KÜRT sorununda yeniden silahların konuşulacağı bir sürece girilmekte olduğu tespitini 12 Haziran seçimleri öncesinden beri yapıp duranlardanım.
Önceki gün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Devlet içinde devlete, paralel devlete müsaade etmeyiz” demesi beni tam iki ay geriye götürdü. Bu sözlere yabancı değildim; çünkü Erdoğan’ın önemli bir kurmayı ile 2 ay önceki sohbetimde kelimesi kelimesine aynı sözleri duymuştum. Bir gün sonra 8 Ağustos’ta, o sözlere atfen, ne yapacağını belirlemiş bir Erdoğan görüntüsü oluştuğunu, kapalı kapılar ardında, “Devlet böyle yönetilmez, böyle gitmez” dediğini yazmıştım. Aynı Erdoğan ondan 3-4 gün önce de, “Ne yapılacağını zaman gelince herkes görecek” demiş, yeni komuta kademesini, koltuklarına oturmadan önce Başbakanlık’ta toplayıp terörle ilgili önemli kararlar almıştı.
KADRO TAHKİMATI TAMAM
Başbakanlık’taki o toplantının perde arkasını da 8 Ağustos’taki yazımda aktarmış, kararlardan birinin de, “Teröre hızlı ve etkili karşılık. Öyle bir karşılık olacak ki örgüt eylem yapamayacak” olduğunu aktarmıştım. O yazıda yeni Genelkurmay Başkanı ile Jandarma Genel Komutanı’nın da Kürt sorununda ‘şahin bakışa’ sahip olduklarını, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in de aynı çizgide yer aldığını savunmuştum. (Terörden sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay belki o çizginin dışında tutulabilir, ama beklentilerin aksine Atalay zaten süreçte etkili isim olamadı.) Şimdi de, dikkatlerden kaçmış olabilir, bölgeye gönderilen yeni il emniyet müdürlerinin ‘milliyetçi-muhafazakâr’ kimlikleri ile öne çıkan, Erdoğan’la doğrudan temas kurabilen isimler olduğu bilgileri alıyorum. Polis özel harekât birliklerinin terörle mücadelede daha etkin kullanılmasının ardından gelen bu atama rüzgârını da ‘şahin bakış’ çizgisinde görmeli. Cumhurbaşkanı Gül’ün, “İyi şeyler olacak” demesinden 2 yıl, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Demokratik Toplum Kongresi toplantılarını ‘Çay kahve içip dağılıyorlar’ diye küçümsemesinden 2 ay sonra gelinen nokta bu. Aslında bu kırılma Habur’da yaşanmıştı, ama seçim terörsüz atlatılsın diye, PKK ile doğrudan görüşmeler dahil her yol denenerek zaman kazanıldı.
ARTIK YENİ KIRILMA YAŞANMAZ GİBİ
Zaman zaman bölgeye gidip gelen biri olarak aynı fikirde değilim ama, beğensem de beğenmesem de, KCK operasyonlarını uzantısı kabul ettiğim ‘şahin bakışı’ da bir politika olarak görüyorum, yeter ki zikzak olmasın. Çünkü bugüne gelinmesinin en önemli nedeni karşılıklı zikzaklardır. Madem bu noktaya dönülecekti, 9 yıldır asker niye geri çekildi de şimdi daha güçlü bir şekilde operasyonlara yollanıyor, diye sormamın anlamı da yok. Sorunun çözümü bölgedeki fotoğrafı doğru görebilmek; yani terörle mücadelenin yanına etkili bir ‘halkla örgüt arasına duvar örme politikası’ koyabilmektir. Yeni anayasa yapım süreci nasıl bir seyir izleyecek göreceğiz, ama daha uzun süreli ve daha güçlü bir başka mücadelenin altını ısrarla çizmek isterim. Gençlerle kadınlar PKK’ya çok yakın, bunun altında ‘genç’ ve ‘kadın’ olarak kazandıkları yeni kimlik yatıyor (Dikkat; Kürt kimliği dışında bir şey bu). En çok da bu dayanışma nedeniyle yeni terör politikasının ülkeyi nereye götüreceğini iyi tartmak gerekiyor, ama bu kez ‘donanım çok güçlü, kararlılık kesin’ görüntüsü var ve ‘Bu görüntü PKK’yı geriletecek’ inancı çok yüksek. Umalım, bugün bir kez daha büyük saygıyla andığımız Atatürk’ün ‘çağdaş uygarlık’ hedefi önündeki en büyük engel olan sorun en az hasarla çözülür.