Paylaş
Şu anda Meclis’te Komisyon’dan geçiyor.
Şu işe bakın: Mahkemelerin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’da 26 Eylül’de değişiklik yapılmış, 7 Ekim’de Resmi Gazete’de yayınlanmıştı... Üzerinden üç hafta geçti, 30 Ekim’de hem de bazı aynı maddeleri değiştirmek için bir “paket” daha Meclis’e sunuldu! “Yapboz” değil de ne?!
HSYK FAKTÖRÜ
Üç haftada ne oldu diyeceksiniz değil mi? Bu bir haftada HSYK seçimleri oldu.
HSYK seçimleri 12 Ekim’de yapıldı, 13 Ekim’de anlaşıldı ki hükümetin desteklediği liste kazandı... Daha önce hazırlattırıldığı anlaşılan bir “paket” 14 Ekim’de, bunu izleyen bir “paket” de 30 Ekim’de Meclis’e sunuldu!
Şimdi Meclis Komisyonu’ndan geçmekte olan paket, işte bu pakettir.
Adli yıl açılış törenlerini ve yargı başkanlarının konuşma yapmasını kanundan çıkaran paket yani. Çok teknik bir konu, maddelere boğmadan bir örnek vereceğim.
ÜST YARGIYA MÜDAHALE
Evrensel yargı bağımsızlığı ilkesine göre, Yargıtay ve Danıştay’da dairelerin görevleri, yani iş dağılımı, Yargıtay ve Danıştay’ın kendisi tarafından belirlenir. Niye? Yasama ya da yürütme, yani iktidar, kanun çıkarıp daire kurarak önemsediği davaları o daireye vermesin diye...
“Paket”in 16. maddesinde ise, “Yargıtay daireleri arasındaki iş dağılımı HSYK tarafından belirlenebilir” hükmü getiriliyor!
İş yoğunluğu ve ihtisasın dikkate alınması retorikten ibarettir!
Yüksek yargıda iş dağılımını HSYK türü organların belirlemesi kesinlikle, katiyetle, kesinkes yargı bağımsızlığına aykırıdır. AK Parti’deki bir hukukçu çıkıp anlatsın: Niye Yargıtay Genel Kurulu değil de, HSYK Yargıtay’daki dairelerin iş dağılımını belirleyecek?!
Bunun hukuki cevabı yoktur; siyasi cevabı ise bellidir: “Yürütmeyle uyumlu yargı!”
YARGIYA GÜVENMEK
HSYK üyelerini “iktidar yanlısı” ithamından prensip olarak tenzih ederim. Fakat evrensel hukuka göre yargının bağımsız ve tarafsız olması yetmez, bu konuda inandırıcı olması da zorunludur. Merhum Cevdet Paşa 1858’de Sultan Abdülaziz’e yazdığı uzun layihada da bunu vurgulamıştı.
Bugün HSYK’nın başkanı siyasi bir kişilik olan bakan değil mi? Müsteşar üye değil mi?
Dahası, HSYK seçimlerinde Bakanlık seferber olmadı mı? HSYK’nın bütün bürokrasisi şubat ayında lağvedilip Bakanlıktan yapılan atamalarla yeniden doldurulmadı mı? Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmedi mi? İptal kararı geriye yürümediği için bu bürokratlar hâlâ HYSK’da görevlerinin başında değil mi?
Yargıtay ve Danıştay’la ilgili tasarrufları bu bürokratlar hazırlamayacak mı?
Bu HSYK Yargıtay’da hangi davalara hangi dairesinin bakacağına karar verebilecek! HSYK böyle Bakanlık tarafından yapılandırılmış olmasaydı bile, yüksek yargının iş dağılımına asla karışmamalıydı.
HUKUKİ MANTIĞI YOK
Yargıtay ve Danıştay’da haziranda çıkan kanunla daireler boşaltılmış, yeniden seçimler yapılmıştı. Şimdiki “paket”e göre, aynı işlem bir kere daha yapılacak! Tabii HSYK’nın atayacağı yeni üyelerin katılımıyla.
Hükümet bir yandan diyor ki, “istinaf”, yani bölge mahkemeleri kurulacak, Yargıtay’ın yükü azalacak... Öbür yandan yeni atanacak üyelerle Yargıtay’ı dolduruyor!
Bu siyasidir; hukuki mantığı yoktur.
Siyaset adalete bu kadar müdahale ederse toplum zamanla çok ağır bir krize itilir ve fark edildiği zaman korkarım telafisi çok zor olur. Bu çok yanlış yoldan dönülmelidir.
Paylaş