SEÇİM öncesi, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın çalışmalarını izlemek için Hakkari’ye gitmek üzere Van’dan yola çıktım.
Van çıkışında, Hakkari yoluna girmeden hemen önce, bir otomobilin karşı yönden aşırı hızlı ve bütün trafik kurallarını altüst ederek yol aldığını görünce, “Ne yapıyor bu adam Allah aşkına” dedim. Kiralık aracın Vanlı sürücüsü, “Abi, sigara kaçakçısı, bak şimdi en az bir tane daha çıkar” dedi demedi, ikinci bir otomobil aynı şekilde geçti gitti. PKK’lı sanılarak bombalanıp öldürülen 35 köylünün haberini alınca Van’da gördüğüm bu manzarayı da anımsadım. Sınır kentlerinde herkesin kanıksadığı, polisin de bildiği bu kaçakçılığın, dünyada büyüme rekoru kıran, ekonomisi en sağlam görülen bir ülkede yaşanıyor olması hem ilginç hem de kara mizah örneği sayılsa gerek.
GÖSTERİLENLE OLANLAR
Kaç gündür PKK’nın sigara kaçakçılığından nasıl nemalandığı söylenip duruyor; ama bunun basit bir ekonomik önlemi olduğuna pek girilmiyor. En basit iktisat kuralı; fiyat arz talep dengesi dışına çıkınca sonuç, sadece sigarada değil her ürün için kendisini bu yolla gösteriyor. Gerçekten ilginç bir ülke olduk. Org. Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanı olması ardından hükümetle uyumlu çalışan TSK’nın, PKK karşısında ne kadar başarılı sonuçlar aldığını söyleyen, bu başarıda ‘Özel Polis Kuvvetlerinin’ katkısına anlamlı atıf yapanların, Uludere’de yaşanan vahim ve sonucu çok pahalı olacak hata ardından sessizlik içine bürünmesine pek şaşmamalı. Çünkü bu ülkede, işine yaradığı sürece ‘iyi olan’ her şeyi sonsuz pervasızlıkla üstlenip, ‘kötüyü’ başkasına yüklemede çok mahir güçler var artık. Ancak kim ne derse desin, her alanda görünen bu tablo ilelebet sürdürülemez. Bir yandan ‘ileri demokrasi’ deniyor, diğer yandan tuvaller, şiirler, kitaplar, sözler suç unsuru kabul ediliyor; en yetkili ağızlar böyle buyuruyor. O nedenle insanlar birbirlerine, “Aman yönetenlerle ilgili dikkatli konuşun, suç örgütü üyesi yapılabilirsiniz” diye mail’ler atmak zorunda kalıyor. Bir yandan ‘Güçlü muhalefet yok’ diye dert yanılıyor, diğer yandan muhalefete kendisini ifade edeceği tüm kanallar tıkanıyor, yetmezmiş gibi onlara TBMM kürsüsünü de kapatacak içtüzük değişikliğine gidiliyor.
REKTÖR DE BUNU SÖYLERSE
Bize gösterilenle olanlar arasındaki tezatları anlatacak daha pek çok örnek verilebilir; ama 2012 için umutlar beslemek daha güzel bir şey. Bunun için de toplumu bölen, ayrıştıran tüm söylem/eylem/uygulamalardan bir an önce vazgeçmeli; ‘öç alma duygusu yaratan’ tüm davaları bir an önce sonuca ulaştırmak için samimi ve yoğun bir çabanın içine girmeli. Daha dün gazetelerde yer aldı; din konusundaki hassasiyeti şüphe götürmez Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün atadığı bir rektör/gazeteci/aydın, Şiileri, Şiiliği çok aşağılayan ifadeleri, üstelik Şii vatandaşların da vergisiyle ayakta duran TRT’de ifade ediyor, iktidar çevrelerinin pek tepkisini çekmiyor. Bu sessizlik KCK, Ergenekon, belediyeler, şike, Balyoz, Odatv gibi operasyonlardaki hukuk ve insan hakları ihlallerinde de yaşanıyor. Buna son vermeli ve Türkiye, yeni yılda, bütün kurumlarla uyumlu çalışır hale gelmiş, yüzde 50 oy almanın güveniyle daha hoşgörülü davranabilen, tüm korku algılarını silen bir iktidar dönemine adım atabilmeli. Örneğin; önceki denemelerde milletvekili ölümüne neden olmuş içtüzük değişikliğinden vazgeçerek işe başlanabilir; aksi halde, şimdilik bardakların parçalandığı TBMM’de, Tayland’dakine benzer tablolarla sık sık karşılaşılabilir. “Bu döneme kötü başladık” demiş olan Cemil Çiçek’e özellikle duyurulur.