BAŞBAKAN Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’le 28 Şubat sürecini konuştuk.
Şahin’e önce, "AKP’yi 28 Şubat yarattı" görüşünü sordum.
Yanıtı, "Bunu savunanlar, zorlama yöntem ve yönlendirmeler yapılır, görev ve sınırları Anayasa’da çizili kurum ve kişiler bu sınırları aşarsa, halkın buna prim vermediğini, bu yöntemlerin ters teptiğini söylüyorlarsa katılırım" oldu.
Şahin, o süreçte en çok yargının siyasallaşmasından yakındı.
"Bir general, arkasında oturan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na, RP davasını kastederek, ’Hálá o davayı açmadınız mı?’ diye baskı yaptı. Demokratik bir ülkede savcının cevabı, ’Bu benim yetkimde, kimse bana talimat veremez’ olurdu. Bu yapılmadı, dava açıldı" dedi.
Şahin’e göre bu konuşma, savcıya önceden talimat gönderildiğini; ancak gereğini yapmadığı için talimatın yeniden anımsatıldığını kanıtlıyor.
ONLAR ŞİMDİ EMEKLİ
Sözlerini, "Şimdi o general de, o savcı da emekli" diye sürdüren Şahin, yargı mensuplarına Genelkurmay’da brifing verilmesini de yanlış buluyor.
"Bir dava haklı nedenlerle açılabilir, bir parti de kapatılabilir; ama yargının Genelkurmay’a davet edilmesi yanlıştı" diyen Şahin, Türkiye’nin öyle bir süreçle yeniden karşılaşmamasını diledi.
Bu sözleri üzerine, "O günkü partiniz ile Başbakan Necmettin Erbakan’ın hiç yanlışı olmadı mı? Örneğin, Başbakanlık Konutu’na tarikat liderlerinin davet edilmesi, Libya gezisi" sorusunu yönelttim.
Şahin’den itiraz gelmeyince, "Bunu söylediniz mi?" diye üsteledim.
"O gün partimizde, bunun yanlış olduğunu Sayın Başbakan’a, Genel Başkan’a diyecek cesareti gösterecek biri çıkamazdı."
"Ama, AKP’de durum farklı" diyen Şahin, bunun örneğini de verdi:
"8 istişare toplantısı yaptık. Milletvekilleri çıkıp bütün yanlışları söyleyebiliyor. İşte Ersönmez Yarbay, bunun bayraktarlığını yapıyor. Genel Başkan da saygıyla dinliyor, Yarbay da itibar gören bir arkadaşımız."
DİN, SİYASETE ALET EDİLMEMELİ
Şahin, daha sonra siyasete malzeme yapılmaması gereken değerlerin başında dinin geldiğini anlatarak şunları söyledi:
"Kimse din üzerinden siyaset yapmamalı. Yapılırsa en çok da samimi dindarlar zarar görür. O halde dinin hiçbir siyasi kalıba girmeyeceğinin, hiçbir partinin din eksenli siyaset yapamayacağının altını çizmeli."
Şahin, sonra da "28 Şubat mağduruyuz" diyenlerden ilk kez duyulan çok çarpıcı bir itirafta bulundu:
"Ama o dönemde böyle bir izlenim vardı. Zaman zaman siyaset yapılırken din kullanılıyordu. Oysa dinin bir devlet kuralı haline getirilebileceği izlenimi veren demeç ve söylemlerden uzak durulmalı. Çünkü Türk toplumu, cumhuriyeti ve onun temel niteliklerini Anayasa gerekçesindeki gibi benimsemiştir. Uygulamanın da bu doğrultuda olmasını istiyor; doğrusu da budur."
Şahin, bu anlayışla AKP’yi kurarken o süreçten, yaşananlardan yola çıkıp "Toplum nasıl bir siyasetçi istiyor" özeleştirisi yaptıklarını anlattı.
O süreçte, birlikte siyaset yaptığı kişilerin hiçbirinin din devleti arzusunda olduklarına inanmayan Şahin, "Ama bazılarının bu anlamda yorumlanacak söz ve davranışları oldu; Anayasa Mahkemesi de buna dayanarak RP’yi kapattı" demekten de geri kalmadı.
Şahin, son olarak da şu arzusunu dillendirdi:
"Ne din, ne Atatürk bir siyasi partinin çatısı altına sığar. İkisi de tüm halkın değerleridir, bir partileri olmaz. İkisi de hepimizin."