Paylaş
Temennimiz elbette görüşmenin başarılı geçmesi ve Suriye siyasetinde Türkiye ile ABD arasındaki anlaşmazlık konularında çözüm perspektiflerinin geliştirilmesidir.
Bu kritik görüşme beklenirken, Almanya ile “İncirlik krizi”nin patlak vermesi iyi olmadı; üstelik DAİŞ’le ilgili bir konuda!
İncirlik’te DAİŞ’le mücadele için Alman Tornado keşif uçakları ve 260 kadar Alman askeri personeli bulunuyor; 5 ülkenin uçakları ve askerleri var böyle...
Bunları ziyaret etmek isteyen Alman parlamenterlere Ankara’nın izin vermemesi üzerine, Merkel, uçakları ve personeli “Ürdün’e taşımaktan” bahsetti!
Hatta Almanya’nın bir süredir İncirlik yerine başka alternatifleri araştırdığı, Güney Kıbrıs ve Kuveyt’in de düşünüldüğü açıklandı.
“En iyi teklifi Ürdün verdi” diye haberler var.
Ürdün’ün aklı yok mu?
DAİŞ ÇAMURU
Çağımızda kamuoyları, kamuoylarını oluşturan siyaset, medya ve akademya çevreleri son derece önemli. “DAİŞ’le mücadele eden Alman uçakları Ürdün’e taşındı” şeklindeki manşetlerin, haberlerin, yorumların, siyasi demeçlerin nasıl bir Türkiye imajı yaratacağı belli değil mi?
Türkiye üzerine atılmış olan “DAİŞ’i başlangıçta destekledi” çamurunun izlerini silmek için hâlâ uğraşıp duruyoruz.
Putin de uçak krizi sırasında bu suçlamayı defalarca yapmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la yapacağı görüşmenin hemen öncesinde Foreign Policy’de bir yazı çıktı: Başlangıçta Türkiye ABD ile “DAİŞ’e karşı ortak güç oluşturmaya” yanaşmamış, o yüzden de Obama karada savaşacak güç olarak PYD’yi desteklemeye yönelmiş...
Erdoğan haklı olarak bu iddiaya fevkalade sert tepki gösterdi, bunun “Obama yönetiminin iftirası” olduğunu söyledi.
NOKTA KONULMASIN
Trump Obama’dan daha ileri gitti, PYD’ye ağır silahlar veriyor!
Keşke Fırat Kalkanı harekâtını çok daha önce başlatsaydık. Bu sütunda öteden beri savunduğum gibi Suriye politikasını “Esad gitsin”e kilitlemek yerine Batı ile koordineli yürütseydik...
Fakat ne olursa olsun, Türkiye hiçbir zaman DAİŞ’e müsamahalı davranmadı, aksine DAİŞ’in de terör saldırılarına maruz kaldı...
Bugünkü sorun, DAİŞ’e karşı asıl savaşanın PYD olduğu görüşünün çeşitli çevrelere yerleşmiş olmasıdır.
Sadece Batı’da değil, tekrar belirtelim ki Putin de defalarca bunu söylemiş, Türkiye’yi suçlamıştı.
Bu tablo, Erdoğan’ın Trump’la yapacağı görüşmenin hem çok kritik hem zor olacağını gösteriyor. Trump gibi “egosu yüksek” bir lider, bir görüşmede ikna edilmiş gibi görünmekten de sakınabilir.
Erdoğan-Trump görüşmesinde “nokta” konulmaması, müzakereye açık, dolayısıyla Türkiye’nin zaman kazanacağı bir sürecin açılması sağlanabilirse bu da başarı sayılmalıdır.
UZUN VADEDE
Kazanılan böyle bir zaman içinde Türkiye imajını ve ilişkilerini geliştirerek daha iyi sonuçlar almaya çalışmalıdır.
Bütün Batı’yı karşımıza alarak, NATO’yu İncirlik’ten kovarak, Avrupa’da diyalog kurabileceğimiz liderlerin başında gelen Merkel’le çatışarak Türkiye Suriye’de güçlenmez, aksine zaafa uğrar.
Rusya ile ilişkilerimiz çok iyi olmalı ama sırtımızı Rusya’ya dayayamayız. Bu konularda Türkiye’yi resmen ilk suçlayan Putin olmuştu, üstelik PKK’yı bile terör örgütü saymıyor.
Siyasi kanaatimiz ne olursa olsun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugünkü görüşmesinin başarılı geçmesini dilemeliyiz.
Sorun çok karmaşık ve ayrıntılıdır. Bazı konuların askerler veya diplomatlar arasında yapılacak görüşmelere bırakılması bile gerekebilir.
Uzun vadede asıl yapılacak şey, Türkiye’nin dünyadaki imajını düzeltmesidir, kamu diplomasisini geliştirmesidir...
Paylaş