GEÇTİĞİMİZ günlerde sohbet ettiğim önemli bir diplomatımız, dış politikada çok kritik kararların alınması gereken bir dönemin yaşandığı şu günlerle ilgili çok ciddi iki üzüntüsünü dile getirdi.
Birincisi, devletin tepesinde ilk kez uyumsuzluk görüntüleri hákim.
İkincisi bunun devamı: Artık kol kırılıyor; ama yen içinde kalmıyor.
Oysa geçmişte konu dış politika olduğunda bu iki seçenek hiç yaşanmadı.
DP ile CHP’nin en keskin mücadeleye giriştiği dönemde bile Adnan Menderes dış politika konusunda İsmet İnönü’yle konuşmadan karar almazdı.
Kore’ye asker gönderme örneğinde yaşandığı gibi, CHP de öncesinde en sert karşı çıkış gösterdiği bir konuda karar alındıktan sonra susardı.
AP iktidarları döneminde de bu gelenek aynen yaşatıldı.
FARKLI BAKIŞLAR OLDUKÇA
Bu önemli geleneğin AKP iktidarı döneminde korunduğunu söyleyemeyiz.
Çünkü, diplomatımızın üzüntüsüne tavan yaptıran son iki örneği; Rumlara liman açma, Lokmacı kapısıyla ilgili yaşananları anımsamak bile yeterli.
İki örnekte de yapılan karşılıklı açıklamalarla hükümet de, KKTC de, Genelkurmay da yıpranmış; dışarıya karşı ayrılık görüntüsü verilmiştir.
Burada hemen bir saplama yapmak istiyorum.
"Cumhurbaşkanı hiç değilse böyle dönemlerde ortaya çıksın" diyenlere karşın ben, "Allah’tan konuşmuyor" görüşünü savunacağım.
Köşk ile hükümet arasında farklı bakışlar kesin olduğuna göre Sezer konuşsa, yeni krizler ve görüntü bulanıklığı ötesinde ne olabilir ki?
Oluşan bu tabloda "kim haklı, kim haksız" herkese göre değişebilir; ama ortada bir gerçek var ki, ülkeyi yöneten birinci güç hükümet.
Bu noktada da Başbakan Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı dahil, devletin birçok kurumuyla hükümeti arasında, başlangıçta Özal’ın da yaşadığı; fakat başarıyla aştığı güvensizlik sorununu çözdüğünü söyleyemeyiz.
Oysa, AB uyutulsa da 2007’de, Irak/Kuzey Irak’ta, Ermeni sorunuyla ilgili ABD’de, İran-Suriye ekseninde Türkiye için çok ciddi olaylar gelişecek.
TBMM’DEKİFIRSAT
İşte böyle bir yılın başında, içeride iki hayati seçim yapılacak olmasına karşın CHP, Irak konusunda AKP’nin önüne yeni fırsat getirdi.
CHP’nin çıkışıyla AKP, Irak için TBMM’de genel görüşme istedi.
Anlaşılıyor ki CHP’nin, "Batı Trakya Türkleri ile ilgili ortak genel görüşme talebimizi kabul etmediniz, oradaki Türkler üzüldü; aynı şeyi Türkmenlere de yaşatmayalım" uyarısı sonuç verdi, genel görüşmenin kabulü sağlandı.
Bu uzlaşma hükümetin, hiç değilse anamuhalefetle, yine hiç değilse dış politika konusunda, bu yılı uzlaşma içinde geçirmesine önayak olabilir.
Bunun için hükümet, muhalefetle diyaloğu sürekli kılmalı, AKP iktidara gelirken başlatılan görüşme trafiği yeniden kurulmalı.
Ayrıca; Erdoğan da ABD’de medyanın önünde yaptığı gibi CHP’yi şikáyet etmek yerine, "Bakın, ne yapayım, muhalefet sıkıştırıyor" siyasetine dönmeli.
NOT: Son yazımda Turizm ve Kültür Bakanı Atilla Koç’un ağzından, bir Türk doktorun bir Fransız doktor için, "Cebimden her zaman 3-4 Frank çıkar" dediğini yazdım. Koç’un sözünü ettiği Ord. Prof. Dr. Erich Frank’ın pek çok öğrencisinden ona övgü dolu e-posta aldım. Öğrencileri, Ord. Prof. Dr. Neşet İrdelp’in bir şakasını ciddiye almanın Türk mezarlığında yatan Dr.Frank’a büyük haksızlık olacağını ve her iki ismin birlikte hiç çalışmadıklarını aktardılar.