ÖNCE, 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı’ndaki ‘soğuk hava’ haber oldu.
Ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Açılış törenlerine gelin, diye davet ediyoruz; gelmiyorlar. Bunu anlamak mümkün değil’ dedi.
Her iki haber yeni olsa da bu haberlerin öznesini oluşturan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le Başbakan Erdoğan’ın arasındaki soğukluk yeni değil.
Konu, duygularını gizleyemeyen iki kişinin ilişkisi olunca, en küçük anlaşmazlık sorunu daha karmaşık ve gergin hale de getirebiliyor.
Ayrıca Sezer, seleflerinin aksine, mücadelesini konuşarak değil imzasıyla yapan, zor ilişki kurulan biri; Erdoğan ise hemen samimiyet kurmak isteyen, konuşmayı seven, eleştirirken kırıcı da olabilen bir lider.
ERDOĞAN KUŞKUYU DAĞITAMADI
Bu ilişkiyi sürekli gözlem altında tutmaya çalışan biri olarak, soğukluğun temelinde ilk günden beri güven sorununun yattığını ifade edebilirim.
Hiç kuşku yok; güven sorununun kaynağı, eskinin Siyasal İslamcısı Erdoğan’ın, aradan geçen üç yıla rağmen değiştiği konusunda, laik devlet ilkelerine sıkı sıkıya inanan Sezer’i ikna edememiş olmasıdır.
Evet, iyi biliyorum; Başbakan Erdoğan,Sezer’i defalarca açılış ve temel atma törenlerine davet etti; ama her seferinde, ‘Gelemeyeceğim’ yanıtı aldı.
Bu nedenle ki zorunlu durumlar haricinde üç yıldır Türkiye, Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ı böylesi hiçbir etkinlikte bir arada göremedi.
Peki, bu törenlere katılmayarak, AKP’ye ve Erdoğan’a mesafeli olduğunu ortaya koyan Sezer’i, bu kararı almaya iten nedenler neler?
Sadece çok önemli bir kaçını sıralamakla yetinelim.
EDEP DIŞILIK SEZER’E MÜBAH MI
Sezer, altında Erdoğan’ın imzası bulunan bazı bürokrat atamalarını, 1- laikliğe karşı, 2- kıdem ve liyakati uygun değil, gerekçeleriyle imzalamadı.
Erdoğan’ı, hiç kıyısından köşesinden dolanmadan, kendi mizacına uygun olarak doğrudan ‘Atadıklarınızın arkadaşlarınız olmasına karşı değilim; ama kriterlere uygun isimler getirin’ diye uyarmayı da ihmal etmedi.
Ayrıca Sezer, AKP kadrolarının büyük çoğunlukla Milli Görüş çevreleri ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden çıkmasını onaylamıyor.
Ancak Erdoğan, Köşk’te, büyük bir saygı ve ciddiyetle dinlediği Sezer’in uyarılarına, bürokratları vekaleten görevde tutmayla karşılık verdi.
Bazı bakanların tek kararnamesini bile çevirmiş, çok sayıda Refahyol dönemi bürokratına asalet onayı vermiş olan Sezer, geri çevirdiği kararnameler nedeniyle hükümetin, ‘Bizi engelliyor’ havası yaratmasından rahatsız.
Kendisine yönelik eleştirileri çoğu zaman, ‘Edep dışı, bir Başbakan’a böyle denir mi?’ diye sert şekilde karşılayan Erdoğan’ın, AKP ve AKP’ye yakın bazı medya organlarında Sezer’e hakaret içeren eleştiriler karşısında sessizliği de gözden kaçmıyor.
Sezer, Erdoğan’ın devlet anlayışı ile de mutabık değil.
Bu çerçevede Sezer, en çok Erdoğan’ın dış temas tutanaklarının kendisine gelmemesinden yakınıyor.
Sonuçta, ‘The İmam’ karakterine atıfla, ‘The Tayyip’ afişleri ile karşılanmaya devam edildikçe, dini sembolleri öne çıkardıkça Erdoğan’ın Sezer’le ilişkisinin normalleşmesini beklemek iyimserlik olur.
Öte yandan, bizce Erdoğan, Sezer’i dışarı çıkarma uğraşından vazgeçmeli; çünkü birlikte oldukları her zemin bir kriz alameti olabilir.