İNGİLTERE’nin etkin gazetelerinden The Guardian Vakıf ve British Association’ın düzenlediği seminer nedeniyle, bütün gazetelerinin kuş gribini kapak yaptığı Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’deydik.
Gözcü Gazetesi yazarı Saygı Öztürk’le birlikte, iki gün İngiltere ve Güneydoğu Avrupa ülkelerinden 25 gazeteciyle yolsuzluk, organize suçlar, terör ve medyanın bu suçlara yaklaşımını tartıştık.
Seminer de gösterdi ki demokrasi, insan hakları ve medya gelişmişliği konularında Türkiye, artık başka ülkelerle değil, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerle kıyaslanmalı.
Ancak, hızlı olmak şart; çünkü Güneydoğu Avrupa ülkelerinin Türkiye’yi geçmesi hiç de şaşırtıcı olmayacak.
BAŞMÜZAKERECİ HİSSEDAR MI?
Buradaki tartışmalar ışığında, yolsuzluk ve organize suçlar konularında Türkiye’nin önünde hálá ciddi sorunlar olduğu gözleniyor.
Önemli sorunlardan biri diğer ülkelerde de bulunan mal bildirimi yasası.
Bu konuda Güneydoğu Avrupa ülkeleri ile bir ölçüde benzerlik gösteriyoruz.
Kısa sürede zenginleşen kamu görevlileri ve siyasiler, orada bunu ‘hediye’ sözcüğü ile gizlerken Türkiye’de tercih, ‘akrabalar sağ olsun’ oluyor.
Mal bildirimlerinin gizliliği her iki tarafta da geçerli.
Oysa, The Guardian’ın eski Genel Yayın Müdürü ve vakıf başkanı Peter Preston, ‘Bizde mal varlığı listeleri şeffaftır, her vatandaş ulaşabilir ve listeler internette de yayınlanır’ derken oldukça mutluydu.
Türkiye’de listeler TBMM kasalarında gizlenirken, İngiltere’de siyasete atılanların, hem şirketleri ile bağlarını kestiklerini, hem de şirketlerinin faaliyet alanında kürsüde konuşma yapmadıklarını öğreniyoruz.
Bunu öğrenince, Türkiye’yi AB standartlarına kavuşturmada en önemli görevi üstlenen Başmüzakereci Ali Babacan’la ilgili bir merakımız yine su yüzüne çıktı.
Görevini severek yaptığı gözlenen Babacan’ın, aile şirketindeki hissedarlığının devam ettiğini bu köşede dile getirmiştik.
O yazımızın ardından, ‘Babacan, hisselerini devretmeyi düşünüyor’ haberlerini okuduk; ancak, hisse devrinin gerçekleşip gerçekleşmediğini henüz bilmiyoruz.
YOLSUZLUK VE TARAFLIK
Konuşmalar boyunca tuttuğumuz diğer bazı notları da şöyle aktarabiliriz:
- Türkiye’de yolsuzluk karşısında herkes aynı tarafta olmuyor. ‘Bizimkiler ve karşıdakiler’ ikilemi yaşanıyor. Van Üniversitesi örneği de gösteriyor ki, konunun yolsuzluk boyutu ile siyasi yönü birbirine karıştırılıyor. Bu amaçla ortak sembollerin kullanılmasından da çekinilmiyor.
- Hukukun üstünlüğü, hangi amaçla olursa olsun yargı üzerinde baskı yapılmaması yolsuzlukla mücadelenin en önemli aşaması.
- Türkiye’de, yargı ve kolluk güçlerinin, siyasi iktidarların etkisinden uzakta kalıp, yolsuzluk karşısında eşit titizlikte çalıştıklarını söylemek pek mümkün değil.
- Parlamentonun baskı ve denetimi, yolsuzluklarla mücadelede hayati öneme sahip. Bu nedenle hazırlanan raporlar, çok sağlam olmalı ve hemen hayata geçirilmeli.
- Siyasilerin harcamalarının gelirlerine uygun olup olmadığını denetleyecek bağımsız birimlerin kurulması daha fazla geciktirilmemeli.