prenses Caroline’in başkanlığını yaptığı Monte Carlo Balesinin sanat yönetmenliğini sürdüren Maillot, kendine has tavrı olan bir topluluk yaratmayı başarmış. Sanat yönetmeni olarak çalışırken aynı zamanda koreografiler üretmek yoğun emek gerektirir. Ortaya koyduğu eser yorumlama tekniği, çağımızın koreograflarından Heinz Spoerli ve Uwe Scholz’un koreografileriyle benzerlikler gösteriyor. Ancak bu üç ayrı koreografın neo-klasik çalışmalarını izledikçe birbirinden ayrışan birçok detay fark ediyoruz.
MUHTEŞEM DANSÇILAR
Jean-Christophe Maillot topluluğunda modern ya da neo-klasik eserleri tercih etse de “Lac”ta klasik bale kökenli dansçıları kullanıyor. Dansçılar uzun boylu, hareketler son derece estetik.
Repetitör, yani koreografinin çıktığı anda çalışmayı ele alan kişi tarafından dansçılara müthiş bir enerji verilmiş, birliktelik çalışması üzerinde çok durulmuş. Mimikler çalışılmış. Kullanılan jestler klasik…
Birkaç hareket zinciri dışında klasik esere bağlı kalınmış. Koreograf, doğal hareket zincirleri verdiği için dansçılar dans etmekten son derece keyif alıyorlar. İyi ki öyle çünkü eser dansçılar için oldukça yorucu. Müziğin her notası hareketle donatılmış.
Hiç boşluk bırakılmamaya çalışılan koreografinin sinematografik bir anlatımı var, akıyor. Klasik versiyondan farklı olarak her an bir aksiyon var. Klasik versiyonda seyircinin “dinlenebilmesi’” için yer yer dingin yerler bulunur. “Lac” yoğun bir eser olduğundan, takibi rahatlatacak unsurlar bazı bölümlerde biraz göz ardı edilmiş. Bunu, eser hakkında tek olumsuz eleştirim olarak alabilirsiniz.
Işık homojen ve pek değişmeden yerinde kullanılmış, yormuyor. Dekor kullanımı “temiz” ve minimalist.
Kostümler pastel renkte; klasik yapıya bağlı ama modernize biçimde sunulmuş. Klasik versiyondaki süsler ve aksesuarlardan arındırılmış. Klasik baleyi sembolize eden tütüler hiç kullanılmamış. Daha çok tütüyü sembolize eden detaylar var.
BÜYÜCÜ ROTHBART
Eser, prensin çocukluk hayaliyle başlıyor. 1. perde yine onun hayali ile son buluyor.
Eserdeki her karakter iz bırakıyor. Özellikle büyücü Rothbart, herkesi etkisi altına aldığı gibi kral ve kraliçe üzerinde de büyük bir etki bırakıyor. Kral ve kraliçe “karakter” olmaktan çıkartılıp aktif hale getirilmiş. Bu detay, büyücü Rothbart’ın gücünü arttırıyor. Eseri seyrederseniz gece rüyalarınıza girebilir. Şimdiden uyarırım.
Güçlü ilk perdeden sonra 2. perdede ormanı anımsatan koyu renk bir dekor kullanılıyor. Şato ya da orman doğrudan dekora çizilmiyor; siluet çizimlerle seyirciye hayal ettiriliyor.
Gerçek dünyadan gelen prensi kuğuların arasına süzülerek Odette’in hayal dünyasına dahil ederken, kuğuları tedirgin eden bir biçim yaratma işi çok sade bir anlatımla başarılmış. Kuğular sahneye geri atılan adımlarla alınmış.
Beyaz kostümüyle Odette, renkli kostüm giyen diğerlerinden ayrıştırılmış.
3. perde “Balo Sahnesi”nde dekor ve kostümler siyah-beyaz renklerde kullanılmış. Klasik versiyonda dans edenleri seyreden, daha çok arka planda oturtulan bir güruh kullanılır. Jean-Christophe Maillot tüm grubu dans ettirmiş. Corps de Ballet’nin yani grup danslarının aktif dans etmelerini sağlamış.
Sondaki sahne son derece etkileyici. Kumaş ile tasarlanan bir final var ki alkışı fazlasıyla hak ediyor.
Monte Carlo Balesi, bünyesinde uzun zamandır beraber uyumla çalışan bir ekibi barındırıyor. Dramaturjisiyle, yardımcı koreografıyla, repetitörüyle, dansçılarıyla, tüm ekibin çıkardığı bu işi görmenizi isterim.
İstanbul Müzik Festivali Direktörü Yeşim Gürer Oymak topluluğun gelişini şöyle anlatıyor:
“Türkiye’de ilk gösterilerini 2005 yılında 33. İstanbul Müzik Festivali kapsamında gerçekleştiren Monte Carlo Balesi, koreografisi Jean-Christophe Maillot’ya ait olan ‘Külkedisi’ prodüksiyonuyla bale severler tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmıştı. 45 dansçının yer aldığı Külkedisi Balesi o dönemde Atatürk Kültür Merkezi’nin Büyük Salonu’nda sahnelenmişti. Gittikleri her ülkede büyük bir ilgiyle karşılanan Monte Carlo Balesi, Türk izleyicisinin sıcak ilgisinden çok etkilenmişti. Dolayısıyla 2007 yılında yeni bir prodüksiyonla festivale katılmaları için görüşmelere başlamıştık. 2008 yılında Monte Carlo Balesi’nin prodüksiyonlarına ev sahipliği yapabilecek kapasitedeki tek salon olan AKM yenileme çalışmaları için kapanınca davetimizi geri çekmek zorunda kaldık. Ancak bu süre zarfında kendileriyle irtibatımız hiç kesilmedi. 2013 yılında Zorlu Performans Sanatları Merkezi açılınca yeniden görüşmelere başladık. Zorlu PSM’nin sahne sanatları için gerçekten dünyada parmakla gösterilecek bir teknolojik alt yapısı var. 2015 yılında Monte Carlo Balesi direktörünü İstanbul’a davet ettik ve mekânı gösterdik. Onun onay vermesiyle birlikte İKSV- Zorlu PSM ortaklığında, görüşmelerin başlamasından tam 10 yıl sonra Monte Carlo Balesini yeniden İstanbullu izleyicilerle buluşturmaktan büyük heyecan duyuyoruz.”
Paylaş