Paylaş
Siyasi olgunluk sahibi, sağduyulu ve güvenilir devlet adamı tipindeki insanlardır.
Sayıları maalesef çok azalmış olan bu “devlet adamı” tipinin bir örneği Abdullah Gül’dür.
Cumhurbaşkanlığından ayrılırken, “Bana karşı olanlara da kapım açıktı, herkesle görüştüm” diyerek o makamda nasıl davranılması gerektiği konusunda tarihe not düştü. Cumhurbaşkanlığı döneminde çok sakıncalı bulduğu kanunları uyarılarıyla komisyonda düzelttirdi. Onun düzelttirdiği internet yasası, o gittikten sonra eski haliyle çıktı.
AB SÜRECİ VE REFORMLAR
Uzun süre sessiz kalan Gül, dünkü açıklamasıyla yeniden gündeme geldi. Seçimlerde AKP’nin tek başına iktidara geleceğini fakat oy kaybedeceğini, muhalefetin de oylarını artırarak Meclis’e daha güçlü gireceğini söyledi.
Propaganda düzeyinde konuşmaya tenezzül etmedi, ölçülü, objektif konuştu.
Gerçekten kamuoyu araştırmaları da iktidarın oylarının azalacağını, muhalefetin oylarının artacağını gösteriyor.
Gül, ekonomideki reformların 2001’den itibaren başladığını söylüyor, kendisinden önceki Ecevit koalisyonunun ve Kemal Derviş’in hakkını teslim ediyor. Kendi dönemini “milat” saymıyor. AKP iktidarında ekonomik büyümenin gayet iyi gittiği yılları anlatırken, bunu kişisel mucize gibi göstermiyor; referanslarını da belirtiyor; AB süreci, yapısal reformlar...
SON YILLARDA KAYIPLAR
Sayın Gül “son yıllardaki kayıplar”dan da bahsediyor, “Her şey bugünkünden daha iyi olabilirdi” diyor.
Elbette öyle... Bu kadar kutuplaşma olmasaydı ve toplumsal enerji siyasi kavgaya değil yapısal reformlara yöneltilseydi elbette “her şey daha iyi olabilirdi”.
Gül’ün söylediklerinin doğru olup olmadığını anlamak için büyüme hızının ve milli gelirde endüstri oranının son dört-beş yılda nasıl düştüğüne, dövizin nasıl fırladığına bakmak yeter!
Dünyada petrol fiyatları düştüğü halde bizde niye benzinin zamlandığını düşünmek de yeter!
Bilhassa iktidar partisinde sağduyuyu kaybetmemiş olanlar bu tablo üzerine çok iyi düşünmelidir, nasıl yola çıktık, nereye gidiyoruz diye?
İş ve ekonomi dünyasından aynı uyarıyı yapan insanlar çeşitli suçlamalara maruz bırakıldılar. Gül’ü “faiz lobisi, üst akıl, paralel, dış güçler” gibi esrarengiz güçlerle suçlamak mümkün mü?
İYİ YÖNETİLMEK
İş dünyasında bir süredir kaygı var; seçimlerden sonra ekonominin dümenine kim gelecek? Bu kaygıyı çok iyi bilen Başbakan Davutoğlu “sağımdaki bakanlar” diyerek Ali Babacan’ın bulunduğu tarafı işaret etmiş, bakanlık görevinin devam edeceğini söylemişti. Fakat sonra söylemini değiştirdi, “kurumlar, kurallar önemli” diye konuştu.
Ali Babacan, yurtiçi ve yurtdışı ekonomi dünyasında niye bu kadar önemseniyor? Bunun sebebi, hem dürüstlüğüne hem ekonomik aklına güvenilmesidir.
Ali Babacan kaynakların betona değil sanayiye gitmesini savunan, mali disiplini siyasetin üstünde tutan bir devlet adamıdır. Böyle ekonomik akıl yerine siyasi beklentinin yolundan gidecek biri ekonominin başına geçer mi endişesi var iş dünyasında.
Elbette “her şey daha iyi olabilirdi” fakat ““son yıllardaki kayıplar” ortaya çıktı. Tabii sandıkta da etkileri görülecek.
Herkesin alması gerekli ders bellidir. Bir ülkenin iyi yönetilmesinin iki şartı var; hukuk düzeninin ve kurumların güçlü olması, siyasi fırtınalarda eğilip bükülmemesi... İkincisi insan faktörü, liyakate, rasyonel davranışa, güvenilir olmaya önem veren kaliteli devlet adamları ve kamu görevlileri...
NOT: CNN Türk’te “1914-1915” belgeselinin 5. bölümü bu akşam saat 21.00’de. Bilginize sunarım.
Paylaş