Müfredat

MİLLİ Eğitim Bakanlığı’nın yeni müfredatı, Türkiye’nin “ideolojik eğitim” tarihinde yeni bir ideolojik eğitim dönemini yansıtıyor.

Haberin Devamı

Bazı okurlarım bunu önyargılı bulabilir.

Halbuki Türkiye’de eğitim sistemleri konusunda uzmanlaşmış bilim adamları, sivil kurumlar, tecrübeli eğitimciler var. Siyasi değil “kalite” kıstasıyla bu kişi ve kuruluşların çağrıldığı bir şûrada tartışılarak müfredat hazırlansaydı kim ne diyebilirdi?

184 BİN GÖRÜŞ!

Milli Eğitim diyebilir ki internete koyduk, 184 bin eleştiri ve öneri aldık, inceleyip değerlendirdik...

Sorun tam da budur zaten: Tartışma ve müzakere olmadan, görüşlerinizi söyleyin, doğrusuna biz karar veririz!

Siyaseten otoriter, akademik açıdan çok dar bir anlayış.

Çünkü bir teoriye karşı farklısı ileri sürüldüğü zaman tartışma ve müzakere yapılmazsa kâğıt üzerinde kalır...

Onun için “184 bin görüş aldık” sözü maalesef bir meziyet değil, bir dışavurumdur.

Haberin Devamı

Üstelik müfredat tartışması sırf akademik bir konu değildir; “bizden” nesiller, yeni seçmenler yetiştirmek gibi siyasi bir çıkar faktörü de vardır ve dünden bugüne iktidarlar  için ne kadar önemli olduğu bellidir.

NİYE ŞÛRA YAPILMADI?

Oturup müzakere etme konusunda uzun bir liste çıkarabilirim ama sadece üç örnek vereceğim: Sabancı Üniversitesi’yle bağlantılı “Eğitim Reformu Girişimi”nin eğitimdeki aksamalar ve alternatif çözümler konusunda birçok bilimsel araştırma ve raporları var.

“Talim Terbiye” konusunda birikim ve tecrübe olarak en saygın isimlerden bir Prof. Ziya Selçuk var.

Ve eski Milli Eğitim bakanları, bunlardan akademisyen Prof. Ömer Dinçer var.

Böyle isimlerle bir şûra toplayıp müzakere etmek gerekmez miydi?

Sayın Ömer Dinçer HaberTürk’te dünkü yazısında yeni müfredatı eleştirdi. Türkiye’de eğitimin öteden beri “ideolojik ve kural koyucu” olduğunu, şimdi bunun başka bir versiyonuyla karşı karşıya olduğumuzu yazdı.  Çözümün “ideolojik kalıpları kırmak ve tek tipleştirme çabasından uzaklaşmak” olduğunu yazdı.

Müfredat hazırlarken böyle görüşleri almak gerekmez miydi?

Dün Dinçer’le konuştum, o anlattı: Hollandalı Eğitim Ölçme Kurumu CITO, Türkiye’de bir ölçme çalışması yapmış. Okul öncesi çocuklarımız çok meraklı, soruyorlar, öğrenmek istiyorlar. İlköğretimin 5. yılına geldiklerinde merakları, zihinlerindeki soru işaretleri artacağına azalmış!

Haberin Devamı

Sonuçları “ölçmek” ne kadar önemli, görüyor musunuz?

İBNİ SİNA VE NEWTON

Bilimin en temel birkaç kavramından biri olan “ölçüm”, artık eğitimde de uygulanıyor. Hollandalı CITO gibi kuruluşların yaptığı bu... PISA sınavları, bilimsel atıf indeksleri birer “ölçüm”dür.

Bilimsel yayınlarda Türkiye neden İran’ın gerisinde kaldı, PISA sınavlarında neden sınıf atlayamıyoruz? Hiç merak edilip araştırıldı mı?

Ezberi değiştirtmekle zihinler açılmaz!

Bilim Akademisi adlı derneğin eleştirisinde şu cümlenin altını çizdim:

“İbn-i Sina’nın eylemsizlik konusundaki görüşlerini Newton ile birlikte anlatmak yanıltıcıdır.”

İbn-i Sina çok büyük bir bilgindir, fakat Newton’la ilim anlayışları, evren tasavvurları çok farklıdır. Newton’dan sonrası bile var; Einstein, Max Planck...

Haberin Devamı

İbn-i Sina ile modern tıp arasındaki farkı düşünün.

Bilim tarihindeki büyük insanlara ve eserlerine saygıyı öğretmek elbette gereklidir. Fakat nostalji yerine çağımızın bilim anlayışına yönelmiş zihinler yetiştiren bir eğitim olmazsa olmazdır. Ekonomik kalkınmada teknoloji aşamasına ulaşmanın tek yolunun nitelikli eğitim olduğu bir çağdayız.

Yazarın Tüm Yazıları