MERKEZ Bankası başkanlığına atama karmaşası, hem Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in hükümetten giden atama kararnameleri karşısındaki tutumunu, hem de atanmak istenen bürokratların eşlerinin türbanlı olup olmamasıyla ilgili tartışmayı yeniden alevlendirdi.
Daha önce de defalarca gündeme getirdim.
Hükümet, Sezer engelini, Köşk’ten gelen uyarı mektuplarına rağmen vekaletlerle aşma yoluna giderken ilginç bir ’hukuk hilesi’ne de başvuruluyor.
Sayıları iki bine yaklaşan vekiller, her altı ayda bir görevden alınıyor; ama aynı günlü başka kararnamelerle vekaleten yeniden atanıyor.
Önceki dönemlerde bürokraside ’türban mağdurları’ yaratıldığını iddia eden AKP, kendi iktidarında ’türban mağrurları’ havası estiriyor.
BAKAN ÜSTÜ BÜROKRATLAR
Başbakan Tayyip Erdoğan, sık sık "İşi ehline veriyoruz" diyerek Sezer’e göndermelerde bulunuyor; ancak belediyede birlikte çalıştığı arkadaşları için pek de ’ehil’ kaygısı taşımıyor gibi görünüyor.
Sadece bir örnek vermekle yetinelim.
Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay görevini üç yılı aşkın süredir vekaleten yönetiyor; çünkü Sezer kendisini yeterli, ehil bulmuyor.
Başta futbol ve Türkiye’nin birincilik kürsülerini hiç boş bırakmadığı halter olmak üzere, yüzme, voleybol, basketbol ve atletizmde son yıllarda yaşanan hüsranlar Sezer’e haklılık kazandırırken, sporla çok ilgili olduğu halde Erdoğan bu başarısızlıkları görmek istemiyor.
Böyle olunca da arkalarında başbakan gücü bulan bu bürokratların bazıları ’bakan üstü’ tavır bile sergileyebiliyor.
Kimi, bakanları by-pass ederek işlerini doğrudan Erdoğan’la hallederken, kimi katıldığı Bakanlar Kurulu toplantılarında, "Ben sayın bakanların konuya böyle bakmalarını da umardım" diye yüksek perdeden konuşabiliyor.
ASKER SONRADAN ÖĞRENDİ
Bugünlerde bu bürokratlardan biriyle ilgili yeni bir iddia konuşuluyor.
Bu iddiaya göre, Erdoğan’ın yakın arkadaşlarından biri olan bu bürokrat, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında soruşturma açılmasını talep eden Şemdinli iddianamesi ile yakından ilgilenme gereği duymuş.
Bu nedenle iddianame Ankara’ya birden fazla kez gelip gitmiş.
Askerler bu geliş gidişleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün, Başbakan Erdoğan’a konuyla ilgili yaptığı ziyaretten sonra öğrenmiş.
Buna rağmen durum sonradan Başbakan’a iletilmiş.
Kulis bilgi bu olunca askeri kanatta bazı sorular da gündeme geliyor:
Başbakan, iyi polisi mi oynuyor yoksa bazı bürokratların yaptıklarından habersiz mi?
Veya Özkök’ün, "Konuşursak borsa bile etkileniyor" uyarısı Başbakan’a, "Asker, ekonominin kırılganlığını bildiği için tepkisini bu noktada tutar" diye mi yorumlanıyor?
Böyle olsa bile askerin, iddianameye hassasiyetinin devam edeceği kesin.
Beklenen, bu hassasiyetin siyasi otorite tarafından da görülmesi.
Yoksa asker, iddianamenin etkisinin kısa dönemde aşılacağı kanısında.
Ama asker için asıl önemsenen konu şu:
İddianamenin uzun dönemde, 85 yıllık tüm mücadeleyi masaya yatırma çabalarına yol açma olasılığı göz ardı edilemez.