Paylaş
Finans merkezi olan Londra’daki görüşmeleri daha bir önemli. Hatırlayın, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya Londra’da büyük finans kuruluşları ile görüşmüş, “Merkez Bankası’nın bağımsızlığı” ve “kurallı piyasa ekonomisi” gibi konularda güvence vererek piyasaları sakinleştirmiş, dolar 4.5’li rakamlara inmişti. (30 Mayıs)
Albayrak, Londra’da Maliye Bakanı Philip Hammond ve Devlet Bakanı Alan Duncan’ın ardından dün de “dünyanın en büyük finans kuruluşları”yla görüştü.
Haberlere göre bunlar, “toplamda 15 trilyon dolar büyüklüğünde varlığı yöneten firma başkan ve yöneticileri”dir.
‘RASYONEL DİL’
Albayrak, dış kaynak temini için IMF’den kredi almayı düşünmediklerini, ihtiyaç duyulan dış kaynağı “doğrudan yabancı sermaye yatırımları”yla ve “piyasa kaynaklarından”, yani küresel piyasalarda borçlanarak temin edeceklerini belirtiyor. “Küresel sermaye piyasalarında yer almaya devam edeceğiz” diyor.
Albayrak, çeşitli konuşmalarında ve Reuters’e yaptığı son açıklamada Merkez Bankası’nın bağımsızlığını önemle vurguluyor, idari kararla “faizi indirmek”ten hiç bahsetmiyor, aksine öncelikli hedefin enflasyonla mücadele olduğunu söylüyor.
AK Parti’nin siyasi söyleminde çok yer almayan “rasyonel politikalar” gibi kavramları da vurguluyor. Hatta “kredi derecelendirme kuruluşları”nın olumsuz raporları sorulduğunda, “sübjektif” değerlendirmeler yaptıklarını ama sermaye çevrelerindeki öneminin “gözardı edilemeyeceğini” söylüyor; “Türkiye’ye operasyon çekiyorlar” falan gibi komplo teorilerine başvurmuyor.
Albayrak’ın ekonomik rasyonalizm diliyle çizmeye çalıştığı bu tabloya Ankara’da dört bakandan oluşan “Reform Eylem Grubu”nun AB sürecini canlandırma açıklamasını da eklemek lazım.
EKONOMİLER İÇ İÇE
Ve tabii sormak lazım, hani “Bunlar Haçlı ittifakı” idi? Hani “küresel güçler” Türkiye’ye operasyon çekiyordu? Hani “dış güçler” Türkiye’ye komplolar kuruyordu?
Görüyor musunuz, ekonomik rasyonalizmin gerçekçi ve hesaplı diliyle hamasetin coşkulu fakat hesapsız dili ne kadar farklı?
İşte, derdimizi “15 trilyon dolar”a hükmeden küresel finans çevrelerine anlatmak ve güven tesis etmek istiyoruz.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki herhangi bir ülke ekonomisinin krize girmesi başka bütün ekonomileri olumsuz etkiliyor.
TL’nin büyük değer kaybı yüzünden Türkiye’nin ithalatı azalacak... Bu demektir ki Türkiye’ye ihracat yapan ekonomiler zarar görecektir; başta Avrupa ve Amerika olmak üzere.
HUKUKTA GÜVEN TESİSİ
Albayrak’ın sözleri ekonomik rasyonalizmi yansıtıyor fakat ne kadar kararlı uygulanır, zaman içinde görülecek.
Ayrıca Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’in yıllar içinde iyi zamanlarda-kötü zamanlarda rasyonel ekonomik duruşlarıyla kazandıkları güveni (kredibiliteyi) Albayrak’ın kısa sürede kazanması kolay değildir; daha kararlı duruş gerektirir.
Dahası, onların açıklamalarına daima “hukuk devleti, bağımsız ve tarafsız yargı, özgürlükler, Avrupa Konseyi’nin hukuk normları” gibi kavramlar eşlik ederdi.
21. yüzyılda bu coğrafyada sadece iktisadi rasyonalizm yetmez; mutlaka hukuk düzeninde, kuvvetler ayrılığı ve özgürlükler gibi yüksek normlarda güven tesis etmek zorunludur.
Paylaş