İşini aşkla yapmak

Sanat ve sahne eserlerinin başarılı olmasının ilk şartıdır aşk. Yıllarca alınan zorlu bir eğitim, yaratıcılık ve üretkenlik sürecinin doğal baskısı... Bunun yanında mükemmel adımla dans etme arzusu, en yoğun notayı basma arayışı, alkışı hak etme heyecanı… Tüm bu döngüyü başlatan da sürdüren de işine duyulan aşktır. Sanat ve sanatçılık bu temelden güç alır.

Haberin Devamı

İşini aşkla yapanlar tarafından eğitildim. Bu yaklaşım bana meslek hayatım boyunca ışık tuttu ve bu ruhu dansıma yansıttım.

Şimdi de sanatsever çocuklar yetiştirmek için aynı ruhu yansıtan bir ekiple çalışıyorum. Bir aydır devam eden bale, dans ve müzik bölümlerimizin gösteri serisinde şunu yeniden fark ettim: Sanat eğitimi çocuklarımıza müthiş bir disiplin ve estetik katmış çünkü işini aşkla yapan bir ekip tarafından çalıştırılıyorlar.

 İşini aşkla yapmak

Minik kalplerimiz sahneye çıktıklarında artık kendilerini bale sanatçısı, dansçı ya da müzisyen olarak hissediyorlar. Biliyorlar ki koreografi ya da nota öğrenmek yeterli değil; eserin içine girip sahneyi doldurmak için parmak uçlarına doğru noktada çıkıyorlar, senkronu korurken yüzlerindeki o kocaman gülümsemeyi kaybetmiyorlar.

 

Haberin Devamı

Bu biraz da öğrenilen bir yeti. İşini severek, aşkla yapan eğitmenlerin yansıması bu.

 

Gösteri döneminin tüm yoğun duygularını ve stresini yaşayan o eğitmenlerimizden birinin, Ece öğretmenin bu ruhu yansıtan bir yazısını paylaşmak istedim.

 

“Öğretmen olmak; içinden onlarla birlikte dans etmektir. Fark etmeden köşede beşinci pozisyonda beklemektir. Çok cool bir halde köşeden izlerken, heyecandan minik kalp krizleri geçirmektir. Sahnenin arkasında elini kolunu nereye koyacağını bilemeyip onlar için bildiğin her dilde, her şekilde dua etmektir.

 İşini aşkla yapmak

Hangi birini paylaşayım, hangi fotoğrafı koyayım bilemedim. Beş tane göz bebeğim sınıfım var bu sene. Beş öyle küçük bir sayı olmayabiliyor bazen. Beş demek bazen çok büyük emek demek. Elliden fazla öğrenci, neredeyse bir perde gösteri ve tamamı biz, benim çocuklarım. Biri biterken birini yolladım sahneye, bazısına yetişemedim. Bazı şeylere… Eskiden mini mini birlerim vardı bir de çalışkan ikilerim.. Sonra üç oldular, dört derken büyüdüler. Eklenerek çoğaldık. Eskiden daha kolaydı elbette. Tek tek öpüp öpüp sahneye yollamak. Ama şimdi bir sağa bir sola koşmak, her şeye hakim olmak lazımdı.

 

Haberin Devamı

Bir de sahne arkasında gördüm ki çıt çıkmadı bu sene. Küçücük kalpleri heyecandan pıt pıt atarken hem de. Çocuktur, anlamaz demedim. Tek tek anlattım, kulis ne demek... Çocuk anlamaz olur mu! Asıl çocuklar anlar her şeyi, yeter ki anlatılsın. Onların içinde sanılandan daha büyük bir dünya var, girmeyi bilen için Wonderland…

 

Çocuklar kimin onları sevip kimin sevmediğini çok iyi anlayabiliyor. Ben onları o kadar çok seviyorum ki. Onlar bunu biliyor, hissediyor biliyorum.

 

Hep soruyorlar Ece hocam nasıl oluyor böyle, nasıl başardınız bu çocukları böyle güzel yetiştirdiniz diye. Valla ben de bilmiyorum ama galiba bu sevgi ile oluyor… Sahnenin önünde neler yaptık gördünüz ama bir de sahne arkasında sırasını beklerken getirdikleri kitapları okuyan, etrafına, kendine, öğretmenlerine saygılı, akıllı, pırlanta gibi küçük küçük kocaman yürekli çocuklarımı görün isterdim.

 

Haberin Devamı

Çünkü bu dünyayı işte tam olarak bu çocuklar kurtaracak. Bilin istedim.”

Yazarın Tüm Yazıları