Paylaş
EVVELA şunu belirteyim, değil HDP’yi kapatmak, siyaseten dışlamak bile yanlıştır. Kürt hareketini silahtan siyasete çekelim derken, siyaseti dışlamak düşünülemez.
IRA’nın silah bırakmasını sağlayan İngiliz Başbakanı Tony Blair, anılarında terör örgütü IRA ve aynı tabanın partisi olan Sinn Fein hakkında önemli bilgiler veriyor; “Bir Yolculuk” adlı anılarında şöyle yazıyor:
“Sinn Fein’in dışarıda tutulması onların aforoz edilmesi anlamına gelecekti... Her şey mahvolurdu!” (s. 200)
ÖRGÜT VE PARTİ
IRA gibi İrlanda milliyetçisi olan Sinn Fein adlı parti, IRA karşısında kendi iradesine sahip, Batılı demokrasiyi benimsemiş bir partiydi. Silah bırakma müzakerelerinde IRA’ya baskı yaptı, çözümden yana tavır koydu.
Bizdeki sorun, Kürt hareketini demokratik planda temsil etmesi umulan partilerin ve son olarak da HDP’nin, kendi bağımsız iradesine sahip olamamasıdır.
7 Haziran seçimlerinde oylarını ikiye katlayarak 80 vekille Meclis’e giren HDP’nin böyle bir iradeye sahip olması umuluyordu. “Emanet oylar”ın bir amacı başkanlık sisteminin dayatılmasını önlemekse, diğer amacı Kürt hareketini dağdan Meclis’e çekmek, çözüm sürecini güçlendirmekti.
Maalesef umulanın aksi oldu.
SİLAH VESAYETİ
Siyasi karizmaları olan Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’in seçim gecesi yaptıkları “emanet oylar” konulu açıklamaları biliniyor. Bu açıklamalar “Türkiye partisi” kavramı açısından gerçekten önemliydi. Fakat Kandil’den Mustafa Karasu hemen 8 Haziran’da “Emanet oylar falan yok, HDP yanlış değerlendiriyor” diye tepki gösterince, sözlerini nasıl tevil ettikleri de biliniyor.
Demirtaş, TV’de Fatih Altaylı’nın sorusu üzerine “PKK kesinlikte Türkiye’ye karşı silah bırakmalıdır” dedi, sözü geçecek kişinin Öcalan olduğunu belirtti. Buna karşılık, Kandil’den Bese Hozat, “Son derece apolitik, yanlış bir yaklaşımdır ve asla kabul edilemez” diyerek Demirtaş’a tepki gösterdi; konu kapandı, bitti!
HDP’li seçilmiş siyasetçiler, KCK’nın silahlı vesayeti karşısında demokratik duruş gösteremiyorlar maalesef.
DEMOKRATİK DURUŞ
Duran Kalkan, Kandil’deki 16 Haziran günlü açıklamasında HDP’ye ‘ayar’ verdi:
“Artık bırakmayacağız. Yeni güçler, HDP mevcut güçleri yönetmeye giremez, girerse düzenin partisi olur...”
Kürt siyasi hareketini ancak Kandil’deki savaş lordları yönetebilirdi, seçilmiş siyasiler yönetemezdi! Barzani’nin dünkü açıklamasındaki bir husus özellikle önemlidir. Kandil’in hem Öcalan’ı hem HDP’yi zaafa uğratmak istediğini söylüyor, sözleri şöyle:
“Silahların bırakılması ve silahlı mücadelenin terk edilmesi noktasında Öcalan ve HDP’nin yetkisiz kılınması, PKK yönetiminin büyük bir yanlışıdır!
Barzani, PKK’nın “HDP’ye baskı yaptığını” da söylüyor. Silah değil, demokrasi geçerli olursa Kürt hareketini seçilmiş siyasiler yönetecek. Fakat savaş lordları “HDP mevcut güçleri yönetemez” diyor, kendilerinin totaliter tahakkümlerini sürdürmek istiyorlar.
AYDINLARIN GÖREVİ
Bu tabloda, Kürt hareketine yakın sol ve liberal aydınların, HDP içinde PKK çizgisinden gelmeyen milletvekillerinin ve Kürt demokratların Kandil’in baskılarına karşı çıkmaları hem etik bir görevdir hem silahsız siyasi iklimin oluşması için gereklidir.
“Silah çözüm değil” sözü, öncelikle Kandil’e, KCK’ya söylenmelidir.
Suriyeleşme felaketinden sakınmanın ve çığırından çıkan “çözüm süreci”ni rayına oturtmanın yolu bellidir: HDP’nin dışlanmaması, ilişkilerin devam etmesi... HDP’nin de kendi iradesine sahip demokratik bir parti haline gelmesi...
Paylaş