Paylaş
AYM’de, halef-selef Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın atadığı isimlerin, seçilen Zühtü Arslan için blok oy kullandığı anlaşılıyor.
Üye sayısı artırılarak yeniden dizayn edilen Yargıtay’da da aynı şey gerçekleşti; hükümet destekli bilinen Yargıda Birlik üyeleri blok tercih yaptı.
Bu tabloya rağmen yargının yeni tepe kadrolarının, illa hükümet paralelinde yürüyeceğini savunmak önyargı ifadesi olur.
Hele bir de, dün Bülent Arınç’ın, ‘Rabbim verdikçe veriyor’ dediği yargı insanları ile sonradan kanlı bıçaklı olunmuşsa biraz beklemeli; önce, halkın seçimde ne diyeceğini görmeli.
GELEN DE GİDEN DE ALARM VERDİ
Eğer AKP iktidarı sürerse o zaman şunu söylemek önyargı olmaz: “Yargı, iktidarın hoşuna giden kararlara imza atarsa bugünlerde yaşanan sert kapışmanın esamisi okunmaz. Ancak hoşa gitmeyen kararlar çıkarsa, Başbakan Davutoğlu’nun dünkü, ‘AYM ve Yargıtay başkanlıklarına iki saygın yargı insanı seçildi’ sözünü bir daha hiç duymayabiliriz. Çünkü AKP döneminin tecrübesi bunu gösteriyor.”
Bunu da geçelim; ama seçilen ve gidenlerin sergilediği tablo tam bir vahamet.
Hepsi de ‘güçler ayrılığı’ ilkesine vurgu yaptı; yargıya güvenin çok sarsıldığını, tarafsızlığının ciddi sorun olduğunu, hukuk devleti ve hukuk güvenliğinin darbe yediğini söylediler.
Adında ‘Adalet’ olan bir partinin iktidarının 13. yılında edilen bu sözler çok sarsıcı; çünkü hukuk ve adalet yoksa, ekmek de özgürlük de yok demektir. Maalesef ülkemizde, yargı kararlarını uygulamamak, Anayasa ihlalleri, yargı insanları ile onların kararlarını meydan meydan eleştirmek sıradanlaştı.
AYM kararları için dahi, “Güçleri yetiyorsa gelsin durdursunlar” denen bir ülkede, yargının tepesine kim gelirse gelsin sorun sürüyor demektir.
Çünkü iktidar artık, hak ve özgürlüklerin önünü açan, hukuka özgürlükçü ve evrensel değerlere sadık kalarak bakan yargı kararlarından hiç hoşlanmıyor.
Bu kararları ‘Rabbim verdikçe veriyor’ denenler alsa da tavır değişmiyor
DERSLİK UYARILAR
İktidar bir yana, yargı insanlarında da sorun var.
Örneğin; hükümetle paralel yüründüğü günlerde Yargıtay Başkanı seçilen Ali Alkan, o gün buna yol vermeseydi dünkü şu sözleri çok anlamlı olurdu:
“Yargıya olan güvenin azalmasında önemli nedenlerden biri de yargı çalışanlarının etik kurallara uygun davranmamasıdır.”
Etik ilkeleri, temel yargı kurallarını dahi yok eden birçok karar ve uygulamaya imza atan yargı insanlarının varlığı, bugün Alkan’ı haklı kılıyor olabilir; ama kusura bakmasınlar sorumluluk kendilerinde de. O nedenle yeni seçilenler de yaşananlardan ders çıkarmalı.
Yıllarca hükümetin alkışladığı pek çok karara imza atmış Haşim Kılıç da dün veda ederken, ülkedeki büyük nefret atmosferine dikkat çekti.
Bu kahredici atmosfer epeydir var; çözümüne en büyük katkıyı da ‘hak ve özgürlük’ diyen, düşünce/vicdan/medya özgürlüğünü savunan yargı yapardı. Oysa yargı, tersi yönde bazı kararlara da imza attı.
Bundan sonra böyle olmaz diye ummak istesek de ‘Yürütmeyle uyumlu yargı çizgisi izleyeceğiz’ diyenlerin varlığı kaygı nedeni.
Örneğin, AYM’den son dönemdeki özgürlükçü kararların çıkmaya devam edip etmeyeceği çok yaşamsal bir konu.
Paylaş