Partilerin öncelikleri nelerdir diye baktığımızda iktidar blokunda MHP’nin güvenlik ve terörle mücadeleye, AK Parti’nin ise yine güvenlik ve terörle mücadeleye ve aynı zamanda ekonomik faktörlere öncelik verdiği görülüyor.
Muhalefet partilerinin açıklamalarında ise terörle mücadeleye destekle birlikte hukuk devleti, adalet gibi vurgular dikkat çekiyor.
AK PARTİ VE MHP
MHP Lideri Bahçeli erken seçim açıklamasında büyük tehlikelerin olduğunu söyleyerek “Türkiye’nin 3 Kasım 2019’a kadar dayanması kolay değildir” demişti.
Bu hayati meseleye nasıl bakmalıyız?
Dün Merkez Bankası faizi birazcık yükseltti, dövizde birazcık gerileme oldu.
Faizle döviz arasındaki etkileşimi görüyor musunuz: Ekonomisinde teknoloji kullanımı yetersiz olan bizim gibi ülkelerde cari açık yani döviz ihtiyacı büyük oluyor, siz faizi emirle düşük tutarsanız döviz daha bir fırlıyor!
Faizi biraz yükseltip Türk Lirası’nın getirisini arttırırsanız, döviz geriliyor. Bu, bizim hâlâ kıramadığımız bir zincirdir ve üç yüz yıllık ekonomi tarihimizin özetidir.
MHP o zaman Erdoğan’a şiddetle, hatta çok ağır suçlamalarla karşı çıkıyordu.
7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti oylarının yüzde 41’e düşmesi, kabaca 10 puanlık bir “akışkanlığı” gösterir. Fakat beş ay sonra 1 Kasım seçimlerinde, yine MHP muhalif tarafta olduğu halde, AK Parti’nin oyları yüzde 49.48’e çıkarak bütün kayıplarını telafi etti.
Bu, kayganlığı çok düşük, sadakati çok yüksek bir oy tabanı olduğunu gösteriyor.
Hareket, 1918 sonlarından itibaren “kongreler”le başladı, “heyeti temsiliye” ile gelişti, Meclis’le asli yapısına ulaştı.
Meşrutiyet’in yarattığı kongre, temsil, seçim gibi demokratik kavramlar, Milli Mücadele’nın tabanını oluşturdu.
Sivas Kongresi sırasında Osmanlı Mebusan Meclisi’nden ayrı bir meclis açma konusu tartışıldı, uygun bulunmadı. “Müdafaa-i Hukuk” grubunun Osmanlı Meclisi için yapılacak seçimlere girmesine karar verildi.
İstanbul’daki Mebusan Meclisi’nde Mustafa Kemal Erzurum, Rauf Orbay Sivas milletvekilidir.
Mustafa Kemal İngilizler tarafından tutuklanacağı için İstanbul’a gitmedi. Osmanlı Meclisi’nde vatanseverler “Felah-ı Vatan” grubunu kurdular, “Misak-ı Milli”yi yayımladılar.
TARİHİ AN GELMİŞTİ
İngiliz ve diğer İtilaf orduları 16 Mart 1920 günü İstanbul’u işgal ettiler. Daha önce de İstanbul’a asker çıkarmışlardı fakat 16 Mart’taki hukuki anlamda da işgaldir; yönetime de el koymuşlardır.
Meclis’i basıp Rauf Bey başta olmak üzere milletvekillerini tutuklamaya başladılar.
Daha kanuni ve daha saygın bir karar olurdu. Çünkü İYİ Parti seçimlere girmenin şartlarını gerçekleştirmişti:
- İllerin en az yarısında, oy verme gününden en az altı ay evvel belirli oranda teşkilat kurmuştu...
- Yine altı ay evvel kurucular büyük kongresini yapmıştı.
Evet il ve ilçe kongrelerini tamamlamaya vakit bulamamıştı ama bu seçimlere girmeye engel değildi.
Nitekim Emine Ülker Tarhan’ın Büyük Anadolu Partisi (BAP) 14 Aralık 2014’te kurulmuş, kurucular kongresini yapmış ve hiçbir il ve ilçe kongresini yapmadan, sadece atanmış teşkilatlarla ve YSK kararıyla 7 Haziran 2015 seçimlerine girmişti.
BAP’ı seçimlere sokup da hukuki ve siyasi durumu daha kuvvetli olan İYİ Parti’yi seçimlere sokmamak düşünülemezdi.
YSK’nın bu konuda tereddütler geçirmiş olması üzücüdür.
SEÇİMLERE GİRME HAKKI
İki taraf arasında tarihten gelen bir soğukluğun olduğu sır değil.
Bu ziyaret hem dindarlığın siyasi bir ‘arka bahçe’ gibi görülmekten çıkarak siyaset karşısında bağımsızlaşması yönünde önemli bir adımdır... Hem de CHP geleneğindeki otoriter laiklik anlayışının yerine özgürlükçü bir anlayışın gelişmesi açısından önemlidir.
DOKUZ SENE ÖNCE
Evvela CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımı yeni değildir. 2009’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne başkan adayı olduğunda CNN Türk’te kendisiyle mülakat yapmıştım. Varoşlardan ve yeni ilçelerden CHP’nin niye oy alamadığını sorduğumda, bu kitlelerle CHP arasında kültürel bir duvar olduğunu söyleyerek şöyle konuşmuştu:
“Bizim önce inançlarıyla, siyasal düşünceleriyle insanı olduğu gibi kabul etmemiz lazım... Onun inançları kendisine aittir ve saygı duyulur elbette. Artık bizim 21. yüzyılda kılık kıyafetti, inançtı bunları normal siyasal yaşamdaki tartışmaların dışına çıkarmamız lazım.” (6 Mart 2009)
Kılıçdaroğlu’nun dokuz yıl önceki bu sözleriyle lider olarak partisinde geliştirmeye çalıştığı açılım, aslında merhum Ecevit’in ‘ortanın solu’ hareketi dönemindeki çabasına benziyor. Ecevit’in 1970 basımlı ‘Atatürk ve Devrimcilik’ adlı kitabının temel tezlerinden biri budur.
Kılıçdaroğlu’nun imam hatip öğrencilerine yaklaşımı bunun bir örneğidir.
CHP’NİN ADAYI?
Bunlar çok ama çok önemli ama o kadar etkili değil, etkisi sınırlı.
Çünkü kutuplaşma çok geniş seçmen kitlelerini yerlerine adeta perçinlemiştir. Prof. Tanju Tosun’a göre, seçmenlerin ortalama sadece yüzde 10 kadar bir bölümü parti tercihini değiştirebilmektedir.
Bunun da 6 veya 7’si sağ partiler arasında oy değiştiriyor.
Oyu en kaygan parti MHP’dir, nitekim ittifak yasasıyla kendisi için barajı kaldırttı.
SAĞDAKİ DURUM
Kutuplaşma maalesef yelpazeyi fazla katılaştırmıştır ama yine de 50 milyon seçmenden kabaca 5 milyonu oy değiştirebiliyor. Bunun kabaca 3.5 milyonu sağ partiler arasında dolaşıyor.
Araştırmacı İbrahim Uslu’nun “beyaz sağ seçmen” kavramı bu olguyla örtüşüyor. Yüzde 10 civarındaki “beyaz sağ” seçmen eğitimli ve kentlidir. Demokrasi ve hukuk onlar için ideolojiden önemlidir. AK Parti ve MHP oylarının toplamı yüzde 60 olduğu halde, referandumda “hayır” diyerek 49-51 sonucunu onlar sağladı.
Bu yapısal tablo CHP’nin genişlemesinin niye zor olduğunu da ortaya koyuyor. Onun için CHP ideoloji yerine kuvvetler ayrılığı, hukuk gibi kavramları öne çıkarmaya çalışıyor.
Bu takvimin ilk dikkat çeken tarafı, İYİ Parti’nin seçimlere girmesinin engellenmek istenmesidir.
İttifak yasasını iki partinin çıkarına göre düzenleyen iktidar bloku, şimdi iki partinin en avantajlı olacağı günde seçim yapacak.
Seçim günü olarak sürekli 2019 yılının 3 Kasım’ını gösterirken birdenbire 66 gün sonrasına seçim koymak son derece hesabi bir tavırdır. Muhalefetin yeterince hazırlanmasına imkân bırakmadan seçim yapılmak istendiği açıktır.
Bu, sonraki yerel seçimlerde de iktidarı avantajlı hale getirecektir.