Paylaş
Bu belgede, Diyanet’in kendisinin anketlerle ve istişarelerle tespit ettiği şu sorunlara bakın:
- Dine yönelik ilgi ve alaka artarken, ahlaki değerlerdeki aşınma giderek yaygınlaşıyor.
- Birlikte yaşama kültürünün gelişmesi gerekiyor.
- İlahiyat ve imam hatip lisesi mezunu sayısının kontrolsüz bir şekilde artması beraberinde kalite ve nitelik sorununu getirdi.
- Dernek ve vakıfların kontrolsüz şekilde cami ve Kuran kursu inşa etmesi problemli.
- Diyanet üzerinde siyasi etkinin olduğuna dair toplum genelinde bir algı var.
DİYANET KURUMU
Diyanet’in kendisinin “siyasi etki” sorununu tespit etmesi önemlidir. Diyanet’in kuruluşundaki amaç, dini duyguların laik Cumhuriyet’e karşı kullanılmasını engellemekti. Bu yüzden sivil fikir hayatı gibi Diyanet ve din hayatı da çok sıkı siyasi kontrol altına alınmıştı.
Demokrasilerde bu sürdürülemezdi. Dahası, Türkiye’de artık ilahiyat fakültelerinden son derece saygın ve açık fikirli din âlimleri yetişti. Hilafetin kaldırılmasına muhafazakârları ikna eden “modernist İslamcı” büyük hukukçu Seyyid Bey’in eserlerini bugün Diyanet yayına hazırlamaktadır.
Artık Diyanet siyasi otoriterin dışında özerk bir kurum olmalı, bunun formatı sükûnetle tartışılmalıdır.
“Eylem Planı” belgesinde de Diyanet kadrolarındaki ilahiyatçı akademisyenlerin kalitesini görmek mümkündür.
“Eylem Planları”, Ömer Dinçer’in Başbakanlık Müsteşarlığı sırasında yapılan reformlar gereği bütün kamu kuruluşlarınca hazırlanan ciddi metinlerdir.
Diyanet elbette eleştirilebilir. Bazı cemaatlerin Diyanet’e saldırmasının sebebi,“akademik kalite”ye tahammül edemeyişleri ve etki alanlarını genişletme çabasıdır.
‘AHLAKSIZ DİNDARLIK OLUR MU?’
Diyanet’in “dine yönelik ilgi artarken ahlakın aşınması” tespiti belki en önemli sorundur. Değerli hocamız Ali Bardakoğlu’nun “Müşteriye göre fetva veriliyor” feryadı...
Halen Kuran tefsiri üzerinde çalışan Prof. Mustafa Öztürk hocamızın, eski İstanbul Müftüsü Prof. Mustafa Çağrıcı hocamızın yazılarındaki “Ahlaksız dindarlık olur mu?” şeklindeki feryatları...
Ve kadın tacizlerinden tutun da hırsızlıklara kadar her yıl biraz daha genişleyen suç grafiği...
Sosyolojinin Durkheim’den beri “anomi” (normsuzluk, kuralsızlık) dediği değerler aşınması dinin de ahlaki içeriğini boşaltıyor.
Geleneksel değerlerin çözülüp modern değerlerin yerleşmediği bu belalı “geçiş dönemi”nde nasıl bir “anomi” yaşandığını Prof. Ali Çarkoğlu ve Prof. Ersin Kalaycıoğlu’nun sosyolojik araştırmaları da ortaya koymuştu.
YUNUS VE MOLLA KASIM
Dinin ahlak ve irfan yönü önemsenmeyip dindarlık görüntüye ve siyasi tarafgirliğe indirgenince, toplumdaki değerler aşınmasından din de payını alıyor!
Dinin ahlak ve irfan yönü unutulunca, dindarlığı şekilde ve siyasette “göstermek” daha ölçüsüz hale geliyor. Bir arada yaşamamızı sağlayacak insani, ahlaki ve manevi değerlerin aşınması farklılıkları keskinleştiriyor.
Diyanet’e göre de ”birlikte yaşama kültürünün gelişmesi gerekiyor”.
Kalplerimizi birbirimize açacak bir din kültürü nasıl olur?
Sorumluluk, sevgi, saygı, merhamet ve müjde dini İslam mı?
Öfkeli, sert, korkutan bir İslam anlayışı mı?
Yunus mu, Molla Kasım mı?
Muhterem Ali Bardakoğlu hocamıza bu akşam CNN Türk’te saat 19.30’da Eğrisi Doğrusu programında bunları soracağım.
NOT: Helikopter kazasında hayatını kaybeden kahraman şehitlerimize Allah’tan sonsuz rahmet, ailelerine ve kahraman silah arkadaşlarına başsağlığı diliyorum. Allah sabır versin.
Paylaş