Paylaş
Aynı akşam 23 Nisan resepsiyonunda karşılaştığım, hükümet ile TBMM ilişkilerinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’dan o yazıma, “AK Parti açısından yazdıklarınıza katılmıyorum” eleştirisi geldi.
Bunun üzerine, önceki gün makamında konuyla ilgili sohbet olanağı buldum.
Uzun dönem grup başkanvekilliği yapmış olan Bozdağ, TBMM’deki tablonun özellikle CHP’nin yeni dönemdeki tutumundan kaynaklandığını söyledi.
CHP’de üslup çok sert, otorite ise çok zayıf olduğu için orkestra şefliğinin boş kaldığına inanan Bozdağ, “O nedenle milletvekilleri öne çıkmaya çalışıyor, kendilerine oynuyor. Meclis’i bir hafta izleyin bunu anlarsınız” dedi.
MUHALEFET GÜNDEM OLUŞTURAMAYINCA
Bozdağ’a göre, tutuklu milletvekilleri konusunda tek yükümlülükleri yok ve imzalanan protokolde bu amaçlı bir ima dahi bulunmuyor; gerekçesi de şöyle:
“CHP ile o protokol, gelip yemin etmeleri için imzalandı. O protokol üzerinden milleti aldatan CHP’dir. ‘Milli iradeye karşı teşebbüsleri nedeniyle o isimler aday olamaz’ dedik. Sabih Kanadoğlu dahi, ‘Tutukluluk devam eder’ dedi. Anayasa’nın 83’üncü maddesi açık ve CHP bile bile bunu yaptı.”
YSK’nın halen tutuklu olan BDP’li milletvekillerinin adaylığını veto etmesine ise ‘YSK’nın farklı kararları’ temelinde karşı çıktıklarını anlatan Bozdağ, sorunu yaratanların kendileri olmadığını tekrarladı.
Tabii bu sözüne söylenecek laf yok; ancak çözüm iktidar çoğunluğunun elinde.
Bu noktada Bozdağ umut vermemeye devam etti; “Hele CHP, MHP, BDP arasında bir mutabakat sağlansın. Konuşsunlar, ortaya bir şey çıkarsa bakarız” diye özetlenebilecek AKP’nin genel tavrını sürdürdü.
Siyasetteki sorunu muhalefetin gündem oluşturamamasına bağlayan Bozdağ, TBMM’deki sert üslup konusunda da CHP’yi eleştirmekle yetindi. Örneğin, Başbakan Erdoğan’ın üslubunda sorun görmeyen, “Onda hakaret yok. İsterseniz Kılıçdaroğlu’nun konuşmaları ile yan yana koyun” diyen Bozdağ, Kılıçdaroğlu hakkındaki ‘hakaret’ iddialı fezlekelere de atıf yaptı.
BAŞBAKAN’DA HAKARET YOK
TBMM İçtüzüğü ve 4+4+4 teklifleri görüşülürken çıkan kavgalarda yine CHP’yi suçlayan Bozdağ, “CHP’nin dediğine ‘evet’ dersek uzlaşma, ‘hayır’ dersek çatışmacı olacağız! Meclis böyle çalışamaz. Her konuda uzlaşma yolu arıyoruz; ama Meclis’in çalışma tarzı belli, İçtüzük ortada” dedi.
8 yıllık zorunlu eğitimle ilgili yasanın komisyonlarda, 4+4+4’ten çok daha uzun süre görüşüldüğü yönündeki sözlerim de Bozdağ’ın görüşünü değiştirmedi; ‘Meclis’i çalıştırmak zorundayız’ tezini yinelemekle yetindi.
Başbakan Erdoğan da dahil liderlerin kullandığı sert sözcükleri içeren yazılar yazdığımı anımsatıp, görüşmemizden birkaç saat önce yapılan grup toplantılarında da aynı tavrın sürdürüldüğünü belirttim.
Bozdağ, o yazılarıma bakacağını söylemekle beraber, Erdoğan’ın o günkü konuşmasında da üslubun kırıcı olmadığını savunmayı sürdürdü.
“Peki, konuşmaya bakıp, bazı sözcükleri yine köşeme taşıyacağım” dedim.
Bozdağ da, “Tamam” dediği için Erdoğan’dan çok kısa özet yapıyorum:
Adını hiç anmadığı Süleyman Demirel’e: “Şapkasını alıp giden zat.”
CHP’ye: “Genlerine işlemiş darbe severlik”, “Gaflet ve delalet içinde”.
Kılıçdaroğlu’na: “Hastalıklı bir ruh halinden başka bir şey değil”, “Suriye’deki Baas rejimiyle benzer kafayı taşıyan”, “Yüzsüzlük, pişkinlik”, “Edep dışı bir üslup”, “Bu ülkede ayrımcılığın tarafı olmadığını ortaya koy; ama ne dersen de bu konuda yerin belli, yurdun belli; her şeyinle ortadasın. Bunu zaten bütün tavırlarınla ortaya koyuyorsun. Ama bunu söylemek bana düşmez.” (Özellikle bu son alıntıdaki anlatılmak istenen ne; karar sizin.)
Paylaş