Paylaş
Doğru, fakat bunun sebebi, yetmiş yıllık dikta rejimi değil mi?! Diktatörlük, ‘tek parti’ dışında hiçbir siyasi kadroya siyasette ve yönetimde tecrübe kazanma imkânı vermemişti.
Antidemokratik rejimlerin ülkelere yaptığı en büyük kötülüklerden biri, ülkeyi yönetecek siyasi sınıfların yetişmesini engellemektir. Bizde de darbeler partileri kapatmakla siyaset sınıfımızın devamlılık ve tecrübeler içinde demokratik olgunluk kazanmasını engellemedi mi?
İHVAN ANAYASASI
Demokratik kültür ve tecrübe eksikliği İhvan’ın yaptığı anayasada da görülür. Evet, yıllarca baskı altında yaşadığı için, özgürlükleri genişleten bir anayasa yaptılar; Mübarek anayasasında özgürlüklerle ilgili 24, İhvan anayasasında ise 51 madde var. Fakat İhvan anayasasında “vatandaşların eşitliği” hükmü bulunmakla beraber, “cinsiyet eşitliği” yani kadın eşitliği maddesi yoktur!
Çağımızın Mısır’ında elbette tepki çekecek bir yaklaşımdı bu. O sırada, İhvan anayasasını tahlil ederek şöyle yazmıştım:
“Müslüman Kardeşler ilk defa bu kadar yakından ‘dünya sorunları’yla ve devlet yönetmenin öğretici dersleriyle yüz yüze gelmiş bulunuyorlar. Ya gittikçe daha ılımlı ve uzlaşıcı olacaklar veya daha büyük sıkıntılarla karşılaşacaklar. Bunun tipik örneği kadın konusudur.” (Hürriyet, 4 Aralık 2012)
SÜNNİ HUKUK DOKTRİNİ
Mısır anayasalarında “şeriatın, hukuk kaynağı olması” hükmü daima mevcut olmuştur. İhvan ise buna bir de “Sünni mezhebinin içtihatlarını” ekledi! (Madde 219)
İran anayasasında bu, Şii-Caferi mezhebidir.
Osmanlı’da büyük âlim Cevdet Paşa’nın Mecelle’yi yazarken 1860’larda, yani yüz elli yıl önce karşılaştığı bir sorundu bu mezhep meselesi! 1910 yılında, başta Elmalılı Hamdi Efendi olmak üzere Osmanlı uleması, hukuk kaynağı olarak “bütün İslam mezheplerini ve Avrupa hukukunu” kabul etmişti; yüz yıl önce!
Hem laik ve liberaller, hem İhvan anayasasındaki “Hâkimiyet halkındır” (madde 5) hükmüne itiraz eden bazı mutaassıp İslamcılar anayasa referandumunu boykot ettiler, katılım 33’te kaldı; sandığa giden yüzde 33’ün yüzde 64’ünün evetleriyle anayasa kabul edilmiş oldu.
Eski rejim elemanlarının sabotajından endişe eden Mursi, bürokrasiye de, güvendiği İhvancıları getirdi. Bu da gerilimi artıran ayrı bir faktördür.
MUHALEFET DEMOKRAT MI?
Demokratik kültür ve tecrübe eksikliğinden gelen bütün bu hareketlerine rağmen, hiç kimse Mursi’nin ve İhvan’ın seçimsiz, muhalefetsiz bir rejim getireceğini iddia bile etmedi. Tahrir’deki muhalif yüz binlere Mursi ateş açtırmadı, TV’lerini kapattırmadı...
Fakat muhalefet, dört yıllık İhvan iktidarının daha birinci yılında “Ordu göreve” diye sokağa döküldü. Siyasi holiganlar tarafından İhvan binaları yakılıp 16 kişi öldürüldüğünde muhalifler sessiz kaldılar. Darbeyi de Tahrir Meydanı’nda havai fişeklerle kutladılar.
Demokrasinin gereği olan “İktidar sandıkça değişir” kuralı da “hâkimiyetin halka ait olması” prensibi de onlara fazla bir şey ifade etmiyordu.
Görülüyor ki, yetmiş yıllık diktatörlüğün yarattığı demokratik kültür ve demokratik tahammül eksikliği iki taraflıdır.
DEMOKRASİYİ ÖĞRENMEK
Peki demokrasinin davranış tarzları nasıl içselleşir? Yaşayarak!
İhvan da karşıtları da bir noktadan itibaren uzlaşmak zorunda kalacaklardı. Fakat darbe bunu engelledi, tarafların yumuşayarak uzlaşmayı öğrenmelerine imkân vermedi.
Mursi’nin son günlerdeki diyalog ve uzlaşma girişimleri, “darbe”ye güvenenler tarafından reddedildi. Halbuki uzlaşmaları ne büyük tecrübe olurdu değil mi? Siyasi felsefelerinde bile revizyona, yumuşamaya yol açabilirdi. Aksine, Radikal’de Fehim Taştekin’in Kahire’den yazdığı gibi, askeri darbe İhvan’da şiddetli bir öfke, öbür tarafta zafer sarhoşluğu yaratarak “demokratik aklın” krizlerle cebelleşerek ortaya çıkmasını engelledi; bütün darbeler gibi.
Paylaş