Paylaş
Ortadoğu’da DAİŞ tasfiye edilmek üzereyken, yeni dengeler oluşurken Amerikan kamuoyundan da güncel bir talep olmadığı halde Trump bu haltı niye yaptı?
Değerli diplomat Ünal Çeviköz, iç politikada sıkışan Trump’ın “Arap-İsrail uyuşmazlığını yeniden kaşımak ve dikkatleri buraya çekmek, içeride aşırı sağcı kesimlerin ve İsrail lobisinin Trump etrafında bir araya gelmelerini sağlayabilecek bir koz” olarak bunu yaptığını yazıyor.
İsrail devleti, Amerika’daki lobiler ve tüm aşırı sağcılar hiçbir başkana olmadığı kadar Trump’a minnettardır.
POPÜLİZM MANTIĞI
Trump seçim hesabı yapıyor ama Amerika’ya tepkiler büyüyecek, Ortadoğu’da radikaller güçlenecek... İşte İran güdümlü Hizbullah, daha ilk saatte “Irak’taki Amerikan güçlerini hedef alacaklarını” açıkladı.
Trump’ın akılsızca kararı, kendi aklınca bir hesaba dayanıyor: Jan-Werner Müller “What is Populism” adlı akademik eserinde popülist liderlerin otoriter ve ego merkezli kişiliklerini anlatır. Amerikan milletinin “tek temsilcisi” Trump’tır, önceki başkanlar “oligarşinin adamları”ydı. Trump’a karşı olanlar “sahterkârdır, vatanseverlikten yoksundur, yalancıdır, çıkarcıdır.”
Öyleyse Trump oy uğruna ne yaparsa “Amerika’yı yeniden büyük yapmak” için yapmaktadır!
Tam bir mantık sefaleti.
Müller, siyasette yaygın olan “clientelism” yani seçmene müşteri gibi bakma eğiliminin popülistlerde bu mantık sebebiyle aşırı dozlarda olduğunu anlatır.
Halbuki, Başkan Kennedy, Fazilet Mücadelesi adlı kitabında, popülizmin tam tersine, zamanın siyasi rüzgârlarıyla yelken şişirmek yerine, felsefi değerleri savunan prensip sahibi politikacıları yazmıştı; yeni nesillere örnek olsun diye.
EKONOMİ ÖNEMLİ
Dünya ve hele de Suriye tipi bir coğrafya olan Ortadoğu daha da gerginleşecek.
Türkiye Kudüs davasını ihmal edemez, lafla geçiştirilemez. Siyasi tepkisi elbette faal ve etkili olmalıdır.
Ancak Türkiye’nin birinci önceliği Türkiye’dir; milli, Müslümanca ve insani bir görev olarak Kudüs davasına sahip çıkarken, kendisine önemli bir zarar gelmemesi için çok dikkatli olmalıdır. Zira bizim de ciddi sıkıntılarımız var.
İktisatçı Selva Demiralp’in yazısında okumuştum, S&P “en kırılgan beş ekonomi” listesini açıklamış: Türkiye, Arjantin, Pakistan, Mısır ve Katar.
TL döviz karşısında en çok değer kaybeden paradır.
İki sene önceki listede de Türkiye ile G. Afrika, Brezilya, Endonezya ve Hindistan vardı; bunlar iki yılda düze çıkmışlar, hatta paraları değer bile kazanmış.
Evet, 15 Temmuz ihaneti, terör gibi sebepler var ama iki sene önce de “en kırılganlar” arasındaydık.
GİDİŞAT NEREYE?
Uzmanlar “ekonomiye dikkat” diye 2011’den beri uyarıyordu; temel sebep yatırımların üretken ve yüksek katma değer getirecek alanlardan çok düşük verimli alanlara gitmesiydi.
Ali Babacan üç buçuk yıl önce, 23 Temmuz 2014’te söylemişti:
“Üretmeden, dışarıdan sağlanan krediyle lüks AVM, lüks konut Türkiye’yi çıkmaza sokabilir.”
Demek ki, gidişatı doğru tahlil ederek geleceği öngörebilmeliyiz ve bugünün siyasetini geleceğe göre yapmalıyız.
Ama, siyasi kavgalarımız bitip tükenmiyor. Artan dış sorunlar da belli. Biraz da ekonominin gidişatını konuşmak için bu akşam saat 20.30’da CNN Türk’te Eğrisi Doğrusu programında iktisatçılar Selva Demiralp ve Uğur Gürses’e bu sorunları soracağım.
LOZAN TARTIŞMASI:
Atina’daki Lozan tartışmasını ve Lozan’daki azınlık haklarıyla ilgili düzenlemeleri yarın belgeleriyle yazacağım.
Paylaş