Paylaş
Birkaç okuyucudan bu şekilde mesaj aldım. Belki çok önemli değil fakat toplumumuzda yaygın ve ciddi bir düşünme problemini yansıttığı için, bugün köşemi bu soruna ayırıyorum.
Nedir bu sorun: Yeterli bilgilere dayanmayan önyargılarla düşünmek, hele de ak ve kara şablonlarıyla düşünmek.
Bayırbucak Türkmenleri hakkındaki dünkü yazımı yorumlayan bazı okurlarımda da benzer ak-kara şablonunu gördüm. AKP iktidarının bir “Türkmen duyarlığı” olamazmış, ben niye varmış gibi yazıyormuşum?
MODERNLEŞME SÜRECİ
Bizi analitik düşünebilmekten uzak tutan, dolayısıyla bilimin niteliğini kavramamızı da engelleyen en büyük zihniyet sorunumuz budur: Önyargılı ve toptancı genellemelerle düşünmek ve bunu bilgi sanmak!
Yaygın önyargı konularımızdan biri Tanzimat dönemidir. Bu konuda keskin nutuk atanların bilgisi nedir?!
Tanzimat’tan önce Osmanlı devleti nasıl bir gerileme sürecindeydi; eğitim, üretim, kurumlar ne hale gelmişti? Bunu araştırmadan, hele de Avrupa’daki gelişmelerle mukayese etmeden Tanzimat doğru tahlil edilebilir mi?
Öbür yanda, Tanzimat’la başlayan hukuki ve kurumsal modernleşmenin Türkiye’ye kazandırdıkları hakkında bilgi sahibi olmadan, Cumhuriyet’in sıfırdan yola çıktığını söylemek de aynı şekilde yanlış bir önyargıdır. Cumhuriyet’in bütün asli kurumlarının temelinde bir Osmanlı fermanı vardır: Modern ordu, modern eğitim, modern yasaları uygulayan Yargıtay, Danıştay, Sayıştay...
LOZAN RİVAYETLERİ
İsmet Paşa’nın Lozan’da bir de “gizli anlaşma”(!) imzaladığını, ahlakımızı bozmak için orada “kadınların devlet memuru olması, futbolun ülkede yaygınlaştırılması” gibi ihanetleri kabul ettiğini yazanlar oldu bu ülkede!
Daha vahimi, bu lafların hâlâ tedavülde olmasıdır.
Dün resmi Kemalist önyargılar, bugün muhafazakâr önyargılar!
Lozan hakkında çeşitli yönlerde büyük laflar edenler Lozan zabıtlarını, TBMM’deki ve İngiliz parlamentosundaki müzakereleri okudular mı?
Araştıran insanın Lozan’a geneli itibarıyla başarısız demesi mümkün değildir.
Fakat araştırmaya gerek yok, bilgi edinmeden de biliriz!
İşte bu düşünme biçimi yüzünden PISA sınavlarında 40’lı sıralarda dolanıp duruyoruz.
Olguları öğrenerek, analiz ederek anlamak ve düşünmek melekesini geliştirmeyen önyargılı ve ak-kara şabloncusu düşünme biçimiyle, PISA sınavlarında Türkçe bir metni okuma, analiz etme ve ana fikrini anlatma konusunda yeterince başarılı olamıyoruz.
BAĞIMSIZ AYDIN
Artık teknoloji ihraç ederek “gelişmiş ülke” olunabilen bu çağda, işte bu yüzden, milli gelirimiz altı yıldır bir türlü 10.000 doların üstüne çıkamıyor.
Politikacılarımız da maalesef tabanlarını pekiştirmek için önyargıları körüklüyorlar.
Gelişmiş toplumlarda da partilerin sağlam tabanları vardır. Demokratik istikrar için bu gereklidir de...
Fakat gelişmiş toplumlarda geniş ve etkili ‘orta sınıf’ vardır ki bunlar partilere, liderlere bağımlı hareket etmezler.
Bunların sayesinde “demokratik denetim” işler, hukuk üstün tutulur. Partiler de ideolojide keskinleşerek değil, ortadaki bu kesimin desteği için, ılımlı davranışlara yönelerek oy kazanmak isterler.
Bu nitelikteki orta sınıf sosyolojik olarak Türkiye’de yeterince geniş ve etkili değil.
Böyle bir tabloda aydınlara düşen sorumluluk; toplumdaki önyargıları ve siyasi öfkeleri körüklemek yerine bağımsız düşünmeyi, analitik zihniyeti geliştirmeye çalışmaktır.
Kısacası kutuplaşmayı, partizanlığı, militanlığı zihinlerde aşmak.
Paylaş