Çözüm nereye?

ÇÖZÜM sürecinin gerekli olduğu ne kadar doğru ise, çok sıkıntılı bir döneme girdiği de o kadar gerçek.

Haberin Devamı

İşte, bütün amacı şiddete son vermek olan süreç, şiddetin artık askerlerimizi şehit ettiği, şehirlerde vandalizm yaptığı bir döneme girmiş bulunuyor! Şiddet konusunda inisiyatif Öcalan’ın elindedir!
Dahası, Kuzey Suriye’de üç kantonda PKK’nın totaliter “Demokratik Özerklik” modelinde bir yönetim kurulmuştur!
PYD tüzüğünün 3. bölümünde PYD’nin siyasi amacının “Rojava adı altında KCK örgütlenmesi” olduğu açıkça belirtilmiştir. Üç kantonda kurulan, KCK modelidir.
Barzani’nin çağrısıyla yapılan toplantının ardından 22 Ekim’de Kürt örgütlerinin açıkladığı “Dohuk Anlaşması”yla bu “KCK yönetimi” teyit edilmiştir.

SURİYE’DEKİ PKK

PKK, Türkiye içinde çözüm sürecinin siyasi tavizlerini alarak bölgede inisiyatifini artırırken, karşılığında sınır dışına çıkmadığı gibi, Türkiye’yi Suriye üzerinden sıkıştırıyor, yurtiçinde de eylemlerini tırmandırıyor.
Suriye’deki gelişmeler üzerinde Türkiye’nin etkili olduğu tek faktör, Özgür Suriye Ordusu’dur fakat gittikçe zayıflamaktadır. Bunu Obama da ifade etti.
PYD ise baştan beri Esad’la işbirliği yaptı. Esad, kendi muhalifleriyle savaşırken, Kuzey Suriye’yi PYD’ye havale etti. Bu Esad’ın Türkiye’ye bir misillemesiydi aynı zamanda. PYD diğer Kürt örgütlerini bastırdı. Türkiye’deki çözüm süreci devam ederken PKK da militanlarının bir kısmını PYD’ye verdi...
Bir de ortaya IŞİD canavarı çıkınca, hem siyaseten Esad’ın eli rahatladı hem PYD, Batı’da canavarla savaşan bir örgüt görüntüsü kazandı!

Haberin Devamı

‘TEK BAŞINA’

Bu tabloda Türkiye, Amerika’ya ve Avrupa’ya söz geçiremediği gibi, kendisini IŞİD ve PYD karşısında IŞİD’e yakın duran bir ülkeymiş gibi görüntü verdi; bu Türkiye’nin Batı’da siyasi etkisini azalttı.
Dış politikamızın daha esnek olması artık zorunludur.
Nitekim, Suriye’de diktatöre karşı, Mısır’da darbeye karşı “tek başına” mücadele ettiğini övünçle açıklayan iktidar, şimdi Suriye ve Irak’taki gelişmeler karşısında yine “tek başına” görünüyor!
Böyle bir konjonktürde içeride şiddetin tırmandırılmasındaki mantık açıktır: Türkiye’yi çözüm sürecinde tek taraflı ve daha büyük tavizlere zorlamak...
Kandil baştan beri Makyavelist davrandı. Sınır dışına çekilmediği gibi, silah faktörünü her zaman gündemde tuttu. Hükümet tarafından “terör örgütünün şehir yapılanması” olarak tanımlanmış olan KCK’nın çözüm sürecinde serbest kalması da örgütün şehir eylemlerindeki inisiyatifini artırdı.
6-7 Ekim barbarlığı gibi eylemler bunun bir örneğidir.

Haberin Devamı

BUNDAN SONRA

Bu tablo, karşı karşıya olduğumuz sorunun büyüklüğünü ve karmaşıklığını gösteriyor. Yeniden silahlara dönülmesi, herkes için felaket olacaktır. Bu sebeple, evet, çözüm süreci devam etmelidir. Fakat, iki hususa dikkat çekmek istiyorum:
- Bazı aydınlarımızın PKK’ya, PYD’ye, Kandil’e, hatta 6-7 Ekim vandalizmine bile ciddi eleştiri yöneltmeden, bunları sırf tepki diye göstermeleri ve sadece hükümeti suçlamaları yanlıştır. PKK silahlı kadrosunu niye çekmemişti? Türkiye’de piknik yapmak için mi?
- Öbür yandan, hükümet bu süreci basiretle, maharetle yürütüyor mu? Daha iyi yürütülemez miydi? Sürecin prensibi doğrudur; silahlı harekete demokratik siyaset kanallarını açarken örgüt de şiddeti kesinlikle bırakır, belirli bir vadede silahlarını teslim eder. Bu prensibin ikinci ayağı, yani örgütün şiddetten çekilmesi şartı, olaylar gösteriyor ki, baştan iyi planlanmamış ya da iyi yürütülememiş.
Süreç yürümeli fakat bundan sonraki yolun ilk şartı şiddete kesinlikle son verilmesi olmalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları