Misak-ı Milli ve Musul

MUSUL ve Kerkük şüphesiz Misak-ı Milli sınırları içindeydi, Lozan’da alamadık, 1926 antlaşmasıyla kaybettik.

Haberin Devamı

Bugün bunun üzerinden dış politika yapmak ülke içinde hamasi kazançlar sağlayabilir fakat dış ilişkilerde sıkıntılar yaratır. Türkiye’nin niyetleri hakkında lüzumsuz şüpheler ve tepkilere yol açar.

Musul Türkiye için elbette önemlidir fakat tarihten dolayı değil...

Günümüzdeki terör, güvenlik, mülteci sorunları gibi yakıcı problemler sebebiyle önemlidir. Türkiye’nin bugünkü Musul meselesine ilgisinin sebebi de Misak-ı Milli değildir, bu güncel sorunlardır. Türkiye’nin dayanağı da yine tarih değil, uluslararası hukuk ve diplomasidir; tabii maharetle kullanmak kaydıyla.


HATAY VE MUSUL
Misak-ı Milli 28 Ocak 1920 günü Osmanlı Mebusan Meclisi’nde oybirliğiyle kabul edilmiş, 17 Şubat’ta ilan edilmişti. Musul ve Kerkük gibi Hatay da Misak-ı Milli’ye dahildi.

Fakat Ankara hükümeti bir yıl dokuz ay sonra 21 Ekim 1921’de Fransa ile imzaladığı anlaşma ile Suriye sınırını çizerken, Hatay’ı dışarıda bırakmıştı! Sakarya zaferini kazanmıştık ama Ege Bölgesi, Trakya ve İstanbul hâlâ işgal altındaydı. Fransa ile yapılan bu anlaşma güney illerini işgalden kurtardığı gibi İngiltere ile Fransa’nın arasını açıyordu. O şartlarda Hatay için savaşılamazdı.

Fakat Ankara hükümeti Hatay’ı bırakırken, oradaki Türk nüfus için özerk idare kurulması, Türkçe okullar açılması, Süleyman Şah Türbesi’nin Türk toprağı sayılması gibi maddeleri Fransızlara kabul ettirmişti. 1938 ve 39 yıllarında Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının zemini, 1921’de böyle hazırlanmıştı...

Fakat, 1926’da bugünkü Irak sınırını çizen antlaşmada Musul-Kerkük Türkmenleriyle ilgili bir tek kelime bile yoktur!


ÇOK ÖNEMLİ BİR SORU
Üstelik 1926 Ankara’sında, 1921’den daha fazla Türklük vurgusu yapan bir rejim vardı. 1921’de Hatay Türklerini ve Süleyman Şah Türbesi’ni düşünen Ankara 1926’da niye Musul ve Kerkük Türkmenleri konusunda bir kelimeyi bile antlaşmaya koydurmak için teklifte bulunmadı?!

Cevabını düşünelim, hayır düşünmeyelim!

Önce biraz araştıralım, biraz bilgi sahibi olalım, o bilgilerle düşünelim.

Sadece Kazım Karabekir’in bir sözünü hatırlatayım ipucu olarak; “İstiklal Savaşı’ndan daha zayıf olduğumuz bir dönem”di...

Diplomasiyi, diplomasiye yön veren dostluk, çatışma, güvenlik, kuvvet dengesi, iç ve dış politikaların birbirini olumlu veya olumsuz etkilemesi gibi fevkalade önemli faktörleri kavramak için Musul’un yakın tarihi son derece öğreticidir.

Tarihin bütün önemli olayları bu konularda öğreticidir. Onun için bütün dünyada uluslararası ilişkiler fakültelerinde tarih baş köşede yer almaktadır.


BU ÇAĞDA GÜÇ
Bugün Musul ve Suriye meseleleri Türkiye için hayati derecede önemlidir. Ortadoğu’daki etnik ve siyasi depremlerin Türkiye’ye sirayeti açısından da teröre karşı güvenlik açısından da.

Hem askeri, siyasi ve ekonomik gücümüzün farkında olmalıyız hem gücümüzü aşan ve bizi yeni sıkıntılarla karşılaştıracak davranış ve söylemlerden sakınmalıyız.

Türkiye’nin, Irak ve Suriye politikalarında dostlar kazanması, en azından tepkileri yumuşatması lazımdır.

“Kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok” çok doğru bir prensiptir. Gözümüz olduğu şüphesini yaratacak, Arap milliyetçisi duyguları kaşıyacak hamasetten sakınmalıyız.

Zaten bu çağda milletlerin gücü toprak kazanarak değil, aksine bilim ve teknolojideki, hukuk ve demokrasideki boylarıyla ölçülüyor...

Ülke içinde barışık bir toplum olup olmamasıyla ölçülüyor. Dış politikada da dost ve taraftar kazanma yeteneğiyle.

Yazarın Tüm Yazıları