Paylaş
Elbette ben turizm uzmanı değilim, soruna başka bir açıdan bakacağım.
Zaten turizm reklamlarını falan artırarak çözülecek bir sorun değil. Ancak “başka açıdan” yani paralı turist beklediğimiz toplumdaki imajımız açısından bakarak bir çözüm üretilebilir.
TURİST ÇOK AMA
Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Oya Narin, arkadaşımız Burak Coşan’a diyor ki:
“Turizmde 2016 dip noktasıydı. 2017’de ise bir büyüme varmış gibi görünüyor. Ancak gelirlerde büyük düşüş yaşanıyor. Bunu sene sonunda çok daha fazla hissedeceğiz... Geçen yıla gelecek 2 yıl da dahil edilince turizmde 30 milyar dolarlık kayıp bekleniyor!”
Oya Narin durumu düzeltmek için plan hazırladıklarını, hükümete sunacaklarını söylüyor.
Mutlaka yararlı olacaktır ama sadece “plan” meselesi mi?
Sadece turizmi değil, dış politikada verimliliğimizi artırmak için de Türkiye’nin dış dünyadaki algılanma tarzını gözden geçirmemiz ve iyileştirmemiz şarttır.
Ama peşinen “Haçlı zihniyeti, Türkiye’nin kalkınmasını içlerine sindiremiyorlar” diyorsak yapacak bir şey yoktur; sözün bittiği yerdir.
İYİ EĞİTİMLİ VE PARALI
Dün araştırdım, çok kötü bir yıl olan 2016’da Türkiye’ye gelen bir turist ortalama 602 dolar harcamış. Ama yurtdışına turizm amaçlı giden Türkler ortalama 973 dolar harcamış!
Neden acaba?
Yurtdışına gidip iyi para harcayan Türkler kimlerdir? Eğitim ve gelir düzeyi yüksek olanlar... Yurtdışına gittiklerinde değişik şehirlere, müzelere, tiyatrolara, konserlere gidiyorlar, orijinal restorasyonlar arıyorlar... Bol para harcattıran Disneyland gibi yerlerin müdavimi oluyorlar.
Türkiye’ye gelen turistler ise “deniz, kum, ucuz otel ve yiyecek” öncelikli kesimlerdir; fazla para bırakmıyorlar.
Bizim Batı’dan da Doğu’dan da
iyi paralı, iyi eğitimli turist çekmemiz için “daha çok reklam”ın etkisi elbette olur, ama daha önemlisi dünyanın “iyi eğitimli ve iyi paralı” kesimlerinde Türkiye imajının iyi olmasıdır.
BAKANLIKTAN RİCA EDİYORUM
İyi eğitimli, iyi gelirli turistin kültürel ve entelektüel merakları daha yüksek ve çeşitlidir. Daha çok gazete ve kitap okur. Maddi konfor kadar onlar için ‘kavramlar’ da çok önemlidir.
Terör ve darbe belalarının olumsuz etkileri bellidir. Ama her ülkede terör olabildiği gibi bizim yöneticilerimizin iç politikada Türkiye’yi “OHAL’siz yönetilemez ülke” olarak takdim etmeleri, bu olumsuz etkiyi daha da artırmıyor mu?
Onun için iş dünyası haklı olarak “OHAL kalksın” diyor.
Bu hükümet, OHAL ilanından önce terörle mücadele edemiyor muydu, ediyordu elbette?
Üstelik OHAL’in siyasi baskı için kullanıldığı yolundaki haberler de az değil. Politikacıların iç politikada “tehlike büyük” duygusu yaratmak için profesyonel gazetecileri bile terörist ilan etmesi... Eserleriyle ve çalışmalarıyla tanınan akademisyenleri üniversiteden atması, yurtdışı yasakları konulması nasıl bir imaj yaratıyor?
Ya Türkiye’nin “çok tehlikeli” olduğu ya da iktidarın “otoriter” olduğu...
İkisi de Türkiye’nin hem imajını hem yüksek turizm beklentilerini olumsuz etkiliyor, çekingenlik yaratıyor.
Akademik hayatımızdaki içe kapanma eğilimi bunun çok belirgin bir göstergesidir.
Turizm Bakanlığı’ndan rica ediyorum:
Türkiye’de yapılan ve 2017 için planlanmış “uluslararası bilimsel kongre” sayısı, yıllara göre nedir?
Paylaş